‼️ALLAH’IN ESMASIYLA ZİKİR YAPILIR MI?
~~~~~~~
Levâkıhu’l-Envâr’da şöyle denmiştir; «Keşf için yâhûd insanların kalblerinde mevki kazanmak
maksadı ile ALLAH’ın isimlerini zikre devam etmek, helake götüren ilimlerdendir.

Bu suretle sadâkat arz etmek, yalancı bir zandır. Zîrâ bazen bir şey sâhibine hâssaten verilir. O da, onu Hakk’a tekarrub (ALLAH’a yaklaşmak) sanır.

Halbuki bu, müshil ilâcı gibidir. Müshil kullanıldığı müddetçe, ishâl verir. Terk edilince, ishâl kesilir; faydasız kalır.» (Tibyan Tefsiri)

Evliyanın tavsiyesi olmadan, kişinin kendi kafasına göre, belli sayılarda yapacağı Esma-i Husna zikirleri, cinlerin musallatına sebep olabilir, dikkatli olmak lazım.Kemal Savaş Hoca

ESMÂÜ’L HÜSNÂ:

ALLÂH İSM-İ ŞERÎFİNİN HAVÂSSI

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Kulun bu ism-i şerîften kendine çıkarması gereken pay: Allâh’u Te’âlâ’nın karşısında kulluğunun ve acziyetinin farkında olup, Allâh’u Te’âlâ’nın ulûhiyetine, yüceliğine tâzimde rûhen ve bedenen gayret etmektir.

1. Ulemâ: “Her gün bin kere:

“يَا اَللّٰهُ يَا هَوَ”

şeklinde zikretmeye devam edene Allâh’u Te’âlâ, Allâh’ı ve âhireti görüyormuşcasına bir imân nasîb eder” buyurmuşturlar. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:24-25]

2. Gece ve gündüz her fırsatta Lafzâ-i Celâl’i zikre devam eden kişiye Allâh’u Te’âlâ celâl ve heybet ihsân buyuracağından, o kişi herkes nezdinde makbûl ve muhterem olur. Aynı zamanda basîreti açılacağından mânevî sırlara vâkıf ve rûhâniyetlerle münâsebeti ziyâde olur. Olacak hâdiseleri önceden müşâhade edebilir. Her türlü nîmet ve bereket üzerine yağar. Zikre başlarken önce “يَا اَللّٰهُ” diye başlanır sonra nidâ harfi terkedilip “اَللّٰهُ اَللّٰهُ” diye devam edilir.

3. Abdestli ve ihlâslı bir şekilde her sabah bin defa:

“لَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ”

zikrine devam edenin Allâh’u Te’âlâ rızkını ve geçimini bol ve kolay eder, o kişi zarûret ve ihtiyaçtan kurtulur.

4. Uykudan önce Lafzâ-i Celâl’i veya Kelime-i Tevhî’di bin kere okuyanın rûhu arşın gölgesinde bulunur. Şeytan şerri başta olmak üzere her türlü belâdan mahfûz olur.

5. Abdestli bir şekilde yatağa yatıp Lafzâ-i Celâl kırâatına başlayan ve uyuyana kadar bu zikre devam eden kişi melekût âleminin sırlarına erer, rüyasında hayırlı şeyler görür, müşkil işleri hallolur. Bulunduğu eve hiç bir âfet ve belâ inmez.

6. Güneş doğarken bin kere Lafzâ-i Celâl veya Tevhîd zikri yapan kimsenin nefsi ve şeytanı zayıflar ve ona kötü birşey yaptırmaktan âciz kalırlar. Bu kişi hevâ ve hevesine kapılmaktan kurtulur, o gün akşama kadar zararlı ve hayırsız bir şeye teşebbüs etmez.

7. Yüksek bir makâm ve mevkiye ulaşmak isteyen kişi teheccüt vaktinde edeblerine riâyet üzere Lafzâ-i Celâl veya Kelime-i Tevhîd’i zikrederse matlûbuna nâil olur.

8. Yolculuk esnasında Lafzâ-i Celâl veya Kelime-i Tevhîd zikrine devam eden kişi eşkıya saldırısından, kazâdan, belâdan, boğulmaktan, eşyâsı çalınmaktan ve sâir nice âfetten mâsun olup menzil-i maksûduna selâmetle vâsıl olur.

9. Yolculuğu esnâsında varacağı yeri gördüğünden itibaren Lafzâ-i Celâl’i veya Kelime-i Tevhîd’i zikre başlayıp sayıyı bine tamamlayan kişi o beldede duracağı müddet her türlü fitne ve belâdan, cismâni ve rûhâni zarar ve hasardan emîn olur.

10. Lafzâ-i Celâl her türlü hastalığın şifâsında müyessirdir. Temiz bir kâseye safran, misk ve gülsuyu gibi mürekkeplerle altmış altı defa Lafzâ-i Celâl yazılıp, üzerine zemzem yahut menbâ veya yağmur suyu konularak o yazı bununla bozulduktan sonra hastaya içirilirse, eceli mukadderi gelmemişse biiznillâh şifâ ve âfiyet bulur.

Saraya tutulup baygın yatana bu sudan serpilirse hemen ifâkat bulur (ayılır). Ahmed-i Bûnî hazretleri otuz dört senelik sara hastasına bunu tavsiye etmiştir. Başka biri üç gün oruç tutup mescidde îtikâfta kaldıktan sonra bu şekilde Lafzâ-i Celâl yazıp saralının üzerine serptiği anda hasta şifâyâb olup bir daha kendisini sara tutmamıştır.

11. Aşırı şişmanlığa müptelâ olup dünya ve âhiret işlerinde tembelliğe ve hastalıklara mâruz kalan kişi Lafzâ-i Celâl veya Kelime-i Tevhîd’i bu niyetle en az altmış altı kere zikre devam ederse, vücûdunda hafiflik ve yenliklik hâsıl olur.

12. Cezâyı hak etmiş bir zâlimin kahrı için salı günü veya gecesi yahut ayın son çarşambası usûl ve âdâbına riâyetle bin kere Kelime-i Tevhîd okunup o zâlimin rûhuna gönderilirse, o zâlim helâk olur. Allâh’ın kullarıda onun şerrinden kurtulur. Ama o kişi müstehak değilse azâp okuyana döner.

13. Yeni ay gördüğünde Lafzâ-i Celâl veya Kelime-i Tevhîd’i altmış altı defa zikrettikten sonra:

“اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ هٰذَا الشَّهْرَ خَيْرً لَنَا وَ شَرًّا لِأَعْدَائِنَا. اَللّٰهُمَّ ادْفَعْ عَنَّا جَمِيعَ الْأَسْقَامِ وَ الْبَلَا، بِحُرْمَةِ اسْمِكَ الْجَلَالِ وَ بِحُرْمَةِ رَسُولِكَ الْأَمِينِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ تَعَلَى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ”

diye dua eden kimse o ayın sonuna kadar bütün acılardan ve hastalıklardan emîn olup tüm hayır ve bereketlere nâil olur.

14. Temiz ve tenhâ bir yerde bilhassa gece sabaha karşı kıbleye müteveccih vaziyette diz üzerine oturup Cenâb-ı Kâzı’l-hâcât hazretlerine ihlâs-ı kalb ve tam îtikâd ile bin defa:

“لَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ”

zikrini okuduktan sonra hâcetini arzeden kişiye istediği ihsân buyrulur.

15. Gece bir zaman “يَا اَللّٰهُ يَا هُو” diye zikredene büyük bir nur zâhir olur.

16. Lafzâ-i Celâl’i zikredenin keşfi açılır ve dünya âhiret meselelerinde yaptığı duâlar kabûl olur.

17. Bir kimse bir kağıda bir defa Lafzâ-i Celâl’i yazıp üzerinede altmış altı bin defa okuyup daimâ üzerinde taşısa, her türlü hayrı ve bereketi, iyilik ve güzelliği kendisine celbeder, sayısız fâideler husûle gelir.

– Eğer kağıdı her gece baş altına koyup uyusa ve yatmadan evvel dahi altmış altı bin defa okusa, bir müddet bu şekil üzere devam etseler rüyasında çok acâyip şeyler görür.

– Eğer kağıdı saralı bir kimsenin üzerinde taşıtsa tez zamanda şifâ bulur.

– Çocuğunu düşüren kadın taşısa artık düşürmez olur.

– Dükkana bıraksalar müşterisi bol olur.

18. Allâh ism-i şerîfi ile Hû ism-i şerîfi ikisi beraber olarak Kur’an’ı Kerîm’de beş âyet-i kerîmede geçer, her kim bu âyet-i kerîmelerin hepsini her gün her namaz ardından veya her gün yatsı namazından sonra on bir defa okusa dünyasında ve âhiretinde hiç sıkıntı çekmez, Allâh’u Te’âlâ bütün vesîleleri ona kolay kılar, rızkına bereket, kalbine imân nûru verir. Bu âyet-i kerîmeler bunlardır: Bakara 256, Âl-i İmrân 2, Nisâ 87, Tâhâ 8, Teğâbün 13.

19. Bir kimse “يَا اَللّٰهُ يَا رَحْمٰنُ يَا رَحِيمُ” ism-i şerîflerini temiz bir abdest alıp hiç konuşmadan bir mekâna oturup yüz defa okusa sonra altmış defa “سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِیمٌ” okuyup, kalkıp yine hiç konuşmadan hâcet dileyeceği kimsenin yanına varıp eli ile dokunsa, sonra o kişiden hâcetini dilese filhâl hâceti revâ edilir, çok acâyip tesiri vardır.

Allâh’u Te’âlâ cümlemizi celâli hürmetine Lafzâ-i Celâl’i okuyarak iflâh olan kullarına ilhâk eylesin. Âmîn!

[Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, sh:59-64; Yûsuf ibn-i İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:18; Gencine-i Esrâr, c:1 sh:298, sh:326, c:2 sh:13]

[[[[[

Arapça duâların, latince okunuşları:

  1. “Yâ Allâh, yâ hû”.
  2. “Yâ Allâh” diye başlanır sonra nidâ harfi terkedilip “Allâh, Allâh” diye devam edilir.
  3. “Lâ ilâhe illallâh”.
  4. “Allâhümme ce’al hâzâ’ş-şehra (kh)ayran lenâ ve şerran li e’ğdâinâ. Allâhümmedfeğ ‘annâ cemî’a’l eskâmi ve’l belâ, bi hurmetismike’l celâli ve bi hurmeti rasûlike’l emîni Muhammed’in sallallâhü te’âlâ ‘aleyhi ve selleme”.
  5. “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke lehû”.
  6. “Yâ Allâh, yâ hû”.
  7. “Yâ Allâhü, yâ Rahmânü, yâ Rahîm” sonra altmış defa “selâmün kavlen min rabbin rahîm”.]]]]]]]

ESMÂÜ’L HÜSNÂ: er-RAHMÂN İSM-İ ŞERÎFİNİN HAVÂSSI

Kulun bu ism-i şerîften kendine çıkarması gereken pay: Fukarâya tasaddukla, ulemâya hürmetle, büyüklere tâzimle, cahillere tâlimle, fâsıklara duâ ile merhamet etmektir.

1. Unutkanlığın giderilmesi, kalp katılığının yumuşatılması ve dünya işlerinde yardım alınması için “يَا رَحْمٰنُ” ism-i şerîfi yüz kere zikredilir.

2. Sıkıntının ve zahmetin giderilmesi için “يَا رَحْمٰنُ” diye seslice nidâ edilir.

3. Çok unutkan olan kişi farz namazların akabinde on kere “اَللّٰهُ الرّحْمٰنُ” diye zikreder. Sonra Rasûlullâh ﷺ’e ve Ehl-i Beyt’ine bir Fâtiha hediye eder. Böylece dünyada bize merhamet buyuran Allâh’u Te’âlâ duasını kabûl eder, artık o kul in şâ Allâh bildiğini unutmaz, duyduğunu ezberler. Ameller tevfîk iledir, tevfîk ise Allâh’tandır.

4. Bu ismi-i şerîfi zikretmeye devam eden kişi her kim olursa olsun, dünya ve âhirette Allâh’u Zülcelâl’in lütfuna mazhâr olur.

5. Bu ism-i şerîf ay boğa burcundayken bir kap içine safranla yazıp yağmur suyuyla bozarak, kalbinde katılık ve bedbahtlık olan birine içirilirse biiznillâhi Te’âlâ o bedbahtlık hâli kaybolur.

6. Cuma günü ikindi namazından sonra kıbleye müteveccih şekilde oturup, güneş batıncaya kadar “يَا اَللّٰهُ الرّحْمٰنُ” zikriyle meşgûl olan ve güneş battıktan sonra Cenâb-ı Hakk’tan murâdını isteyen kişiye Allâh’u Te’âlâ ne murâdı varsa ihsân eder.

7. Her kim her namaz ardından iki yüz doksan sekiz defa okumaya devam etse cümle mahlûkât kendisine musahhar olur, bütün düşmanları can dostu olur.

8. Bir kimse bu ism-i şerîfi her gün yedi yüz seksen altı defa okumaya devam etse Hakk Teâlâ’nın izni ile hangi tılsıma nefes etse filhâl tılsım bâtıl olur. Hakk Te’âlâ o kuluna bütün

zorlukları âsân kılar, bütün işleri hayırlı olur, malı ve mülkü çok ve mübârek olur. Ammâ bunun şartı okuma işi bitince Rasûlullâh ﷺ’e ve Ehl-i Beyt’ine yüz otuz iki defa Salâvat-ı Şerîfe okumaktır.

9. Her kim altı gün boyunca her gün bu ism-i şerîfi tek celsede hiç konuşmadan üç bin üç yüz otuz defa okusa havvâssı azîm zuhûr eder, altı gün sonra Hakk Te’âlâ Hazretleri o kuluna

düşmanlarına karşı yardım eder, halk arasında hürmetli olur, maddî ve mânevî bir çok nîmete vâsıl olur.

10. Eğer bu ism-i şerîfi yemenden gelen akik taşına çizerek taşısalar ve okumaya devam

etseler bütün düşmanlarına gâlip gelirler, halkın nazarında azîz olurlar. [Yûsuf ibn-i İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:18-19; Abdülaziz Ahmed Balûğûn, Duâu’l-ğâyeti’l-maksûdeti’l-kübrâ, sh:105; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, 1/47-48; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:27; Gencine-i Esrâr, c:2 sh:60-61]

ESMÂÜ’L HÜSNÂ: el-MELİK İSM-İ ŞERÎFİNİN HAVÂSSI

Kulun bu ism-i şerîften kendine çıkarması gereken pay: Hakk’ın, mülkün hakîki sahibi olduğunu bilip her umurunda haktan taleb etmektir.

1. Bu ism-i şerîfin en büyük hâssesi kendisini zikre devam eden kişinin kalbinin safâsı (mâsivâdan yani Allâh’u Te’âlâ’dan başka her hangi bir şeyin derdine düşmekten aranması), zenginlik kazanması ve güvence elde etmesidir.

2. Bu ism-i şerîfe her gün zevâl vaktinde yüz kere devam edenin kalbi paklanır ve kederi kaybolur.

3. Sabah namazında sonra bu ism-i şerîfi yüz yirmi bir kere okuyanı Allâh’u Te’âlâ fazl-u keremiyle ya bir takım sebeplerle veya kendi açacağı kapılarla ya da kalbine fethedeceği ilhamlarla zengin eder.

4. Mâu’l-Ayneyn ve Yûsuf ibni İbrâhîm (rahimehumullâh) beyanları vechile; her kim bu ism-i şerîfe sabah namazının sünnetiyle farzı arasında yüz yirmi bir kere devam ederse Allâh-u Te’âlâ onu zengin kılar, bunu kaçıran aynı sayıda zikre zevâl vaktinde devam edebilir.

5. Dört sene boyunca bir gün bile terk etmeden sabah namazından evvel her gün yüz yirmi bir kere bu ism-i şerîfin zikrine devam eden kimseyi Cenâb-ı Hak şükreden zenginler arasına katar ve onun katiyetle kimseye kimseye ihtiyaç ve zarûreti kalmaz.

6. Her kim dokuz gün oruç tutup günahlardan kaçınıp bu ism-i şerîfide her gece dokuz bin defa okusa bu ism-i şerîfin büyük havvâsları zuhur eder. Ez cümle bütün mahlukat teshîr olur. Emrine itaat eder. Maddi ve manevi çok nîmetlere kavuşur. Dünya eline geçer. Âlemi mânâdan çok şeyler kendisine ifşa olur. Kalp gözü açılır. Biz bu kadar saydık anlayan anladı. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:30-32; Yûsuf ibn-i İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:19; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk ‘alâ Râtiku’l-fetk, sh:320; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, 1/102; Gencine-i Esrâr, c:2 sh:63]

İBNİ ABBÂD HAZRETLERİNE ÂİT DOKSAN DOKUZ ESMA-İ HÜSNÂ’NIN MANÂLARIYLA MÜNÂSİP DUÂLARI

“Yâ Allâh! Sen bana Seni Seninle buldur, Seni bulduğum zaman huzurunda takınmam gereken edeplere riayet hususunda bana sebat nasip eyle!

Yâ Rahmân! Sen nimetlerini ve lütuflarını bolca ihsan ederek ve belaların ile zorluklarının kalkması hususunda muradıma erdirerek bana rahmet eyle!”

“Yâ Rahîm! Cennetine girmem, Sana manen yaklaşmam ve cemalini görmem hususunda bana merhamet eyle!

Yâ Melik! Ey dünyanın ve ahiretin tam ve mükemmel manadaki mülkiyeti Kendisine ait olan! Sen beni değerli nimetlerine ve büyük mülkiyetlerine ulaşmam için ciddi manada çalışkan eyle!”

“Yâ Kuddûs! Sen beni bütün ayıplardan ve fenalıklardan arındır, günahlardan ve kötü işlerden tertemiz eyle!

Yâ Selâm! Sen beni her türlü kötü sıfattan selamete çıkar ve beni kalb-i selim ile Sana kavuşanlardan eyle!”

“Yâ Mü’min! Sen beni en büyük feryatların kopacağı günde azabından emin eyle ve Sana karşı ziyade iman hususunda Bana en bol nasibi ihsan eyle!

Yâ Müheymin! Senin beni gözettiğine dair, beni görüp gözeten bir şahit eyle, bana emanet ettiklerini ve sana verdiğim sözleri koruyup gözeten bir kul eyle!”

“Yâ Aziz! Sen beni Senin huzurunda Senin izzetine karşı en zelil durumda olduğunu bilenlerden eyle ve beni Senin katında en aziz olan kulların amelleriyle meşgul eyle!

Yâ Cebbâr! Sen benim tüm hallerimi muradına muvafık kılarak kusurlarımı telafi eyle ve beni kullarına karşı zorbalık yapmaktan muhafaza eyle!”

“Yâ Mütekebbir! Sen beni, büyüklüğün karşısında mütevazi olup hükmüne ve kaderine boyun eğenlerden eyle!

Yâ Hâlik! Sen benim kalbimde ibadetlere muvaffakiyet kabiliyeti halk eyle ve mahşer günü kullarının arasında, onların peşime düşüp haklarını arayacakları hale düşmemden muhafaza eyle!”

“Yâ Bâri’! Sen beni mahlukatın en hayırlılarından eyle ve beni düzgün ve güzel ahlak ile mütehallık eyle!

Yâ Musavvir! Sen beni gerçek manada ubudiyyetinin suretiyle şekillendir ve rububiyyetinin marifetinin nurlarıyla münevver eyle!”

“Yâ Ğaffâr! Büyük küçük tüm günahlarımı, üzerime hücum eden gafletleri ve içimden geçen vesveseleri mağfiret eyle!

Yâ Kahhâr! Beni ezici gücüne şahit eyle ve mekrinden emin eyleme (her an bana azap edebileceğin şuurunu benden uzak eyleme)!”

“Yâ Vehhâb! Beni, Senin rızana ulaştıracak kadar bol bahşişlerinden bana hibe eyle!

Yâ Razzâk! Sen bana faydalı bir ilim, geniş ve helal rızık ihsan eyle!”

“Yâ Fettâh! Sen bana saadet kapılarını aç ve Seni arzulayan dostlarının hakikatlerine ulaşmayı nasib eyle!

Yâ Alîm! Sen bana Senin benden razı olacağın kadar ilimlerinden talim eyle, benim hakkımda bildiklerinden dolayı beni muahaze eyleme!”

“Yâ Kâbıd! Ya Basıt! Sen nefsin isteklerinin peşine düşmekten beni çek al ve Senin ünsiyetinin esintilerini teneffüs etme hususunda emelimi geniş eyle!

Yâ Hâfıd! Yâ Râfi’! Senin sevdiklerini aramam için arzumu (nefsimi) bana boyun eğdir. Sana manen yakın kılıp makamına sığındırarak beni refeyle (yücelt)!”

“Yâ Mu’ızz! Yâ Müzill! Beni tevhid ve imanın izzetiyle aziz eyle, şeytanın izlerine uydurarak zelil eyleme!

Yâ Semi’! Sen bana kendilerinde hayır bildiğin kimselere işittirdiğin ince ilimleri duyur ve beni bütün emir ve yasaklarında Senin işitme ve görme sıfatlarını gözetenlerden eyle!”

“Yâ Basir! Sen beni dinin hususunda hükümler karıştığı zaman gerçeği gören ve bütün yasaklardan sakınma hususunda tam basiret sahibi olan bir kul eyle!

Yâ Hakem! Sen beni iradenin hükmüne hakkıyla teslim olan ve şeri’atının hükümlerine son derece tazim eden bir kul eyle!”

“Yâ Ad’l! Sen beni bütün amellerinde adaleti gözeten ve ihsan mertebelerinde terakki ederken nihai emeline erişen kullarından eyle!

Yâ Latîf! Kaza ve kaderinde (benim hakkında yazdıklarında) Sen bana lütfunla muamele eyle, iyiliğinden ve nimetlerinden bana bol hisse taksim eyle!”

“Yâ Habîr! Sen beni gizli ayıplarından haberdar olan ve bütün günahlarından mağfiret talep eden bir kul eyle!

Yâ Halîm! Sen beni hılm (acele etmeme ve yumuşak davranma) ahlakı ile mütehallık eyle ve beni ilmin hakikatleriyle mütahakkık eyle.”

“Yâ Azîm! Sen ki mütefekkirlerin vehimleri Senin büyüklüğünü kavrayamayacak derecede büyüksün, Sen beni manevi istikrar sahibi dostlarının makamlarında terakki hususunda büyük himmetli eyle!

Yâ Ğafûr! Sen benim için bütün hata ve günahlarımı mağfiret eyle ve Senin rızanı kazanma hususunda rağbet ettiğim en yüksek noktaya beni bfiliğ eyle!”

“Yâ Şekûr! Sen beni şahsıma lütfettiğin bunca nimetlerine karşı çok şükreden ve bütün iyiliklerini tam manasıyla hatırlayan bir kul eyle!

Yâ Aliyy! Ey yücelik ve celal sıfatlarını hak eden yegane Zat! Sen beni kendi katında kemal derecelerinin en yükseklerine ulaşanlardan eyle!”

“Yâ Kebîr! Sen ki büyüklüğüne izafetle bütün büyüklerin hakir kaldığı bir Zat’sın. Sen beni ahiretteki büyük mülk ile seçkin kılınan o büyüklerden eyle!

Yâ Hafîz! Sen beni azabını gerektiren günahlara düşmekten muhafaza eyle ve Sen beni, bana kitabından ezberlettiğin ayetleri hakkıyla ezberleyip koruyan bir kul eyle!”

“Yâ Mukît! Sen bana görünen görünmeyen en güzel azıkları ihsan eyle ve bütün vakitlerde taatına karşı bana yardım eyle!

Yâ Hasîb! Sorgu sual başlamadan önce bana kendimi muhasebe edebilmemi nasib eyle ve bütün hallerimde bana kifayet eyle!”

“Yâ Celîl! Sen ki yücelik taslayan her varlık celfili karşısında ezilip kalmış olan Zat’sın. Sen bana yüce Zatının heybeti ve celali karşısında istikrarlı bir makamda yerleşmeyi nasip eyle!

Yâ Kerîm! Sen beni taatına ve muhabbetine kavuşturularak ikrama mazhar kılınmış kullarından eyle ve Sen bana cennetinde ve manevi civarında keremli cemaline bakma şerefini ikram eyle!”

“Yâ Rakîb! Sen bana, beni günahlardan engelleyecek kadar Seni murakabe edebilmeyi nasip eyle, gaflet ve unutkanlık sebeplerini giderecek kadar da yakınlığını müşahede edebilmeyi ihsan eyle!

Yâ Mücîb! Sana en güzel isimlerinle dua edip Senden isteyen kuluna icabet eyle, Sen beni davetine icabet edip rasüllerine ittiba eden kullarından eyle!”

“Yâ Vâsi’! Sen ki herşeyi rahmetinle ve ilminle kuşattın, bana da rahmetinden ve ilminden en bol hisseyi ve en mükemmel bölümü ihsan eyle!

Yâ Hakîm! Sen ki hiçbir şey hikmetinin dairesinden dışarıda kalmayan bir Hakim’sin! Sen beni güzel işleri yapmaya ve çirkin işleri bırakmaya sevkedecek bir hikmet bana bahşeyle!”

“Yâ Vedûd! Ey velilerini ve seçkin mukarreb kullarını seven Zat! Sen benim kalbimde Sana karşı büyük bir sevgi halk eyle, müminlerin kalplerine de benim sevgimi ilka eyle!

Yâ Mecîd! Ey şanı yüce ve ihsanı bol olan! Sen bana bir insanın ulaşması mümkün olan ululuk makamlarının nihai noktasını ihsan eyle!”

“Yâ Ba’îs! Sen bana gizli hazinelerinden hayırlı düşünceler gönder, diriltileceğim günde beni bol ecirle ve güzel ikramla sevaplandır.

Yâ Şehîd! Sen beni Senin herşeye şahit olduğunu bilerek haramlardan sakınan ve (kimsenin ne dediğine itibar etmeyip) sadece Senin ilminle yetinen bir kul eyle!”

“Yâ Hakk! Senin tevhidinin hakikatlerinden yüce bir hakikate ulaşabileceğim hususundaki umudumu gerçekleştir, Sen beni Senin hakkını yerine getirme gayretiyle ve koyduğun sınırlarda durabilmekle meşgul eyle!

Yâ Vekîl! Sen beni bütün işlerde ancak Sana güvenenlerden eyle, göz açıp kapayacak kadar hatta ondan da az bir zaman dahi beni nefsime havale etme!”

“Yâ Kaviyy! Sen beni her türlü taat ve ihsan ile amel etme gücüne sahip eyle, nefsimin şerrinden ve her şer sahibinin şerrinden beni vikaye eyle!

Yâ Metîn! Sen benim dinimi sağlam, şüphesiz inancımı da güçlü ve muhkem eyle!”

“Yâ Veliyy! Sen beni kendi dostluğuna kavuşturarak hakiki veli eyle, haklarını gözetme hususunda da vefi (vefakar) eyle!

Yâ Hamîd! Sen beni Sana hamdeden ve şükreden kullarından eyle ve beni hamd sancağı altında toplanacak nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihler zümresinde haşr eyle! )”

“Yâ Muhsî! Ey her şeyi sayan, kavrayan ve miktarını bilen! Sen beni Senin isimlerini anlayarak, kavrayarak ve kuşatarak sayıp okuyanlardan eyle!

Yâ Mübdi’! Ya Mu’îd! Sen beni (her işine) kendi arzu ve ihtiyarıyla Senin sevdiğin şeylerle başlayan ve samimiyetle ancak Sana itimad edip fakirliğini itiraf ederek (her işin sonunda) Senin kapına dönenlerden eyle.”

“Yâ Muhyî! Ya Mümît! Tevhidinin ve marifetinin varlığını hissettirerek kalbimi ihya eyle, azametini ve heybetini müşahede ettirerek nefsimin ölmesini nasib eyle.

Yâ Hayy! Sen beni tertemiz bir hayat ile ihya eyle, Sen bana muhabbetinin şarabından en tatlısını nasib eyle!”

“Yâ Kayyûm! Sen bana kayyumiyyet sıfatını güzel anlamayı lutfederek kendi işlerimi kendim yönetmeye kalkmamdan kaynaklanan sıkıntıdan kurtulmayı nasib eyle ve her zorun kendisiyle kolaylaşacağı kadar, Senin lütuflarını müşahede edebilmemi lütfeyle!

Yâ Vâcid! Sen bana Kendi cömertliğinden son derece büyük bir lütuf bulmamı ve hakiki varlık kazanmamı nasib eyle ve beni Senin birliğini anlayabilme noktasında tastamam bir bahşiş ve ihsana nail eyle!”

“Yâ Mâcid! Ey sıfatları ulu ve isimleri pek güzel olan Zat! Sen bana en yüce makamlara beni ulaştıracak derecede ulu bir himmet (ve azim) ihsan eyle!

Yâ Vâhid! Sen beni vahdaniyyetinin (birliğinin) varlığını tevhid eden ve ferdaniyyetinin (tekliğinin) müşahedesiyle teyid olunan bir kul eyle!”

“Yâ Samed! Sen bana devamlı Seninle huzur halini iktiza edecek bir riyazat nasib eyle ve Sen beni bütün işlerde, himmetini Sana ulaşmaya sarfeden kullardan eyle!

Ya Kâdir! Sen bana ibadetler yapmaya elverişli bir kudret ve muhalefetleri irtikab etmeye engel olacak bir kuvvet nasip eyle!”

“Yâ Muktedir! Sen ki bütün yaratıklar, Kendi yönetimi altında bulunan Zat’sın. Sen beni iktidarına ve heybetine şahit kılarak, bütün duruşlarında ve hareketlerinde huzurunda takınılması gereken edebe riayet edenlerden eyle.

Yâ Mukaddim! Yâ Muahhir! Sen beni selam yurduna (cennete) en önce gidenler içerisinde öne geçenlerden eyle ve günahlar kazanması sebebiyle helak olanlarla birlikte beni tehir eyleme (cennetten geri bırakma)!”

“Yâ Evvel! Yâ Âhir! Sen beni Kendi katında öne geçenlerin en ilkleri arasında kaydeyle ve sonumun yakin ehlinin (şüphesiz iman sahiplerinin) sonları gibi olmasını nasib eyle!

Yâ Zâhir! Yâ Bâtın! Dinin vazifelerini güzelce işleterek zahirimi (dış görünüşümü) tahsin eyle (güzelleştir), yakini imanın derin hakikatlerine ulaştırarak da batınımı (iç alemimi) tezyin eyle (süsle)!”

“Yâ Vâlî! Hidayetinle Sen bana dostluğunu nasib eyle ve Sen beni seçkin kullarından ve vilayet ehlinden (dostluğuna layık olanlardan) eyle!

Yâ Müte’âlî! Ey sonradan yaratılmışlara benzemekten yüce olan Zat! Sen bana karanlıkları aydınlatacak ve müşkil işleri vuzuha kavuşturacak derecede, yüceliğinin müşahedesini nasib eyle!”

“Yâ Berr! Sen beni Kendi nezdinde çok takva sahibi makbul ve iyi bir kul eyle, Senin bana ihsan edeceğin lütuflarından da beni razı ve hoşnut eyle!

Yâ Tevvâb! Sen bana yasaklarına karşı bende bir meyil ve eğilim bırakmayacak derecede nasuh bir tevbe ile Sana dönmek nasib eyle!”

“Yâ Müntakim! İşlediğim zelleler sebebiyle benden intikam alma, sözlerin ve fiillerin düzgün olanlarına beni muvaffak eyle!

Yâ Afüvv! Fazlınla ve ihsanınla beni affeyle ve bana kereminle ve minnetinle muamele eyle!”

“Yâ Raûf! İki cihanda da benim hakkımda esirgeyici ve acı ıcı ol, müminlere karşı esirgeyici olma hususunda bana büyük bir nasip ve dolgun bir hisse taksim eyle!

Yâ Mâlike’l-mülk! Ey mülkün yegane sahibi! Helak yollarına girmekten Sana sığınırım (Sen beni muhafaza eyle)!”

“Yâ Ze’l-celâli ve’l-İkrâm! Sapıtmaktan ve günaha düşmekten beni muhafaza eyle!

Yâ Muksıt! Lütf-u kereminle beni bütün hallerimde adaletle davranmaya muvaffak eyle, fakat Sen bana adaletinle muamele eyleme(yip lütfunla muamele eyle)!”

“Yâ Câmi’! Maddi ve manevi bütün dağınıklarımı Kendi huzurunda cem’u’l-cem (Senin cemalini müşahede vaktinde nefsin kendisini tamamen kaybetmesi) makamında (bir araya getirip) cem eyle, (ahirette herkesin toplanacağı) cem gününde manevi yakınlığını ve cemaline bakabilmeyi bana nasib eyle!

Yâ Ğaniyy! Sen beni keremine ve lütfuna muhtaç olduğumun şuuruna erdirerek zengin eyle ve Sana geleceğim günde bana şefkatinle muamele ederek ihsanlarını ve güzelliklerini eksik eyleme!”

“Yâ Muğnî! Bana ancak Sana yönelmeyi nasib ederek beni bütün alemlerden ayırıp zengin eyle ve samimi bir tevekkül ile Sana güvenmeyi becerttirerek bütün işlerimde bana yardım eyle!

Yâ Mâni’! Lütf-u inayetinle eşrarın şerrini benden meneyle ve husn-ü riayetinle (beni güzelce koruyarak) günahlara girişmekten beni hıfzeyle!”

“Yâ Darr! Yâ Nâfi’! Sen beni ahireti ararken dünyasına zarar vermeyi göze alabilen ve ahiret menfaatlerini müşahede edebilmek için isteğini ve arzusunu bırakabilen kullarından eyle!

Yâ Nûr! Ey göklerin ve yerlerin ahalisini irşad eden nurun sahibi! Bana kulların içerisinde kendisiyle birlikte (güven içerisinde ve aydınlatıcı bir şekilde) gezebileceğim güçlü bir nur ihsan eyle!”

“Yâ Hâdî! Sen beni amellerin en güzeline hidayet eyle ve hallerin en şereflisiyle tezyin eyle!

Yâ Bedi’! Kıyassız ve misalsiz bir şekilde gökleri ve yeri eşsiz yaratan Zat! Sen bana bütün karışıklıkları ortadan kaldıracak ve bütün müşkilleri vuzuha kavuşturacak eşsiz hikmetlerinden bazı ilimler ihsan eyle!”

“Yâ Bâkî! Sen ki bekasının nihayeti ve sonu olmayan Zat sın. Bana da bekabillah (nefsin kötü sıfatlarını tükettikten sonra Allah ın razı olduğu iyi sıfatlarla yeniden sürekli var olma) makamından bolca nasib bahşeyle !

Yâ Vâris! Sen beni hususi kullarının miraslarından değerli bir makam ile seçkin kıl ve fazl-u kereminle beni na’lm cennetinin varislerinden eyle!”

“Yâ Raşîd! Sen beni taatına ve muhabbetine irşad eyle ve beni, tevhldinin ve marifetinin yoluna kullarını irşad eden bir mürşid eyle!

Yâ Sabûr! Sen beni ibadetlerine devam ve günahlarından sakınma hususunda sabırlı eyle, bela ve afiyet hallerinde de (tahammülsüzlük ve şımarıklık yapmamak için) hakkıyla sabreden bir kul eyle!”. [İbnü Abbâd en-Nefzî el-Endelüsî, Keyfiyyetü’d-dü’â bi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:143-152, -Buğyetü’l-Mürîd’in zeylinde basılan nüsha- / Dâru’l-Feth 2014 Ürdün-Amman]

AHMED ED-DERDÎR HAZRETLERİ’NE ÂİT ESMÂ-İ HÜSNA’NIN MÂNALARIYLA MÜNÂSİP DUÂLARI

Ey Allâh! Bereketin ve hayrın ne kadar çoktur. Ey Rabbim! övgüler Sana mahsustur. Mevlâmıza hamdolsun, Rabbimize şükrolsun.

En güzel isimlerin ve onların o yüce sırları hürmetine (Senden isterim) ki, Sen hiçbir şeye muhtaç olmamana rağmen tüm yaratıkları o isimlerle var ettin.

Ey Allâh! Ey mahlukatı yoktan var eden Zat! Biz Senden isteriz, öyle yakini bir inanç ki bizi dertten, sıkıntıdan ve meşakkatten muhafaza eylesin.

Ey Rabbi, Ey Rahmân! Bize nice üstün marifetler bahşet, öyle lütuflar, ihsanlar ve nurlar(da ver ki) bizi kaplayıversin.

Ey alemlerin yegane acıyanı! Hepimizi (manevi alemde) yürüt ki böylece, sen bizi kutsal yakınlık huzuruna eriştir.

Ey Mâlik! Bütün alemlerimin yönetimini ruhuma temlik eyle (ver ki) uzuvlarımda nefsin hakimiyeti kalmasın.

Akıllarımızı (düşüncelerimizi) Senden gayri her şeyden tamamen halas eyle (kurtar).

Ey Kuddûs! Nefisimi heva (kötü arzu)dan takdis eyle (arındır).

Ey Selâm! Bütün varlığımı sıkıntıdan selamete çıkar.

Ey Mü’min! Sen bana güvence ve sevinç bahşet.

Ey Müheymin! Arzular(ıma kavuşmak)la kalbimi hoş et.

Ey Azîz! Sen bana izzet ve güç-kuvvet lütfet.

Ey Cebbâr! Kahrınla düşmanımızı paramparça et.

Ey büyüklük sahibi! Senin hakkındaki (kulluk ve teslimiyet) hallerimi büyük eyle.

Ey alemlerin yaratıcısı! Sen feyizlerini bize kaplatıp şamil eyle.

Ey eşsiz yaratıcı! Sen bizi bütün yaratıklar(ın zararın)dan muhafaza eyle.

Ey Musavvir! Sen fazl-u kereminle sıkıntılarımızı (açıp) keşfeyle.

Ey Gaffâr! Gafr (örtme) sıfatınla günahlarımızı mahvet.

Ey Kahhâr! Kahr sıfatınla düşmanlarımızı kahret.

Ey Vehhâb! Sen bana ilim ve hikmet bahşet.

Ey Razzâk! Rızkımızı genişlet ve bize lutfet.

Ey Fettâh! (Fazl-u) kereminle (manevi) fethi(mizi) acele nasip eyle.

Ey Alîm! Kalplerimizi ilimle pürnur eyle.

Ey Kabıd! (Vefatımız anında) en hayırlı hal üzere bizi(m ruhlarımızı) kabz eyle.

Ey Bâsıt! Ey rızıkları genişleten! Rızkımızı geniş eyle.

Ey alçaltan! Bana karşı kalpleri sevgiyle alçalt.

Ey yücelten! Şanımızı yükselt, kadrimizi yücelt.

Ey aziz kılan! Zühd ve takva(ya muvaffakiyet) ile bizi aziz eyle.

Ey zelil kılan! Nefislerimizi (kötü huylarından) arındırarak (Sana karşı) zelil eyle.

Ey hakkıyla işiten! Sözümü hak üzere tesirli eyle.

Ey hakkıyla gören! Gönlümü ayıplarımı görücü eyle.

Ey Hakem ve ey Adl! Kalplerimizi yüce adaletinle yaratıklarda hakim eyle ve Sen doğru yolda bize güç kuvvet nasip eyle.

Ey Latîf! Sevdiklerimi lütfunla kuşat, maksatlarına ermeleri için onları nur ile taçlandır.

Ey ziyade haberdar! Sen bizim sıkıntılarımızı kaldırıcı ol.

Ey Halîm! Sen bizim nefislerimizi hilm (aceleci olmamak gibi güzel vasıflar) ile ahlaklandır.

Ey Azîm! Sen bizim vasıflarımızı ilimle yücelt, o çok yüce olan dosdoğru makama (cennete) girmemizi nasip et.

Çok bağışlayıcısın, şükürleri kabul edicisin, lütufkar olmakta daimsin.

Ey benim Mevlâm! Şükrünle ve mağfiretinle bizleri seçkin eyle.

Pek yücesin, çok büyüksün, her hangi bir vehim sahibinin düşüncesine sığmayacak kadar ulusun.

Ey Allâh! (Sana noksan sıfatlar isnat ederek) cinayet (suç) işlemiş olanların nitelemelerinden Sana tenzih olsun.

Ey ziyade koruyan! Sen benim için beladan koruyucu ol.

Ey Muktedir! Sen bize çok hayırlı azıklar sun ve bize afiyet ver.

Helak olmaktan (kurtulmak için) yardımcım ancak Sensin ey Hasîb!

Sığınağım ancak Sensin ve bize yetersin ey Celîl.

Ey kerem sahibi! Bahşişlerini ve rızanı bahşet, ahlakı(mı kötülüklerden) arındırmayı, cömertlik ve zenginlik (sahibi olmayı nasip et).

(Sen) bizim üzerimizde Rakîb’sin (murakıpsın), bizi affet, afiyet ver bize.

Ey Mucîb! (Dünyadaki ve ahiretteki) işlerimizi bize asan eyle.

Ey Vâsi’! Sen bize geniş ilim ve lütuf bahşet.

Ey Hakîm! Tarafından bizi hidayete erdirecek bir hikmete bizi nail et.

Ey Vedûd! Lütfunla bize (Sana ve dostlarına karşı) sevgi bahşet.

Ey Mecîd! (Dünya ve ahiretteki) hallerimizi şerefli kıl, mükemmel et.

Ey dirilten! Sen bizi en hayırlı hal üzere ba’s eyle (dirilt).

Ey Şehîd! Sen hepimizi birlikte yüceliğine şahit eyle.

Ey Hakk! Sen bizi mukaddes sırrın (olan ihlasın) hakikatine eriştir.

Vekilsin! Ancak Sana tevekkül ettik, Sen ancak Seninle bize kafi gel.

Ey Kaviyy! Ey Metîn! (Sona kavuşma) azmimi ve irademi güçlendir.

Ey Veliyi! Ey Hamîd! Övgü (ve hamd) ancak Sana mahsustur.

Ey varlıkların tümünü sayan! Ey tüm halkı yoktan yaratan! Sen bize sevinç ve ferahlık bağışla.

Ey Mu’îd! Sen bizi (iman ve marifet gibi) bir nur ile (ahirete) iade eyle.

Ey yaratıkları yokluktan dirilten! Sen bizi din (ve iman) üzere ihya eyle.

Ey öldüren! Sen beni Müslüman ve tevhid ehli olarak öldür. Bununla benim itibarımı şereflendir, çünkü benim Rabbim ancak Sensin.

Ey Hayy ve ey Kayyûm! (İki cihandaki) işlerimizi dosdoğru ve düzgün eyle.

Ey Vâcid! Gerçek zengin Sensin, Sen bizi zengin eyle.

Ey Mâcid! Ululuğun ile (tecelli ederek) bizim kadrimizi şereflendir.

Ey Vâhid! Sıkıntılarımızı ve kederlerimizi tamamen defet.

Ey Samed! (Dünya ve ahirette) işlerimi Sana ısmarladım, Sen beni nefsime bırakma, ey Rabbim! Sen bizi yollarına hidayet eyle.

Ey Kâdir! Sen bizi (din) düşmanlarını bozguna uğratmaya güçlü eyle.

Ey Muktedir! Sen bizim içimizi Senin dışındaki her şeyden halas eyle.

Ey Mukaddim! (Bana) heybet(in)le (tecelli ederek) işlerimi takdim eyle (nizam üzere öne geçir).

Ey Muahhir! Yorgunluk (ve zorluk çıkarmak sureti) ile (tecelli ederek, bize karşı galip gelmelerinden) düşmanlarımızı tehir eyle.

Ey başı olmayan Evvel! Ey sonu olmayan Âhir! (Görünen-görünmeyen) tüm işler(imiz)de bize kafi gelecek ancak Sensin.

Ey her şeyde tasarrufları (yönetim eserleri) zahir olan!

Ey (heybet ve celaliyle) görülmeyip Bâtın olan! Sen daima (bizlere) ihsan edici oldun. (Bizden hiçbir zaman iyiliklerini esirgeme).

Biz Senden başkasına bağlanmayız ey Vâli! Yardımınla bizi aziz et ey Müte’âli.

Ey Berr (kullarına iyilik yapan)! Ey Tevvâb (tevbeleri çokça kabul eden). Bana öyle bir nasuh tevbesi lutfet ki onunla büyük suçlarımızı mahvedesin.

Ey Müntakim (intikam alan)! Düşmanlarımızdan intikam al.

Ey Afüvv (çok affeden)! Ey Raûf (çok esirgeyen)! Bize afiyet ver ve bizi esirge.

Ey ezici gücüyle büyük mülkün Mâlik’i (yegane sahibi) olan.

Ey celal (yücelik ve heybet) sahibi! Bütün işlerimizde bize lütufla davran.

Ey adalet sahibi bizi istikametle güçlendir.

Ey cem edici! Kalplerimizi Kendinde topla.

Ey (Kendisi) zengin ve (kullarını) zengin eden Efendim! Bizi Seninle zengin eyle.

Ey engelleyen! Bize sıkıntı veren her musibeti (bizden) meneyle.

Ey zararları yaratan! Haddi aşanlara zulümleri sebebiyle zarar ver.

Ey menfaat veren! Sen bize dinimizin nurlarıyla fayda ver.

Ey Nûr! Zahirimi ve iç alemlerimi nur eyle.

Ey Hâdî! Senin sevginle yolumuzu müstakim eyle.

Sen Bedî’sin (eşsiz yaratansın) bize de eşsiz hikmetler ithafeyle!

Ey Bakî! Bizi Seninle baki eyle, bizi Sende fani eyle!

Ey Vâris! Sen beni ilim ve hikmete varis (kolayca sahip) eyle!

Râşid ancak Sensin, öyleyse Sen bizi (melekler arasında) övülecek yollara irşad eyle!

Ey Sabûr! Sen bizim üzerimize sabır ve şükür ism-i şerifleriyle yaptığımız dualardaki tüm istekleri, bir de güzel bir yakin boşalt ve bize bolca ihsan eyle.

Ey benim büyüğüm! Biz Sana o en güzel isimlerinle dua ettik.

Ey Rabbimiz! Duamızı kabul eyle ve bizim için (isteklerimize) icabet eyle.

Bu isimlerin sırlarıyla gönlümü ve zahirimi mamur eyle, isteklerime ulaşabileyim diye ruhumu onların hakikatlerine nail eyle.

Kulağımı, koku alma hissimi ve gözümü onlarla tenvir eyle, tat alma ve dokunma hislerimi, bir de aklımızı onlarla takviye eyle.

İşlerimi onlarla kolay getir, himmetlerimi güçlü eyle, sıkıntılarımızı onlarla aç, nefsimi (kötü huylardan) tertemiz eyle.

İlmimi, rızkımı ve himmetimi onlarla geniş eyle, (iki cihanda) sevinç içerisinde suretimi ve ahlakımı onlarla güzel eyle.

Yine onlar vesilesiyle bana (Sana ve dostlarına karşı) pek güzel ve değerli bir sevgi bahşeyle, Sen bana Zatın uğrunda aşırı sevgi bahşederek (ilim ve tecellilerdeki) çeşitliliğimi ziyade eyle.

Ey Rabbim! Sen bana (şeytan’ın karışmasından arınmış ve) kutsanmış bir keşif hibe eyle, ta ki bu sayede ben fena (fillah) ve beka (billah) sırrına vakıf olayım.

Lütf-u ihsanınla Sen bana (beka billah makamından daha üstün olan) cem’u’l-cem’ (Zatını müşahede ederken kendinden geçme) makamını lütfeyle, (Zatına ulaşmanın hakikati olan) gerçek vuslata erdirerek ruhumu (manevi) sıkıntıdan (kurtarıp) tedavi eyle.

Ben Senden, gerçekten Seni görebilmeyi istediğimde, müsamaha buyur da cevabımı ‘asla beni göremezsin’ şeklinde eyleme.

Sen beni tevhidde terakkiye devam ederek dosdoğru yolda yürüt, Sen bizi o korunaklı kutsal huzura (cennete) yerleştir.

Ey Vedûd! Sen bize öyle bir cezbe lütfeyle ki, o sayede bizden önce geçmiş olan kavimlere erişelim.

Ey benim yüce Efendim! Her an salat-ü selam eyle, mahlukatın en hayırlısı Mustafâ Nebîmiz’e.

Meleklerin ve rasullerin hepsine salat eyle, Ehl-i Beytler’ine, tüm sahabilerine de (salat eyle) ve (bu duaları) hepimize şamil eyle.

Her bir söyleyen (bu kasideyi okuyarak), ‘Ey benim Rabbim Allâh! Sen çok mübareksin, (hamd-ü) sena sadece Sana mahsustur’ dedikçe Sen onlara (salat-ü) selam eyle. Âmîn. [Ahmed es-Sâvî, Şerhu’l-Manzûmeti’d-Derdîriyye, sh: 136-143]

ADÜLKÂDÎR EL-GEYLÂNÎ HAZRETLERİ’NE ÂİT ESMÂ-İ HÜSNA’NIN MÂNALARIYLA MÜNÂSİP DUÂLARI

Besmele okuyarak Allâh’ın tevhidiyle başladım, sonunda da kısaca hamd içeren zikirlerle bitireceğim.

Şahitlik ederim ki şüphesiz Allâh’tan başka Rabb yoktur, mükemmeliyeti akılların kavramasından münezzeh olmuştur.

O bizim aramıza önder olarak hak olan Ahmed’i gönderdi, varlık alemi (peygamberden) boş iken o Nebi ile kıvama geldi.

O bize (ayet ve hadisle) desteklenmiş her türlü hayrı talim etti, ilmi, hilmi (acele etmemeyi) ve dostluğu aramızda izhar etti.

Ey Allâh’tan izzet, ganimet ve yücelik isteyen! O halde sen O’na yüce isimleriyle dua et.

Abdest (alıp iki rekat) ile kurbette bulunduktan sonra boyun kırarak de ki: “Ben Senden acil yardım dilerim ‘Yâ Allâh!

Zat’ın hakkı için! (Her şeyi) kaplamış rahmetinle Yâ Rahmân! Sen beni (maddi-manevi kemale erdirerek) tekmil eyle Yâ Rahîm!

Ey Melik ve Kuddûs (mukaddes Padişah)! İç alemimi takdis eyle (kötü düşüncelerden arındır), ey Selâm! Vücudumu beladan salim (kurtulmuş) eyle.

Ey Mümin! Sen bana kesinleşmiş bir güvence bahşet, ey Müheymin! Sen benim (kusurlarım üzerine) sarkıtımış güzel bir perde nasip et.

Ey Yaratıcı! Sen beni şerlerden uzlet köşesine ayır. Ey bunca nimeti yoktan yaratan! Nimet akışını bollaştır.

Ey Musavvir! Sen ilk başta bize feyizlerini akıttın. Ey Gaffâr! (Şimdi) umudumu Sana bağladım, tevbemi kabul eyle.

Ey Kahhâr! Kahrınla şeytanımı rüsva et. Ey Vehhâb! Zât’ın hakkı için (bana) ilim ve hikmet bahşet.

Ey Razzâk! Benim için rızkım(a ulaşmay)ı asan et. Ey Fettâh! (Manevi) fethinle basiretimi nur et.

Ey Kâbıd! Her inatçı (düşma)nın kalbini kabz (dar) eyle. Ey Bâsıt! Sen bana en yüce sırlarınla genişlik ihsan eyle.

Ey Hâfiz! Sen her münafığın itibarını alçak eyle. Ey Râfi’! Senin rahmetinden diliyorum ki, beni(m makamımı) yüksek eyle.

Ey ehlini aziz kılan! Ben Senden İzzet isterim. Ey alçak eden! Zalimleri azabınla zelil eyle!

Ey hakkıyla işiten! İlmin yeterlidir, o halde Sen, halime iyice nazar et, (işlerimi) düzelt ve (amellerimi) kabul eyle!

Ey Hakem! Ey Adl! Ey yaratıklarına karşı Latîf! Ey gizli olandan da aşikar olandan da hakkıyla Habîr!

Ey Halîm! Maksadım ve dayanağım Senin hilmin (ceza vermekte acele etmeyişin)dir, Sen Azîm’sin, cömertliğinin büyüklüğü gerçekten pek yücedir.

Her günahkara karşı Gafûr’sun ve Settâr’sın, dostlarmı (muratlarına) ulaştıran bir Şekûr’sun!

Şanı çok yücedir, Habibinin makamını gerçekten yüceltmiştir, O çok büyüktür, hayrı ve cömertliği çok olan ve bolca verendir.

O ziyade koruyucudur, hiçbir şey O’nun ilminden kaçamaz, iktidar sahibidir, yukarı ve aşağı cihetlerdeki tüm yaratıklarını görüp gözetendir.

Ey Hasîb! Hükmün bana yeter, Sen beni dost edin (yeter), Sen çok yücesin, (ne olur) benim kederimi defedesin.

İlahi! Kerîm ancak Sensin, öyleyse bana değerli bağışlar veresin, ey görüp gözeten! Sen benim düşmanlarıma karşı (benim adıma) muharip olasın.

Ey duayı kabul eden Mevlâ! Ben (hacetlerim için) Sana dua ettim, Sen ki bahşişleri ezeli ve halk içinde cömertliği yaygın olansın (kabul edersin).

İlahi! Hakîm ancak Sensin, Sen benim görünen (görünmeyen tüm) uzuvlarımı muhkem (sağlam ve sağlıklı) eyle, ey Vedûd! Senin sevgin benim nezdimde tecelli etti (beni o sevgiyle ihya eyle).

Ey Mecîd! Sen bana ululuk, saadet ve dostluk bahşet, ey Bâ’is! Sen bana süratle yardım edecek orduyu sevket.

Her şeye Şahit’sin, benim manevi keşiflerimi mübarek eyle, ey Hakk! Varacağım (manevi) kaynakları Sen benim için hakiki kaynak eyle.

İlahi! (İşlerin kendisine ısmarlanacağı) Vekîl ancak Sensin, ne olur dileklerimi yerine getir, işlerin ısmarlandığı Zat çok güçlü olursa (her şeye) kafi gelir.

Ey Metîn! Gücümün, kuvvetimin zafiyetini (giderip beni) güçlü eyle! Ey Velî! Her şeyden kesilerek Sana dua eden (bu) kuluna yardım eyle.

Ey Hamîd! Ben Sana tevhid edici biri olarak hamdettim. Ey (kullarının) zelleleri(ni) soyan (bilen)! (Onlar üzerine) örtünü sarkıt.

İlahi! Benim için fetih ve hidayetleri başlatıp yaratan ancak Sensin. Bu alemde görünen-görünmeyen her şeyi diriltecek de ancak Sensin.

Ey Muhyi! Ben Senden afiyetli bir hayat diler(im diye sana dua et)dim. Ey Mümît! Dinimin düşmanlarını acilen öldür (diye Sana niyaz ettim).

Ey Hayy! Ölü kalbimi kadim olan zikrinle ihya eyle. Ey Kayyûm! Sen benim iç alemimi (manevi alemine kavuşturup) vasıl eyle.

Ey nurlara sahip olan Vâcid! Sen bana sevinç icad eyle, ey nurları ulu olan Mâcid! Sen benim için itimadgah (dayanak) ol.

Ey O Vâhid ki hakikatte O’nun varlığından başkası yoktur, ey O Samed ki varlık aleminin işleri ancak O’nunla (kaim olup, başkasına ihtiyaçtan) yücelmiştir.

Ey üstün güç sahibi Kadîr! Düşmanlanmızı helak eyle, ey Muktedir! Bize haset edenlere belalar takdir eyle.

Ey Mukaddim! Sen benim iç alemimi (manevi alemde) öne geçir, ey yücelik sahibi olan Müahhir! Lütfunla bana zararlardan afiyet ver.

Ey Evvel! İlk önce bütün hayırları bize sevk eyle. Ey Âhir! Bana tevhidle ölebilmem için güzel son nasip eyle.

Ey Zâhir! Sen bana ğaybın derinliklerinin gizliliğinde bulunan marifet (manevi ilim)lerini izhar eyle. Ey Bâtın olan ve (hiçbir şey Kendisi gibi) olmayan!

Ey Vâlî! Sen bizim işlerimizi hep iyilik isteyenlere yönettir. Ey Müte’âli! Sen bizim için yönetimi irşad ve ıslah eyle.

Ey Berr! Ey mahlukatın Rabbi ve bahşişlerin hibecisi! Ey Tevvâb! Tevbe nasip et ve (tevbemi) kabul et.

(Sen günah işleyerek) nefislerine zulmedenlerden intikam alıcısın. Ama yine de çokça affedensin, lütfederek rahmet eyle, kullara çok acıyan ve onları çokça esirgeyensin.

Ey mülkün mâliki! Sığınak arayanlann hacetini görensin. Ey Celal sahibi Sen bize heybet libasını giydir. Senin cömertliğin ve ikramın (üzerimize) sürekli (lütuf yağmurları) yağdırıcı olmuştur.

Ey adalet sahibi! Ruhumu hak üzere çok sabit eyle. Ey cem eden! Topluluklar arasında kemalatı bende cem eyle.

Ey benim İlahım! Zengin ancak Sensin, fakirliğimi gideresin, zengin eden Sensin, o halde nefsimin geçmişteki fakirliklerini zenginliğe çeviresin.

Ey Meneden (engelleyen)! Beni günahlardan engelle, işlediğim suçların kötülüklerinden de beni afiyete kavuştur.

Ey zararları yaratan! Hasetçileri rezil eyle, ey fayda veren! Sen bana (manen) kazanımlı bir ruh (vermek) ile menfaat ihsan eyle.

Ey Nûr! Ortaya çıkan her şeyde (parlayan) nur(u yaratan) ancak Sensin. Ey Hâdî! Sen (bizim) kalb(imiz)de nuru(nu) tutuştur.

Ey lütfunun feyzini arzuladığım O mahlukatı eşsiz yaratan! Dostluğu baki olan ancak Sen kaldın.

Ey Vâris! Sen beni ilmine varis (kolayca sahip) eyle, ey Râşid! Sen bana bir güzellik lütfederek rüşd-ü kemale nail eyle.

Sabûr’sun ve Settâr’sın, artık benim sabır üzere azmimi güçlendir, Sen bana akıbetinden hayır umulan bir irade nasip eyle.

Ey benim Yüce Zatım! Ben Sana en güzel isimlerinle dua ettim, en büyük ayetlerini vesile edinerek (Sana) yalvardım.

Ey Rabbim olan Allâh! Ben Senden bunlar hürmetine istiyorum, Sen bize yüce Zatından mükemmel kemalat (olgunluklar) hazır eyle.

Rızanı lutfederek Senden ümidime mukabele eyle, korkulara kapıldığım zaman belalarına karşı Sen bana kifayet eyle!

İmdad et, nefsimin derdinden bana şifa ihsan et, beni hayra hidayet et, aklımı karıştıran bozuk fikirler ıslah et.

İlahi! Anne-babama ve kardeşlerime rahmet et, bir de bu ism-i şeriflerle tertip üzere (düzgünce okuyarak) dua edenlere!

Ben ki Kâdir’in kuluyum, Hasen’in torunuyum, yüce alemlerde Muhyiddîn diye isimlenmişim.

(Senin katında) Sevgili dedem Muhammed’e salat eyle,

Varlık alemindeki en tatlı ve en mükemmel selam ile birlikte!

Ehl-i Beyt’e ve ashaba da sürekli ve sonsuz salat-ü selam olsun ve nihayet, başlarken de bitirirken de Allâh’a hamdolsun! [Seyyid İsmâ’il ibni Seyyid Muhammed Sa’îd el-Kâdirî, el-Füyûzâtü’r-Rabbâniyye fi’l-me’âsiri ve’l-evrâdi’l-Kâdiriyye, sh:56; Seyyid Muhammed Ali en-Nakşebendî el-Kâdirî, et-Tâil mine’l-füyûzât ve’d-delâil, sh:216]

MEŞAYİH ESMA-İ HÜSNAYI NASIL OKURDU

Önceki meşayih esma-ı hüsna okunurken evvela:

“اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ! يَا رَحْمَانُ! يَا رَحِيمُ…”

“Ey Allâh! Ben Senden isterim! Ey Rahmân! Ey Rahîm…” diye başlanarak her ismin başında harfi nida okunmasını, tümünün sonunda da:

اَنْ تُصَلِّيَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ اَلِهِ وَأَنْ تَرْزُقَنِي وَجَمِيعَ مَنْ يَتَعَلَّقُ بِي بِتَمَامِ نِعَمِكَ وَدَوَامِ عَافِيَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ!”

“Muhammed ﷺ’e ve aline salat edesin, beni ve benimle alakadar olan herkesi nimetlerinin tamamıyla ve afiyetinin devamıyla rızıklandırasın, yâ Erhame’r-râhimîn!” denilmesini müstahsen (güzel) görmüşlerdir”. [İsmâ’îl Hakkî el-Bursevî, Rûhu’l-beyân, 31283]

KENDİLERİNİ OKUYUP DUA EDENİN EN OLMAYACAK ŞEYLERİ İSTESE DAHİ SÜRATLE KABUL GÖRECEĞİ İSM-İ ŞERİFLER

Ğıyâsüddîn Muhammed el-Âkûlî (Rahimehullâh)ın, senediyle naklettiği bir rivayete göre; Umâre ibni Zeyd (Rahimehullâh) şöyle anlatmıştır: “Ben Allâh-u Te’âlâ’ya ait olan doksan dokuz ismi arıyordum, onları ehl-i ilme soruyordum. Fakat onlara ulaşamıyordum ve bana onları bildirecek birini de bulamıyordum.

Nihayet bir cuma günü Rasûlullâh ﷺ’in Ehl-i Beyti’nden himmet ve istinbat (gizli ilimler çıkartma sıfatının) sahibi bir zata rastladım, kendisine selam verdim. Selamımı aldı, evvelce de benim kendisiyle ve şahsına hürmetim vardı.

Alim olmakla birlikte vera’ (şüphelerden dahi sakınma) ve ibadet sahibi olan bu zat duası makbul biriydi, kendisinin (tayy-i mekan kerametine sahip olduğu ve) Medine’den Mekke’ye çıkıp Arefe günü insanlarla birlikte vakfede bulunduğu, sonra dördüncü gün Medine’ye döndüğüne dair birçok kerameti insanlar arasında yaygın idi.

Ben kendisine (İsm-i Azam’ın da içlerinde bulunduğu) bu isimleri sorduğumda mazeret beyan ederek bir süre bana bunları bildirmekten çekindi, benim ısrarım karşısında dayanamayarak benden adını teşhir etmeyeceğime dair söz aldıktan sonra bana:

‘Ey Umâre! Senin bana şüphesiz inancın, ilme ve hayra rağbetin olmasaydı bunu sana bildirmezdim, sen de kendilerine güvenmediğin hiç kimseye bunu öğretme. Şüphesiz ki bu isimler Allâh-u Te’âlâ’nın kitabında mevcuttur’ dedikten sonra o ism-i şerifler hangi surelerde geçtiğini açıkladı ve nihayet:

‘Ey Umâre! Bu isimleri okuduğun zaman şüphesiz ki bunlarda Allâh-u Te’âlâ’nın İsm-i Azamı (en büyük ismi) mevcuttur (bunları okuduğunda onu da okumuş olursun). Bu isimlerle dua etmeye niyetlendiğin zaman öncesinde bir oruç geçmiş olsun ki ben senin perşembe günü oruçlu olup cuma gecesi seher vaktinde bu isimlerle dua yapmanı isterim.

Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allâh-u Te’âlâ’ya yemin ederim ki mümin bir kul Allâh-u Te’âlâ’ya bu isimlerle dua ettiğinde Allâh-u Te’âla mutlaka ona icabet edip kendisine rahmet eder, hatta bu kul suyun üzerinde yahut rüzgarın sırtında yürümek isteyecek olsa da elbette duası kabul edilir’ buyurdu”.

(Bahsedilen ism-i şerifler yorum kısmında paylaşılacaktır.)

Umâre (Rahimehullâh) şöyle anlatmıştır: “Ben bu isimlerle Allâh-u Azze ve Celle’ye birkaç defa duada bulundum ve bunları icabeti çok yakın olan isimler olarak buldum. Kardeşlerimden bir cemaat de bunu benden yazdılar, hepsi de bana bu ism-i şeriflerle yapılan duanın hem kendileri, hem de dua yaptıkları kimseler hakkında süratlice kabul edildiğini bildirdiler”.

Bu rivayeti Umâre (Rahimehullâh)dan nakleden Ebû Muhammed (Rahimehullâh) şöyle demiştir: “Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allâh-u Te’âlâ’ya yemin olsun ki ben de helak olacağımdan korktuğum çok mühim hadiseler başıma geldiğinde bir çok kere bu duayı yaptım, her seferinde Allâh-u Te’âlâ beni o tehlikelerden halas etti”. [Ğıyâsüddîn Muhammed el-Âkûlî el-Vâsitî el-Bağdâdî, ed-Dirâye fî ma’rifeti’r-rivâye / Meşyehatü İbni’l-Âkûlî / sh:293-296; Deyrebî, el-Mücerrebât, sh:47]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZ SEKİZİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْكَبِيرُ

“el-Kebîr”

el-Kebîr, Yüce Rabbimizin “Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen; her yerde eşsiz ve tek büyük olan; her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren; bütün övgülerin üstünde, bütün vasıfların fevkinde olan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifi çok zikreden kişiye ilim ve marifet kapıları açılır.

2. Her kim bu ism-i şerifi bir yiyecek üzerine okuyup, bunu arası iyi olmayan eşlere yedirirse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o eşlerin arası çok güzel olur.

3. Her kim bu ism-i şerifi iki yüz otuz iki (232) kere okursa heybeti artar, insanlar arasında kabul görür, zahiren-batınen yükselir ve eğer borcu varsa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle borcundan kurtulur.

4. Kendisinde kibir hissi uyandığını hisseden makam sahipleri bu ism-i şerifi zikretmeye devam ederlerse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle kibirden kurtulurlar.

5. İdare sahibi kimseler bu ism-i şerifi zikretmeye devam ederlerse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle sözleri, dinleyenlere nüfuz eder yani sözleri kabul görür.

6. Görevinden azledilen kişi yedi gün boyunca oruç tutup her gün bu ism-i şerifi bin kere okursa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle yeniden azledildiği göreve ve rütbeye kavuşur. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:36; eş-Şeyh Mâu’l-Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:329; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:82-84; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:46-48; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:512-513; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, 1/103]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZ YEDİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْعَلِيُّ

“el-‘Aliyy”

el-‘Aliyy, Yüce Rabbimizin “Göklerde ve yerde en üstün sıfatlara sahip olan; gökleri ve yeri tasarrufu altında bulunduran; en güçlü ve galip olan; mü’min kullarının şan ve şerefini yücelten, onları kirlerden arındıran; en üstün, en yüce, yaratıkları üzerinde kudretiyle yücelik sahibi olan; şanına uygun olmayan sıfatlardan uzak olan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerif bir kağıda yazılıp büyümesinde sorun olan çocuğun üzerine asılırsa o çocuk Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle çabucak büyür, fakir olan kişi bunu üzerinde taşırsa zenginleşir, ailesinden uzakta kalan kişi ailesine kavuşur, bir şeyini kaybeden kaybettiğini bulur ve evlenmeye çalışıp da hayırlı bir kısmet bulamayan kişi en kısa zamanda aradığını bulur.

2. Bu ism-i şerifi her gün yüz on (110) kere zikreden kişinin himmeti yüce olur (yüksek şeyler peşinde koşmaya başlar) ve Allâh-u Te’âlâ’dan hakkıyla korkar.

3. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişiyi Allâh-u Te’âlâ başkalarına karşı hor ve hakir olmaktan muhafaza buyurur, onu her gören kimse sever ve ona tazim-u tekrim eder. Allâh-u Te’âlâ’nın yardımıyla sözü dinlenir, arzu ettiği her şey yerine gelir. Bu ism-i şerifi zikrederken: “el-‘Aliyyü’l-‘Azîm”

اَلْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

diye zikretmek daha evladır. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:35-36; eş-Şeyh Mâu’l-Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:329; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:80-81; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:46; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:512; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/101-102]

FAYDALI İLİM

“Her kim: el-Latîf

اَللَّطِيفُ

ism-i şerifini zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ o kişiye takdir ettiği zorlu kaderleri ona uykusunda (göreceği rüyalarda) yaşatır (gerçekte yaşatmaz). İşte buna, akılların idrak edemeyeceği derecede Lütf-u hafi (gizli Lütuf) adı verilir. Bunun için bu ism-i şerifin her gün 160 kere zikredilmesi gerekir.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, 2/640-643; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:61-64]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZ BEŞİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْغَفُورُ

“el-Ğafûr”

el-Ğafûr, Yüce Rabbimizin “Ne kadar çok olursa olsun, bütün günahları bağışlayan; kullarının güzelliklerini ortaya çıkaran, kötülüklerini ise saklayan; insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyen; mağfireti çok olan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerif bir kağıda üç kere yazılıp ateşli hastalığa yakalanan birinin üzerine asılırsa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o kişi hastalığından kurtulur.

2. Bu ism-i şerifin önemli bir hassası da şudur ki; bu ism-i şerif, sekerat-ı mevti (ölüm sarhoşluğu) ağır geçen ihtizar (ruhunu teslim etme) anındaki kişi için misk, zaferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkep ile bir kağıda yazılır ve bununla beraber Seyyidü’l-İstiğfar olan: “Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente, (kh)alektenî ve enâ ‘abdüke ve enâ ‘alâ ‘ahdike ve ve’ğdike mesteta’ğtü, e’ûzü bike min şerri mâ sane’ğtü, ebûü leke bi ni’ğmetike ‘aleyye ve ebûü leke bi zenbî, feğir lî fe innehû lâ yeğfiru’z-zünûbe illâ ente”

اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لاَ إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِي، فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ

“Ey Allâh! Benim Rabbim Sensin. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar Senin ahdin ve va’din (sözün ve müjden) üzere sabitim. Ben, Senin ihsan ettiğin nimetlerini itiraf ediyorum, günahlarımı da itiraf ediyorum. Öyleyse beni mağfiret eyle! Şu muhakkak ki günahları Senden başkası bağışlayamaz. Yaptığım şeylerin şerrinden Sana sığınıyorum” (Buhârî, De’avât:15, no:,5964, 7/150) zikri de yazılıp bu kağıt suya konularak yazılar suya geçtikten sonra bu sudan ölüm anındaki kişiye içirilirse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle ruhunu kolayca teslim eder.

3. Bu ism-i şerif yukarıda zikredilen Seyyidü’l-İstiğfar ile birlikte bin iki yüz seksen altı (1286) kere okunursa Allâh-u Te’âlâ o kişiyi mağfiret deryasına ğark edip tevbelerini kabul eder.

4. Şiddetli baş ağrısı çeken kişi her bir satıra misk, zaferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkep ile üç satırdan her birine üçer kere:

يَا غَفُورُ

yazar ve bu küçük kağıttan üç tane hazırlar, ardından da bunları yuvarlak yapıp yutarsa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle hastalığından şifa bulur.

5. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişiyi Allâh-u Te’âlâ afv-ü mağfiret buyurmakla beraber korktuğu ve çekindiği her şeyden emin kılar.

6. Bir kişi hiddetlenip gazaplandığı zaman bu ism-i şerif ona karşı okunursa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o kişi sakinleşir. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:33-35; eş-Şeyh Mâu’l-Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:327; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:64-65; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:42-44; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:511-512; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/99-100]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZ ÜÇÜNCÜ İSM-İ ŞERİF)

اَلْحَلِيمُ

“el-Halîm”

el-Halîm, Yüce Rabbimizin “Cezalandırmaya gücü yettiği halde hemen ceza vermeyen; günahkar kullarının isyanına rağmen cezalandırmakta aceleci olmayan, çok sabırlı; mühlet veren, cezaları erteleyen” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi her namazdan sonra seksen sekiz kere okumaya devam ederse ahakı güzelleşir.

2. Her hangi bir işte sorumluluk sahibi olan yetkili bir kişi bu ism-i şerifi zikretmeye devam ederse, o işte yetkili olduğu mevkiden azledilmez ve görevini rahatça devam ettirir.

3. Her kim misk, zaferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkep ile bu ism-i şerifi bir kağıda yazıp, o kağıdı içinde su olan bir kapta, yazı suya geçinceye kadar beklettikten sonra o suyu alıp iş yerine ve iş aletlerine serpiştirirse işinde birçok başarılara muvaffak olur.

4. Üzerinde bu ism-i şerifin yazılı olduğu bir gemiye binen kişi Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle boğulmaz, bir araca binen de kötü bir akıbete uğramaz.

5. Bir kişi sinirlendiği anda bu ism-i şerifi okursa sakinleşir.

6. Gazaplanan bir kişinin yanında bu ism-i şerif seksen sekiz kere okunursa Allâh-u

Te’âlâ’nın izniyle o kişinin gazaplı hali geçer. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:33; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:327; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:63-64; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:42; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:511; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/98, 3/199]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZ İKİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْخبِيرُ

“el-(Kh)abîr”

el-(Kh)abîr, Yüce Rabbimizin “Her şeyin iç yüzünden ve gizli taraflarından haberdar olan; kendisine hiçbir şey gizli kalmayacak tarzda bilen; kendisinden gizli haberler saklı kalmayan; kalplerde gizlenen her şeyi ortaya çıkaran” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi yedi gün boyunca zikretmeye devam ederse Allâh-u Te’âlâ ona yararı dokunacak bazı şeyleri kendisine manen ilham edip, o kişiyi duruma göre tedbir almaya sevkeder. Nitekim sadık rüyalar bu kabildendir.

2. Kayıp bir şeyini bulmak isteyen kişi bu ism-i şerifi (mümkün mertebe çokça) yedi gün boyunca zikrederse Allâh-u Te’âlâ kaybettiği şeyi o kişiye buldurur.

3). Bir zalimin zulmü altında inleyen kişi bu ism-i şerifi çokça zikrederse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o kişinin zulmünden kurtulur.

4. Her kim bir işi hususunda Allâh-u Te’âlâ’ya danışmak ve rüyasında buna dair bir işaret görmek isterse, uyumadan önce dokuz kere:

اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّطيِفُ الْخَبِيرُ۟ ﴿١٤﴾

“(Her şeyi) yaratmış olan Zat (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi?! (Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latîf de, (bütün varlıkların görünen-görünmeyen tüm hallerinden haberdar olan) Habîr de ancak O’dur” (Mülk Suresi:14) ayet-i kerimesini okuyup öylece yatsın. Böyle yaparsa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle rüyasında kendisine neyin hayırlı olduğu konusunda bir işaret gösterilir.

5. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişi, mahlukatın şerrinden korunur.

6. Bu ism-i şerif misk, zaferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkep ile porselen bir tabağa nida harfiyle beraber: “Yâ (Kh)abîr”

يَا خَبِيرُ

şeklinde yazılıp, ardından üzerine su dökülerek yazı bozulur da anlayışı ve zekası kıt olan kişi o sudan içerse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle anlayışı çok kuvvetlenir ve Cenâb-ı Vâcibü’l-Vücûd Hazretleri bu ism-i şerif hürmetine ona lütf-u keremiyle zihin açıklığı ihsan buyurur.

7. Her kim bu ism-i şerifin aşağıda yazılı olan duasını okumaya devam ederse kendisine gelecek kötülükler ona rüyasında gösterilir, böylece o kişi tedbirini alır, kararlarında isabetli olur, teşebbüs ettiği işlerde muvaffak (başarılı) olur ve Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle müşkilleri hallolur.

Dua şöylecedir: “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Ey Habîr! Sen ki peygamberlerinin akıllarına gizlice bildirdiklerin(den bazı bilgiler)i velilerine bildirensin, Sen ki (başkalarına) gizli olan haberler, kapalı eserler ve saklı haller Senden asla kaybolmaz. Senin mülk ve melekutünde (görünen ve görünmeyen alemlerinde) gizli saklı ne varsa hepsi ancak Senin verdiğin güçle cereyan etmektedir. Sakin duran bir şeyin içinde yahut hareket halindeki bir gemide bir hardal tanesi dahi sakin duruyorsa mutlaka Sen hepsinin başını-sonunu, görünen-görünmeyen, gizli-aşikar her şeylerini bilensin. Her şeyin hayrı ancak Senin onları ulaştırmayı emir buyurduklarına aittir.

Ey Allâh! İyi ve seçkin kullarının kalplerine yağan azametinin ve nurlar ve sırlar ehli olan zevatın akıllarında beliren hatırlı kuvvetinin bahşı hakkı için Senden dilerim ki; güzel (irade ve) ihtiyarımla Sen beni kalbimde ve ruhumda cereyan eden türlü türlü sırlarına vakıf edesin ve cevherimi (özümü) Senin nurlarının kandilinden tutuşan bir hale çeviresin. Ey dönüşüm ancak Kendisine olacak Zat! Enbiya mertebelerini bana keşfettirmek ancak Senden olabilir. Ey alemlerin Rabbi! Ey Habîr! Âmîn!” [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:33; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:327; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:62-63; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:41; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:510-511; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/97, 3/198; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, sh:111-120]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZ BİRİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَللَّطِيفُ

“el-Latîf”

el-Latîf, Yüce Rabbimizin “Faydalı olan şeyleri mahlukata güzellik ve incelikle ulaştırarak lütuf ve ihsan eden; işlerin en ince ve gizli yönlerini bilen; kullarını iyiliklere ulaştıran; lütufla muamele eden; ince işleri, sırları, her şeyin detayını bilen” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifi çok zikreden kimse hüzün ve sıkıntılardan korunur.

2. Her kim bu ism-i şerifi yüz ya da yüz otuz üç defa zikrederse sıkıntısından kurtulup felaha eriş.

3. Her hangi bir şeyden korkan bir kimse bu ism-i şerifi: “el-Latîf”

اَللَّطِيفُ

şeklinde yüz altmış kere zikredip ardından da,

لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُۘ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَۚ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ﴿١٠٣﴾

“Gözler O’nu (kuşatıcı şekilde görerek) idrak edemez. O ise tüm gözleri (ilmiyle kuşatır şekilde) idrak eder. (Gözlerin kavrayıcı şekilde görmesine mani bir letafete sahip olan) Latîf de, (bütün işlerin kapalı ve açık tüm yönlerinden hakkıyla haberdar olan) Habîr de ancak O’dur!” (En’âm Suresi:103) ayet-i kerimesini on kere okursa korktuğu şeyden emin olur.

4. Her kim bu ism-i şerifi: “el-Latîf”

اَللَّطِيفُ

şeklinde yüz altmış kere okuyup ardından da,

اَللهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ۟ ﴿١٩﴾

“Allâh, kullarına (iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir) Latîf’tir, (bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır (ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur. Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Azîz de ancak O’dur”(Şûrâ Suresi:19) ayet-i kerimesini on kere okursa bol rızıklara nail olur.

5. Her kim bu ism-i şerifi: “el-Latîf”

اَللَّطِيفُ

şeklinde yüz altmış kere okuyup ardından da,

اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ۟ ﴿١٤﴾

“(Her şeyi) yaratmış olan Zat (gizliyi de, açık gibi) bilmez mi?! (Varlıkların en ince yönlerini hakkıyla bilen) Latîf de, (bütün varlıklarından haberdar olan) Habîr de ancak O’dur!” (Mülk Suresi:14) ayet-i kerimesini on kere okursa birçok sırlı ilimlere kavuşur.

6. Her kim şifa niyetiyle bu ism-i şerifi: “el-Latîf”

اَللَّطِيفُ

şeklinde yüz altmış kere okuyup ardından da aşağıdaki ayet-i kerimeleri okursa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle şifayab olur.

Bu ayet-i kerimeler de şunlardır:

اَلَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِۙ ﴿٧٨﴾ وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِۙ ﴿٧٩﴾ وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِۖ ﴿٨٠﴾ وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِۙ ﴿٨١﴾ وَالَّذِي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيـَٔتِي يَوْمَ الدِّينِۜ ﴿٨٢﴾ رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَاَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَۙ ﴿٨٣﴾ وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِرِينَۙ ﴿٨٤﴾ وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِۙ ﴿٨٥﴾

“O Zat ki; beni yaratmıştır, artık O beni (de din ve dünya menfaatlerine) hidayet etmektedir. Öyle bir Zat ki; beni yediren de, beni içiren de sadece O’dur.

Hastalandığım zaman O bana şifa (sıhhat ve afiyet) vermektedir. Öyle Zat ki; beni (dünyada) öldürecektir, sonra beni (ahirette) diriltecektir. O Zat ki; (evla olanı terk etme gibi yapabileceğim herhangi bir) hatamı ceza günü benim için bağışlayacağını ummaktayım!

Ey Rabbim! Bana (ilim ve amelde kemal kazandıracak) yüce bir hüküm bağışla ve beni salihler (zümresin)e kat! Sonraki (ümmet)ler arasında benim için (övgülerde bulunacak) dosdoğru bir dil de yarat. Beni nimetlerle dolu cennetin mirasçılarından kıl.” (Şu’arâ Suresi:78-85)

7. Her kim aşağıdaki ayet-i kerimeyi her gün dokuz kere okursa Allâh-u Te’âlâ bütün işlerinde o kişiye lütufkar davranır.

اَللهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ۟ ﴿١٩﴾

“Allâh, kullarına (iki cihanda yarayacak şeylerin tüm ayrıntılarını ve inceliklerini çok iyi bilen ve kendilerini bu maslahatlarına en kolay yoldan ulaştıran bir) Latîf’tir.

(Bu lütfun bir tezahürü olarak, onların hak edip etmemelerine bakmaksızın) dilediğini (istediği şekilde) rızıklandırır (ama herkese istediğini değil de, Kendi hikmeti gereği ona uygun olan bir lütufta bulunur. Her şeye hakkıyla gücü yeten ve istediği hiçbir şey engellenemeyen) Kaviyy de, Azîz de ancak O’dur.” (Şûrâ Suresi:19)

8. Bu şanı yüce olan ism-i şerif esma-i hüsna içerisinde Lafzatullah’tan (Allâh ism-i şerifinden) sonra havassı ve keskin tesirleri en çok olan ism-i şeriftir.

Her kim her gün beş vakit namazı müteakip yüz yirmi dokuz (diğer bir rivayette yüz

altmış) defa: “Yâ Latîf”

يَا لَطِيفُ

diyerek işlerini Allâh-u Te’âlâ Hazretleri’ne ısmarlarsa bütün işlerinde muvaffak olur, hiçbir şekilde sıkıntıya düşmez, her türlü afet ve beladan da korunmuş olur.

Yine bu şekilde hapisten kurtulmak için beş vakit namazdan sonra yüz yirmi dokuz kere okunur.

9. Bir işinde sıkıntıya düşüp ümitsizliğe kapılan ve ne yapacağını bilemeyen bir kimse, güzel bir itikat ile temiz bir yerde oturup onaltıbin altıyüzkırk bir (16.641) kere: “Yâ Latîf”

يَا لَطِيفُ

ism-i celilini okur bunun peşine de bu ism-i şerifin (aşağıda yazılı olan) azimet-i mübarekesi ile dua ederek Cenâb-ı Hakk’a işlerini ısmarlarsa Allâh-u Te’âlâ sıkıntısını izale eder.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَانِ الرَّحِيمِ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ يَا لَطِيفُ بِعِبَادِهِ يَا اَللهُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ، يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا لَطِيفُ لَطِيفُ لَطِيفُ، يَا ذَا الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ يَا لَطِيفُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ، سُبْحَانَكَ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ وَ لَا إِلَهَ غَيْرُكَ وَ لَا مَعْبُودَ سِوَاكَ يَا لَطِيفُ، اَللَّهُمَّ أَنْتَ الْحَقُّ الْحَقِيقُ يَا لَطِيفُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ، يَا مَنْ لَا يَتَّخِذُ صَاحِبَةً وَ لَا وَلَدًا وَ لَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ يَا لَطِيفُ يَا بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ وَ الْأَرْضِ يَا لَطِيفُ يَا مَجِيدُ يَا اَللهُ أَجِبْ يَا لَطِيفُ اُلْطُفْ يَا لَطِيفُ اُلْطُفْ يَا لَطِيفُ اُلْطُفْ، أَنْتَ الْحَاضِرُ لَمْ تَغِبْ يَا لَطِيفُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ يَا رَبَّاهُ، أَنْتَ الْحَاكِمُ لَا يُحْكَمُ عَلَيْكَ حَاكِمٌ يَا لَطِيفُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ يَا اَللهُ، أَنْتَ السُّلْطَانُ الْقَوِيُّ لَمْ يَقْوَ عَلَيْكَ قَوِيٌّ يَا لَطِيفُ يَا مَنْ هُوَ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ اِسْتَجِبْ دُعَائِي بِأَلْفِ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ إلَّا بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ كٓهٰيٰعٓصٓ حٰمٓ عٓسٓقٓ أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ الْعَظِيمِ الْأَعْظَمِ الَّذِي اخْتَصَّ بِهِ الْأَخِصَّاءُ مِنْ خَلْقِكَ أَنْ تَقْضِيَ حَاجَتِي يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ، آمِينَ

“Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Ey Allâh! Ey kullarına lütufkar davranan! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Hannân! Ey Mennân! Ey Latîf! Ey Latîf! Ey Latîf!

Ey celal ve ikram sahibi! Ey Latîf! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Seni tenzih ederim İlah ancak Sensin. Senden başka hiçbir İlah yoktur. Senden gayrı tapılacak yoktur.

Ey Latîf! Ey Allâh! Gerçek varlık ancak Sensin. Ey Latîf! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey eşten, çocuktan ve denkten münezzeh olan!

Ey Latîf! Ey göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı! Ey Latîf! Ey Mecîd! Ey Allâh (duama) icabet buyur! Ey Latîf! Lütfet. Ey Latîf! Lütfet. Ey Latîf! Lütfet.

Sen hiç kaybolmayan hazırsın. Ey Latîf! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Ey Rabbim! Sen öyle bir Hakîmsin ki kimse Senin hakkında hüküm veremez. Ey Latîf! Ey Allâh! Ey Allâh! Ey Allâh!

Sen öyle kuvvet sahibi bir Sultansın ki hiçbir güç sahibinin Sana gücü yetmez. Ey Latîf! Ey her an bir şanda olan Zat! Bin tane ‘Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-‘aliyyi’l-‘azîm’ hürmetine duamı kabul eyle.

Senden başka hiçbir İlah yoktur. Sen Melik ve Kuddûs’sün. Kâf! Hâ! Yâ! ‘Ayn! Sâd! Hâ! Mîm! ‘Ayn! Sîn! Kâf!

En seçkin kullarının kendisiyle ihtisas ettiği büyük, en büyük ismin hürmetine Senden hacetimi yerine getirmeni dilerim.Ya Rabbe’l-‘âlemîn! Âmîn!”

10. Geçinmek hususunda sıkıntı çeken, rızkı az ve kısmeti bağlı olan bir kimse: “Yâ Latîf”

يَا لَطِيفُ

ism-i şerifini cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) sabaha karşı kıbleye karşı oturup onaltıbin altıyüzkırkbir (16.641) kere okur ve bundan sonra rızık genişliği için Allâh-u Te’âlâ’ya dua ederse duası kabu olur ve rızık hususunda rahatlığa kavuşur.

11. Meşru ve hayırlı olan her hangi bir maksat ve muradına nail olmak niyetiyle Allâh-u Te’âlâ’ya manen tam bir yöneliş ve temiz bir itikat ile bu ism-i şerifi sabaha karşı onaltıbin altıyüzkırkbir (16.641) kere: “Yâ Latîf”

يَا لَطِيفُ

şeklinde okuyup ardından da yüz kere Rasûlullâh ﷺ’e salat okuyarak Allâh-u Te’âlâ’dan bir istekte bulunan kişi inşâallah muradına kavuşur.

12. Bir afet ve belaya müptela olan özellikle de haksız yere hapsedilmiş bulunan veya esir olan kimsenin kurtulması, hürriyet ve selamete kavuşması maksadıyla (bu halde olan kişi tarafından ya da ona niyetle başkası tarafından) sünnetlerine riayet edilerek abdest alınıp iki rekat namaz kılınır.

Şöyle ki ilk rekatta Fâtiha’dan sonra yedi defa İnşirah (Elem Neşrah Leke) Suresi, ikinci rekatta ise Fâtiha’dan sonra Felak ve Nas sureleri okunur. Selam verdikten sonra kıbleye yönelerek ihlas ve tam bir itikat ile onaltıbin altıyüzkırkbir (16.641) kere: “Yâ Latîf”

يَا لَطِيفُ

ism-i şerifini okuyarak isteğini Allâh-u Te’âlâ’ya arz ederse biiznillâhi Te’âlâ muradına nail olur.

13. Bu ism-i şerifi sık sık zikreden kişi Allâh-u Te’âlâ’nın korumasında olup, insanlar nazarında da saygıdeğer bir kişiliğe sahip olur.

14. Bu ism-i şerifin aşağıda yazılı olan duası gam ve kederi, ferah ve sürura çevirme ayrıca şiddet ve sıkıntıları izale etme hususlarında pek büyük bir tesiri vardır.

Bu duayı her gün okuyan kimse sıkıntıya, belaya, şiddet ve darlığa düşmez. Sıkıntılı bir yerde bulunup da oradan kurtulmak için ne yapacağını bilemeyen bir kimse bunu okursa o yerden kurtulur, sıkıntılı her işi kolaylaşır ve fakirse zenginleşir.

Dua şöylecedir: “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Ey Latîf! Sen ki kullarına lütufkar davranırsın, onları türlü türlü nimetlere ulaştırırsın, manevi perdeli olanlara

rıfk (esirgeme) ile muamelede bulunarak onları belaların şiddetlerinden çıkarırsın.

Sana sığınanlara umumi rahmetinle merhamet eder, onları karanlıklardan nurlara çıkarırsın, tüm işlerin gizli ve ince yönlerini bilirsin, lütfunla kullarına türlü türlü iyilikler ve hakikatler hakkında keşifler ihsan edersin.

Ey Allâh! Ben Senden Latîf olan lütfunla, dolup taşan fazlınla, cömertlik denizinin incisiyle, asker ve ordularının saltanatının kuvvetiyle beni sözlerimde ve işlerimde nazif, şu anda ve gelecekte rıfk (merhamet) sahibi biri yapmanı niyaz ederim.

Sen bana lütfunun bereketinden büyük bir pay nasip eyle, lütfunun eserlerini kabul edebilmem için bana yardım eyle, fazlından bana belirgin şekilde bir pay ihsan eyle ve beni Kendi yönetiminle teyid eyle ki cömertlik denizinden bol feyizlere nail olabileyim. Şüphesiz ki ancak Sen gerçek esirgeyen ve acıyansın. Ey Latîf! Bana gizli lütfunla yetiş. Âmîn!” [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:32-33; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:326-327; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:59-60; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:39-40; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:508-509; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/87-96; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, sh:111-120]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (OTUZUNCU İSM-İ ŞERİF)

اَلْعَدْلُ

“el-‘Adl”

el-‘Adl, Yüce Rabbimizin “Adaletin kendisi; her hükmünü hak ve adaletle yerine getiren; hükmünde zulüm olmayan; gerçek adalet sahibi; bütün icraatları hak ve adalet üzere olan; herkese hakkını veren; koyduğu adil hükümleri ile zulme razı olmayan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi, cuma gecesi yirmi tane ekmek parçası üzerine ayrı ayrı okuyup yazar ve bunları yerse Allâh-u Te’âlâ mahlukatın kalplerini bu kişiye karşı itaatkar kılar.

2. Beş vakit namazdan sonra bu ism-i şerifi yüz dört kere zikreden kişi Allâh-u Te’âlâ’nın sevdiği adaletli kullardan olur.

3. Yönetici konumunda olan idare sahipleri her gün bu ism-i şerifi yüz dört kere okumaya devam ederlerse Allâh-u Te’âlâ onlara adaleti muhafaza etmeyi nasip eder.

4. Alim bir kişi bunu okumaya devam ederse ilmi birçok yere yayılır.

5. Doğru yoldan çıkıp şaşıran bir idareci aleyhine bu ism-i şerifin zikriyle dua edilirse, o kişi görevinden azledilir.

6. Gece yarısından sonra tam bir temizlik üzere tenha bir yerde kıbleye karşı oturulup yüz dört defa: “Yâ ‘Adl”

يَا عَدْلُ

diye zikredilerek bir zalim aleyhine dua edilirse Allâh-u Te’âlâ o zalimi ya uslandırır ya da helak eder. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:31; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:326; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:58-60; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:38-39; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:508-509; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/86]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YİRMİ DOKUZUNCU İSM-İ ŞERİF)

اَلْحَكَمُ

“el-Hakem”

el-Hakem, Yüce Rabbimizin “Yegane hakim, hüküm verme yetkisine sahip ve son hükmü verecek olan; verdiği hükümler hemen icra edilen; taraf tutmadan durumu düzelten ve ıslah eden” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi kalp huzurunu cem ederek ve abdestli bir şekilde geceleyin: “Hakem”

حَكَمُ

şeklinde yüz kere zikrederse Allâh-u Te’âlâ o kişinin iç alemini manevi sırlarla doldurur.

2. Her farz namazdan sonra korku ve ümit arasındaki bir halle bu ism-i şerifi altmış sekiz kere okuyan kişinin kalbi manevi sırlara açılır.

3. Her gün sabah namazından sonra bu yüce ism-i şerifi altmış sekiz kere okumaya devam eden kişinin sözü geçerli olur ve verdiği hükümler de tatbik edilir.

4. Her kim sabaha karşı tenha bir yere çekilip altı yüz altmış sekiz kere: “Yâ Hakem”

يَا حَكَمُ

ism-i şerifini okuduktan sonra: “Allâhümme innî es’elüke en tekdiye hâcetî”

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ أَنْ تَقْضِيَ حَاجَتِي

“Ey Allâh! İsteğimi yerine getirmeni Senden talep ediyorum” derse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o kişinin muradı hasıl olur. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:31; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:326; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:58-59; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:38; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:508-509; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/85, 3/193]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YİRMİ YEDİ VE YİRMİ SEKİZİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلسَّمِيعُ، اَلْبَصِيرُ

“es-Semî’, el-Besîr”

es-Semî’, Yüce Rabbimizin “Gizli ve açık her şeyi işiten ve duyan; her şeyden haberdar olan; işitme ve duyması her şeyi kapsayan; hiçbir şarta ve kayda bağlı kalmaksızın işiten; işitme gücü veren” manalarına gelen ism-i şerifidir.

el-Besîr, Yüce Rabbimizin “Gizli ve açık her şeyi gören, bilen ve hiçbir şey kendisinden saklanmayan; her şeyi idrak ve ihata eden; eşyayı bütün özellikleriyle görüp tanıyan; yarattıklarına da görme duyusu veren” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFLERİN HAVÂSSI

1. Semî’ ism-i şerifinin en önemli hassalarından birisi bu ism-i şerifi çokça zikredenlerin duasının kabul olması ve işitme rahatsızlığına tutulmamasıdır.

2. Her kim Semî’ ism-i şerifini perşembe günü kuşluk namazından sonra beş yüz kere zikredip dua ederse biiznillâhi Te’âlâ duası kabul olur.

3. Her kim Semî’ ism-i şerifini adedince yani yüz seksen kere zikrederse artık cömert bir kişi haline gelir.

4. Kulağında sağırlık hasıl olan kimse salı günü bu ism-i şerifi temiz bir hatmi yaprağına yazıp onu halis badem yağı ile bozarak o yağdan kulağına damlatırsa biiznillâhi Te’âlâ kuvve-i sami’ası (işitme kuvveti) avdet eder (eski haline döner). Hatta kulağında ağrı varsa zail olup gider.

5. Tam bir itikad, sıdk-ı vicdan ve sıdk-ı niyet (doğru bir hal ve düzgün bir düşünce) ile yağlı yiyeceklerden ve hayvani gıdalardan sakınmak şartıyla yedi gün oruç tutup sonra tenha bir yerde halvete girip: “Yâ Semî'”

يَا سَمِيعُ

ism-i şerifinin zikri ile meşgul olan kimse ervah-ı ulviyyenin (yüksek mertebedeki ruhanilerin) seslerini işitir.

6. Birinin kalbini teshir ve arada bulunan nefret ve adavetin giderilmesi niyyeti ile seher vakti 30.800 defa: “Yâ Semî”

يَا سَمِيعُ

zikrini okuyan kimse istediği kişinin kalbini zabt ve teshir eder (kendine çeker ve bağlar) dolayısıyla arada bir kin ve buğuz varsa onlar aradan kalkar, yerine sevgi ve muhabbet dolar.

7. Besîr ism-i şerifinin en önemli hassalarından birisi bu ism-i şerifi çokça zikredenlerin işlerinde başarıya ulaşması ve göz hastalığından korunmalarıdır.

8. Her kim Besîr ism-i şerifini cuma namazından önce yüz kere zikrederse Allâh-u Te’âlâ o kişinin gözünü manen açar, o kişiyi iyi iş ve amellere muvaffak kılar.

9. Besîr ism-i şerifini zikretmekte gözleri manen kuvvetlendirme hassası mevcuttur. Bundan dolayıdır ki her kim bu ism-i şerifi sabah ve akşam namazlarından sonra üç yüz iki kere okursa bakışları manen derinleşir.

10. Her kim bu ism-i şerifi cuma günü sabah namazının sünnetiyle farzı arasında yüz kere okursa, artık o kişi Allâh-u Te’âlâ’nın yardımıyla görmeye başlar ve göz yanılmasına uğramaz.

11. Bazı arifler şöyle demişlerdir: “Her kim kendisini insanların gözünden gizlemek istiyorsa onların önünden geçerken:

لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُۘ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَۚ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ﴿١٠٣﴾

‘Gözler O’nu (kuşatıcı şekilde görerek) idrak edemez. O ise tüm gözleri (ilmiyle kuşatır şekilde) idrak eder.

(Gözlerin kavrayıcı şekilde görmesine mani bir letafete sahip olan) Latîf de, (bütün işlerin kapalı ve açık tüm yönlerinden hakkıyla haberdar olan) Habîr de ancak O’dur!’ (En’âm Suresi:103) ayet-i kerimesini dokuz kere okursa, kimse bu kişiyi göremez.”

12. Bu ism-i celili her sabah üç yüz bir defa defa zikretmeye devam eden kimseye Cenâb-ı Hakk gizli umuru (işleri), gizli hususları ve hadiseleri gösterir. Hele bu kişi sıdk-u ihlas sahibi ve itikadı sağlam bir kimse olursa din ve dünya işlerinden ona hiçbir şey gizli kalmaz.

13. Her kim bu ism-i şerifi bir cam kaseye yüz defa yazıp onu yağmur suyu ile bozarak aç karnına içerse biiznillâhi te’âlâ zihni açık, idraki geniş, kalbi kuvvetli ve hafızası keskin olur.

14. Bir temiz kap içerisine safran ile: “Yâ Besîr”

يَا بَصِيرُ

ism-i şerifi bir kere, etrafına da: “Yâ Melîk”

يَا مَلِيكُ

ism-i celili doksan defa yazılıp sonra gül suyu ile bozularak müzmin göz ağrısına müptela olan kimsenin gözüne bu sudan bir damla damlatılır ve buna yedi gün devam edilirse biiznillâhi te’âlâ o kişi bu hastalıktan kurtulur.

15. Besîr ism-i şerifinin duasına devam eden kimsenin gözü nur-u ilahi ile nurlanır, her şeyi görür ve vukuundan evvel his ve idrak eder. İlmin ve fennin sırlarına ve melekutun sırlarına vakıf olur. Zihni ve idraki kuvvet kazanır, düşündüğü zaman doğru düşünür ve hiçbir vakti hataya düşmez.

Dua şöylecedir: “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Ey Besîr! Kalpler de bulunanları gören, basiret ehlinin sır latifelerinin hissettiklerini ve batın ehlinin hatırlarından geçen latif müşahedeleri idrak eden ancak Sensin!

Zatının nurunun yaygınlığı, görüşünün, idrakinin sırrı, nazarının ve güç verme sıfatının, bütün manaları keşfetmesi hürmetine Senden dilerim ki beni bütün gizlileri gören biri yapasın.

Sen bana vahdet ve tevhid nuruyla aydın olan bir göz ver ki tefrik (halkı Hakk’tan ayırma) makamında Senin birliğinin sırrını idrak edebileceğim ve tehdit günü (olan kıyamet günü)nün sırrı açıldığında Senin huzurunda yine Senin (yardımın) ile ayakta durabileyim. Şüphesiz ki Sen istediğini hakkıyla yapabilensin.” [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:30-31; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:325-326; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:58; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:37-38; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:507-508; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/83-84, 3/193]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YİRMİ BEŞ VE YİRMİ ALTINCI İSM-İ ŞERİF)

اَلْمُعِزُّ، اَلْمُذِلُّ

“el-Mü’izz, el-Müzill”

el-Mü’izz, Yüce Rabbimizin “Dilediğine izzet ve kuvvet veren; kullarını üstün kılıp onurlandıran; ilimde yükselten; hiçbir zaman mağlup edilmeyen; güç ve kuvvette eşi ve benzeri bulunmayan; izzet, şeref ve üstünlük sahibi” manalarına gelen ism-i şerifidir.

el-Müzill, Yüce Rabbimizin “Dilediğini zelil kılıp rahmetinden uzaklaştıran; hor ve hakir kılan; kafirleri kendi elleriyle alçalmaya mecbur eden” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFLERİN HAVÂSSI

1. “el-Mü’izz”

اَلْمُعِزُّ

ism-i şerifinin hassalarından biri; okuyanların kalplerinin izzet ve heybetle dolmasıdır. Her kim bu ism-i şerifi pazartesi veya cuma gecesi akşam namazından sonra kırk defa okursa Allâh-u Te’âlâ o kişinin sevgisini mahlukatın kalplerine yerleştirir.

2. Her kim: “el-Mü’izz”

اَلْمُعِزُّ

ism-i şerifini yüz on yedi defa zikrederse Allâh-u Te’âlâ kendisine dünyada ve ahirette heybet ve mahbubiyet (sevilmişlik) ihsan eder.

3. Şerefi yüce olan: “el-Mü’izz”

اَلْمُعِزُّ

ism-i şerifinin zikrine devam eden kimse aziz olur.

Allâh-u Te’âlâ onun zilletini izzete (alçak durumunu yüce bir konuma) döndürür, kalbi kavi (kuvvetli) olur, sa’y-u gayrette metin ve muhkem (yapacağı işlerde güçlü ve sağlam) olur.

4. Müminlerin zikirlerinin büyüklerinden olan: “el-Mü’izz”

اَلْمُعِزُّ

ism-i şerifini her gün sabah namazından sonra yüz yirmi dört defa okuyan kimse daima insanların nazarında aziz ve heybetli olur.

5. Aşağıda yazılı olan Mü’izz ism-i şerifinin duasını okumaya devam eden kimse dünya ve ahirette aziz olur. Ona bir kimse hakaret etmek isterse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle korku ve dehşete kapılarak fikrinden ve maksadından vazgeçer. Çünkü Allâh-u Te’âlâ’nın aziz kıldığını kimse hakir ve zelil edemez. izzet bir nur-u ilahidir ki zorba ve zalimlerin gözünü görmez kılar. İşte bu mübarek duayı okuyan ve okumaya devam eden kimseye hiç kimse hakaret edip alçaltamaz.

Dua şöylecedir: “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Ey aziz kılan Zat! Dostlarını aziz kılan, bela ve zorluklarını yüklenme gücünü peygamberlere yükleyen, kuvvetinle ve galibiyet gücünle her şeyi ayakta tutan ancak Sensin. O şerefli ve koruyan izzetin, o güçlü ve kudretli lütfun ve değerli-değersiz bütün yaratıkların üzerindeki hakların hürmetine Senden dilerim ki beni insanlara muhtaç olmayıp ancak Sana muhtaç olarak yaratıkların arasında aziz kılasın.

Ey Allâh! Senin yanında aziz olabilmem için beni doğru kapıda hakkı müşahede üzere sabit kılarak aziz eyle ve kıyamet günü güçlü delillerin ortaya çıktığı zaman esirgemenden bir nebzeye kavuşabileyim için iman ehlinin kalplerinde izzetimi neşreyle. Ey çok şefkat sahibi! Ey çok lütuf sahibi! Ey alemlerin Rabbi (dualarımı kabul eyle)!”

6. “el-Müzill”

اَلْمُذِلُّ

ism-i şerifinin hassası ise kendisini okuyanı zalim, hasetçilerden veya zarar veren herhangi bir yaratıktan korumasıdır. Kişi böyle bir duruma uğradığında bu ism-i şerifi yetmiş beş kere okuyup ardından secdeye vararak dua ederse Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o anda sıkıntısından kurtulur.

7. “el-Müzill”

اَلْمُذِلُّ

ism-i şerifini çok zikredenin Allâh-u Te’âlâ düşmanlarını helak eder.

8. Her kim: “el-Müzill”

اَلْمُذِلُّ

ism-i şerifini yedi yüz yetmiş kere zikrederse Allâh-u Te’âlâ’dan hakkıyla korkma ve nefsini hakir görme mertebesine erişir. Artık bütün zorbalar bu kişinin karşısında boyun eğmek zorunda kalır.

9. Her kim birisinin kendisine itaat edip, sözünü dinlemesini isterse; çarşamba günü başlayarak perşembe ve cuma günleri oruç tutup, cuma günü orucunu açmadan önce (akşamı kıldıktan sonra) Allâh rızası için iki rekat namaz kılar ve her bir rekatında Fâtiha Suresi’nden sonra (zamm-ı sureden önce), rüku’dayken, rüku’dan doğrulunca ve her iki secdede yüzer defa: “Yâ Müzill”

يَا مُذِلُّ

zikrini okur. Selam verdikten sonra da tekrar yüz defa: “Yâ Müzill”

يَا مُذِلُّ

zikrini okur.

Bundan sonra: “Yâ Müzill! Ezille lî fülânen”

يَا مُذِلُّ! أَذِلَّ لِي فُلَانًا

duasını okur. Lakin “fülânen” yerine kendisine itaat etmesini istediği kişinin ismini zikreder. İşte Allâh-u Te’âlâ bunu yapan kişiye o kişiyi itaatkar kılar.

10. Aşağıda yazılı olan Müzill ism-i şerifinin duasını okuyan kişi düşmanlarını kahr-u perişan etmek, zalim ve zorbaları zelil edip, hor ve hakir kılmakta Allâh-u Te’âlâ’nın yardımına mazhar olur.

Düşmanın şerrinden ve herhangi bir zalimin zulmünden ve zararından korkan kimse her gün sabahları bu duayı üç defa okursa korktuğundan emin olur. Artık düşmanları ona zulmedip zarar veremezler.

Dua şöylecedir: “Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Ey Allâh! Zorbaları zelil kılan, yakalaması muhkem olan, tutması acı veren, kahrı büyük olan, bütün zıtlardan ve ortaklardan yüce olan, arkadaşlardan ve evlattan münezzeh olan ancak Sensin! Düşmanları kahretmek ve zorbaları vazgeçirmek ancak Senin işindir. Dilediğin şekilde hilelere karşılık veririsin. Zaten hilelere karşılık verenlerin en hayırlısı ancak Sensin.

Alınları kendisi karşısında eğdiğin (düşmanları) kendisiyle kaleler(in)den indirdiğin, düşmanların kalplerine kendisi hürmetine korku saldığın ve bedbahtları kendisiyle mahrum bıraktığın o yüce ismin hürmetine Senden dilerim ki Sen bana ‘Alçak edici’ isminin inceliklerinden bir latife ile öyle bir imdat edesin ki o lütuf benim külli ve cüzi bütün uzuvlarıma sirayet etsin de neticede ben istediğim kişiye istediklerimi yapma gücüne sahip olayım da artık hiçbir zalim bana bir kötülük ulaştıramasın ve hiçbir zorba bir eziyetle üzerime saldıramasın. Ey Allâh! Sen benim öfkemi ancak Senin için ve Senin hakkında yapılan kötülüklere karşı harekete geçir ve gazabımı Senin yüce Zat’ın için yine Senin lütfunla devreye sok. Düşmanlarımın suratlarını mahvet, kalplerini katılaştır ve onlarla benim arama öyle bir sur çek ki içinde rahmet, dışında ise azap bulunsun. Şüphesiz yakalaması şedid (güçlü) ve azabı, elim (acı verici) olan ancak Sensin!” [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:30; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:325; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:55-56; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:34-36; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:507; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/81-83, 3/191-192]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YİRMİ ÜÇ VE YİRMİ DÖRDÜNCÜ İSM-İ ŞERİF)

اَلْخَافِضُ، اَلرَّافِعُ

“el-(Kh)âfid, er-Râfi'”

el-(Kh)âfid, Yüce Rabbimizin “Dilediğini alçaltan, şan ve şeref sahibi iken rezil ve rüsva eden, cezalandıran; emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz zorbaları rezil, perişan eden” manalarına gelen ism-i şerifidir.

er-Râfi’, Yüce Rabbimizin “Her türlü yüceliğe sahip olup, istediğine şan ve şeref veren, yücelten; dilediğine peygamberlik vererek onları yükselten; iman edenleri ve salih amel işleyenleri yücelten” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFLERİN HAVÂSSI

1. Her kim: “el-(Kh)âfid”

اَلْخَافِضُ

ism-i şerifini hangi niyetle beş yüz kere zikrederse isteği yerine gelir.

2. Her kim: “el-(Kh)âfid”

اَلْخَافِضُ

ism-i şerifini bin dörtyüz seksenbir (1481) kere okursa Allâh-u Te’âlâ’dan hakkıyla sakınır ve düşmanlarına galip gelir.

3. Her kim: “el-(Kh)âfid”

اَلْخَافِضُ

ism-i şerifini bin kere okursa bütün düşmanlarından emin olur.

4. Her kim bu ism-i şerifi, adedini (ebced hesabı sayısı olan 1481’i) zalimin isminin sayısına çarparak gece yarısı okursa o zalim helak olur.

5. Her kim: “el-(Kh)âfid”

اَلْخَافِضُ

ism-i şerifinin zikrine devam ederek bir zalimin aleyhinde beddua ederse derhal müstecab olur. Bir hakim ve amirin huzuruna girmek mecburiyetinde olup da onun tarafından hakaret görmekten, ondan azar işitmekten ve hakarete uğramaktan korkan kimse: “Yâ (Kh)âfid”

يَا خَافِضُ

diyerek o kişinin huzuruna girerse tahkir ve azarlanmaya maruz kalmayacağı gibi bilakis iyi ve güzel muamele görür.

6. Haddini bilmeyen ve gözünü karanlık, zulüm ve kibir bürümüş olan makam sahibi azgın bir kimseye aşağıda zikredilecek dua ile beddua edilirse Allâh-u Te’âlâ onun layık olduğu cezayı tertip buyurur. Düşmanları kahretmek ve zalimleri cezalandırmak hususunda: “el-(Kh)âfid”

اَلْخَافِضُ

ism-i şerifinin büyük tesiri vardır.

7. “el-(Kh)âfid”

اَلْخَافِضُ

ism-i şerifini bir kağıt üzerine yazarak üstünde taşıyan kimse, kendisine düşmanlık besleyen kimselere her hususta galip gelir.

8 Her kim: “er-Râfi'”

اَلرَّافِعُ

ism-i şerifini yetmiş kere zikrederse zalim ve asilerden korunur.

9. Her kim: “er-Râfi'”

اَلرَّافِعُ

ism-i şerifini üçyüz ellibir (351) kere zikrederse ahirette kazanacağı derecelerini düşürecek kötü amelleri işlemekten muhafaza olunur, Allâh-u Te’âlâ’ya karşı tevazu ve muhabbeti artar.

10. Her kim pazartesi günü veya cuma gecesi akşam ya da yatsı namazından sonra yüz kırk (140) kere: “Yâ Râfi'”

يَا رَافِعُ

diye zikrederse mahlukat içinde kendisine bir heybet bahşedilir ve Allah-u Te’âlâ’dan başkasından korkmaz.

11. Her kim: “er-Râfi'”

اَلرَّافِعُ

ism-i şerifini gecenin sonunda (imsaktan önce) yüz kere zikrederse Allâh-u Te’âlâ kendisine zenginlik nasip eder ve kıymeti artar. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:29; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:325; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:54-55; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:34; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:506-507; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/79-80, 3/189-190]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YİRMİ BİR VE YİRMİ İKİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْقَابِضُ، اَلْبَاسِطُ

“el-Kâbid, el-Bâsit”

el-Kâbid, Yüce Rabbimizin “Dilediği mahlukunun maddi ve manevi rızkını daraltan; ruhları alan, kabzeden; bütün alemi kabza-i kudretinde, yani tasarrufunda bulunduran” manalarına gelen ism-i şerifidir.

el-Bâsit, Yüce Rabbimizin “Dilediği mahlukunun maddi ve manevi rızkını genişleten, rahatlatan; yeryüzünü serip döşeyen; her hayrı veren” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFLERİN HAVÂSSI

1. Her kim: “el-Kâbid”

اَلْقَابِضُ

ism-i şerifini her gün bir ekmek parçasına yazmak üzere kırk gün boyunca kırk parça ekmek lokması üzerine misk ve zaferan (safran)la yazıp her gün bu ekmek parçalarından bir tane yerse açlık belasına tutulmaz.

2. Her kim”el-Kâbid”

اَلْقَابِضُ

ism-i şerifini kendisinden veya başkasından şerleri ve karanlıkları defetmek için bin kere okursa, hiçbir şerli mahluk o gece ve günde ona zarar veremezler.

3. Her kim”el-Kâbid”

اَلْقَابِضُ

ism-i şerifini cuma gecesinde yüz kere okursa bu onun için Allâh-u Te’âlâ’ya yakınlık vesilesi olur.

4. Her kim”el-Kâbid”

اَلْقَابِضُ

ism-i şerifini okumaya devam ederse birçok isteği yerine gelir, hatta havada uçan kuşları havada hapsetmek istese bu bile gerçekleşir.

5. “el-Kâbid”

اَلْقَابِضُ

ism-i şerifini okumaya devam eden kimsede celal sırrı ağır basar. Kimse onun yüzüne dikkatle bakmaya ve karşısında durup düşmanlık etmeye cesaret edemez.

6. Her kim bir zalimin helakı için salı gecesi (pazartesiyi salıya bağlayan gece), gece yarısından sonra tenha bir yerde oturup o zalimin şeklini göz önüne alarak dokuz yüz üç defa: “Yâ Kâbid”

يَا قَابِضُ

zikrini okursa o zalim helak olur.

Ama şunu unutmamalıdır ki, bu uygulama bedduaya müstehak olmayan kimseye karşı yapılırsa, böyle yapmak o kişiye karşı bir zulüm olacağından o beddua okuyana isabet eder. Dolayısıyla bu havastan istifade etmek için fevkalade dikkat lazımdır.

7. Her kim: “el-Bâsit”

اَلْبَاسِطُ

ism-i şerifini kuşluk namazından sonra ellerini semaya doğru kaldırarak on kere okuyup, sonra ellerini yüzüne sürerse Allâh-u Te’âlâ kendisine zenginlik kapılarını açar.

8. Her kim: “el-Bâsit”

اَلْبَاسِطُ

ism-i şerifini çokça zikrederse eğer bir korkusu varsa zail olur, üzüntülüyse sevince ğark olur.

9. Tam bir itikad ile her gün sabah namazından sonra: “Yâ Bâsit”

يَا بَاسِطُ

zikr-i celilini yetmiş iki defa okumaya devam eden kişinin rızkı bol olur, kalbi de me’arif-i ilahiye ile dolar.

10. Her gün sabah namazından sonra yetmiş iki defa: “Yâ Bâsit”

يَا بَاسِطُ

dedikten sonra aşağıdaki zikri okuyan kimseye Allâh-u Te’âlâ rızık genişliği sebeplerini yaratır ve ondan sıkıntıyı izale buyurur. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:28-29; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:324; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:53-54; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:32-34; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:506; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/75-79, 3/187-188]

Şa’bân-ı Şerifin ilk on günü her gün yüz kere okunacak zikir: “Yâ Latîf!”

Peşine şöyle dua edilir: “Allâhümme yâ kâmile’l-lütfi! Yâ (kh)afiyye’l-eltâfi! Tedâraknî bi lütfike’l-(kh)afiyyi verhmanî ve ehlî ve’l-mü’minîne tehte sürâdikâti ‘izzike”

اَللَّهُمَّ يَا كَامِلَ اللُّطْفِ! يَا خَفِيَّ الْأَلْطَافِ! تَدَارَكْنِي بِلُطْفِكَ الْخَفِيِّ وَارْحَمْنِي وَ أَهْلِي وَ الْمُؤْمِنِينَ تَحْتَ سُرَادِقَاتِ عِزِّكَ

“Ey Allâh! Ey lütfu tam olan! Ey lütufları (idraklerden) gizli olan! Gizli olan lütfunla beni (muratlarım hususunda) tamamla. İzzetinin perdeleri altında(n ihsan edeceğin rahmet esintilerinle) bana, aileme ve mü’minlere rahmet eyle.” [el-Hâcce Dürriyye Halîl el-Hurfân, el-Fevâidü’l-İlâhiyye el-vâride ‘an Hayri’l-Beriyye, sh:93]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YİRMİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْعَلِيمُ

“el-‘Alîm”

el-‘Alîm, Yüce Rabbimizin “Ezeli ilmiyle olmuş olanı, olmakta olanı ve gelecekte olacak her şeyi bilen, kendisine kainatta hiçbir şey gizli kalmayan ve ilmi her şeyi kuşatan; gayb alemini ve bütün gaybi konuları bilen; herhangi bir bilinirliğe muhtaç olmadan bilen; kalplerde gizlenen düşünce, fikir, niyet ve sırların tamamını bilen” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifi zikretmek kalpleri nurlandırır, kalbe Allâh korkusunu yerleştirir, ilmi ve zekayı artırır.

2. Bu ism-i şerif Allâh-u Te’âlâ’nın has kullarının zikridir. Bu ism-i şerifi zikretmek seyr-i süluke yeni başlayanlara çok uygun olur ve bu ism-i şerifte murakabeye tenbih vardır.

3. Bu ism-i şerifi zikretmek hikmete ve sırlı ilimlere ulaştırır, ilim ve manevi marifet tahsiline (elde etmeye) yardımcı olur.

4. Her kim bu ism-i şerifi çokça zikrederse Allâh-u Te’âlâ’yı hakkıyla bilir.

5. Allâme el-Bûnî (Rahimehullâh)ın “Şemsü’l-me’ârif” adlı kitabında zikredildiği üzere; her kime Allâh-u Te’âlâ’nın manevi sırlarından bir sır kapalı kalır da onun kendisine açılmasını isterse, bu ism-i şerifi zikretmeye devam etmelidir. Eğer böyle yaparsa isteği geçekleşir ve talep ettiği husustaki hikmete ulaşır.

6. Her kim bu ism-i şerifi kendisini manevi bir hal kaplayıncaya kadar mübalağa siğasıyla ve nida harfiyle başlayarak yani: “Yâ ‘Allâme’l-ğuyûb”

يَا عَلَّامَ الْغُيُوبِ

şeklinde zikrederse Allâh-u Te’âla’nın manevi ricali (dostları) ile görüşür, kalplerdeki gizlilikler kendisine açılır ve ruhu manevi urucatta (yükseliş basamaklarında) nasibi olduğu makama kadar yükselir .

7. el-Hâtemî (Rahimehullâh)ın “Kimyâ-i Sa’âdet” isimli kitabında zikredildiği üzere; her kim: “‘Âlimü’l-ğaybi ve’ş-şehâdeh”

عَالِمُ الْغَيْبِ وَ الشَّهَادَةِ

zikrini her farz namazın ardından yüz kere zikretmeye devam ederse görür gibi imana sahip olur.

8. Her kim bu ism-i şerifi zikretmeye devam ederse Allâh-u Te’âlâ ona bilmediklerini öğretir, sözleri hikmet dolar ve ulum-u şer’iyyeyi (dini ilimleri) kolaylıkla tahsil eder (öğrenir). [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:27-28; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:324; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:51-52, 138, 150; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:30-32; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:506; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/74]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON DOKUZUNCU İSM-İ ŞERİF)

اَلْفَتَّاحُ

“el-Fettâh”

el-Fettâh, Yüce Rabbimizin “Her türlü rahmet ve rızık kapılarını açan; darlıktan kurtaran; bütün engelleri kaldıran; hidayetle kalplere iman ve marifet kapılarını açan; bütün anlaşmazlıkların nihai hakemliğini yapmak sureti ile mutlak adaleti gerçekleştiren; mazlumlara yardım edip mü’min kullarına zafer veren; kıyamet gününde hükmü ile insanları ayıran, sonrasında da cennetin ve cehennemin kapılarını açan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifin en önemli hassası işleri kolaylaştırmak, kalpleri nurlandırmak ve maddi-manevi açılım sebeplerini hazırlamaktır.

2. Her kim bu ism-i şerifi sabah namazından sonra elini göğsüne koyarak yetmiş bir kere okursa kalbi masivadan temizlenir, gönlü nurlanır, işi kolaylaşır ve rızkı bollaşır.

3. Her kim bu ism-i şerifi her namazdan sonra dört yüz seksen dokuz kere okumaya devam ederse dünyası ve ahireti hususundaki her sıkıntısını Allâh-u Te’âlâ feraha tebdil eder.

4. Bazı arifler şöyle demiştir: “Duanın kabul olunması için tecrübe edilen şeylerden birisi de kişinin sekiz kere: ‘Allâhümme ente lehâ ve li külli hâcetin, ikdihâ bi fedli bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîmi mâ yeftehillâhü li’n-nâsi min rahmetin felâ mümsike lehâ’

اَللَّهُمَّ أَنْتَ لَهَا وَ لِكُلِّ حَاجَةٍ، اِقْضِهَا بِفَضْلِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ مَا يَفْتَحِ اللهُ للنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا

‘Ey Allâh! Bu ve her isteğimin gerçekleşmesi için Sen yetersin. ‘Rahmân ve Rahîm olan Allâh-u Te’âlâ’nın adıyla!’ (zikrinin) hürmetine bu hacetimi yerine getir. Allâh insanlara herhangi bir rahmet açarsa, artık onu tutacak hiçbir kimse yoktur!’ duasını okuduktan sonra Allâh-u Te’âlâ’ya isteğini arz etmesidir.”

5. eş-Şeyh Kemâleddîn ed-Demîrî (Kuddise Sirruhû)nun naklettiğine göre Ebû Hanîfe (Radıyallâhu Anh)ın kabri ve Bağdat şehrinin surları üzerinde bir ayet-i kerime, bir hadis-i şerif ve bir de şiir yazılıdır ki hangi bir sıkıntılı ve kederli kimse bunları okursa Allâh-u Te’âlâ muhakkak ki o kişinin derdini izale eder. Tabi ki bunlar, okuyan kişinin yakini imanına bağlıdır.

Bunları sırasıyla zikredecek olursak:

﴿مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ﴾

“Allâh insanlara (sıhhat, zenginlik, ilim ve nübüvvet gibi) herhangi bir rahmet açarsa, artık onu tutacak (ve sahibine ulaşmasını engelleyecek) hiçbir kimse yoktur!” (Fâtır Suresi:2’den)

مَا كَانَ لَكَ سَوْفَ يَأَْتِيكَ عَلَى ضَعْفِكَ وَ مَا لَيْسَ لَكَ لَنْ تَنَالَهُ بِقُوَّتِكَ

“Zayıf da olsan senin için (yazılmış) olan şey ileride sana gelecektir, senin için (yazılı) olmayan şeye ise kuvvetinle asla ulaşacak değilsin.”

مَنْ حَطَّ ثِقَلَ حَمُولِهِ فِي بَابِ مَالِكِهِ، إِنَّ السَّعَادَةَ كُلَّهَا حَصَلَتْ لِمَنْ أَلْقَى السِّلَاحَ

“Her kim bineğinin yüklerini sahibinin kapısına indirirse (doğru yapar), Çünkü bütün saadetler (padişahına karşı) silah bırakanlar içindir.”

Yukarıda zikredilen fetih ayet-i kerimesi insanı her beladan kurtaran yedi ayet-i kerimeden biridir. Nitekim Ali (Kerremellâhu Te’âlâ Vechehû)nun şöyle buyurduğu varid olmuştur: “Yedi ayet vardır ki, her kim bunları okur veya yanında taşırsa, gök yerin üzerine kapansa elbette Allâh o kişiye bir çıkış ve kurtuluş yaratır. Onlar da; Tevbe Suresi’nin (51.) ayeti, Yûnus Suresi’nin (107.) ayeti, Hûd Suresi’nin (6. ve 56.) iki ayeti, Ankebût Suresi’nin (60.) ayeti, Fâtır Suresi’nin (2.) ayeti ve Zümer Suresi’nin (38.) ayet-i kerimesidir.” [İbni ‘Acîbe, el-Bahru’l-medîd:3/84]

Ali (Radıyallâhu Anh) bu ayet-i kerimelerin lafızlarından çok manalarına işaret etmiştir, zira bunların hepsi de kaderin ezeli olduğunu düşünmeye ve Allâh-u Te’âlâ’ya tevekkülün lüzumuna delalet etmektedirler. Bu ayet-i kerimelerin manalarıyla birlikte sıralanmaları şöyledir:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

﴿قُلْ لَنْ يُصِيبَنَٓا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَاۚ هُوَ مَوْلٰينَاۚ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ﴾

“(Habibim!) De ki: ‘Allâh’ın bizim için yazmış olduğu (ve takdir buyurduğu, ya yardım ve zafer, ya da şehitlik ve ebedi nimetlere mazhariyet gibi) şeylerden başkası bize asla erişemez.

Bizim Mevlâ’mız (yardımcımız ve yöneticimiz) ancak O’dur! İnananlar ancak Allâh’a tevekkül etsin(ler ve her konuda yalnız O’na güvenip, tüm işlerini sadece O’na ısmarlasınlar)!”‘ (Tevbe Suresi:51)

﴿وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِهِ يُصِيبُ بِهِ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ﴾

“Allâh sana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar dokunduracak olursa, onu Kendisinden başka (giderip) açacak yoktur! Ama O sana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir hayır (ulaştırmayı) murad ederse, (dilediği iyilikler dahil,) O’nun fazlını geri çevirebilecek kimse de yoktur!

O, o (lütfu)nu kullarından dilediğine ulaştırır. (Belaları günahlara keffaret yapan) Ğafûr da, (kullarına ziyadesiyle acıdığı için afiyetler veren) Rahîm de ancak O’dur!” (Yûnus Suresi:107)

﴿وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ﴾

“Yer(yüzün)de hafifçe yürüyen hiçbir canlı (bile) yoktur ki, rızkı Allâh’a ait olmasın! O, onların (babalarının sulplerindeki yerlerini de, dünyaya çıkışlarının ardından hayatlarını sürdürecekleri mesken ve) karargahlarını da, (ana rahimlerinde ve ölümlerinin ardından defnedilip) emanet bırakıldıkları yerleri de bilmektedir.

(Tüm canlıların sayısı, rızıkları , yerleri, kaderleri ve ecelleri, işte bunların) hepsi (kendisine bakan meleklere) pek açık olan /(içinde bulunanları, kendisine bakanlara) açıklayıcı olan/ (Levh-i Mahfuz namındaki) bir kitaptadır.” (Hûd Suresi:6)

﴿اِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبِّي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ﴾

“Muhakkak ki ben; benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allâh’a tevekkül ettim (güvenip itimat ettim)! Hareket eden hiçbir (canlı) varlık yoktur ki; O onun perçemini yakalayıcı (ve ona dilediğini uygulayıcı) olmasın!

Şüphesiz benim Rabbim (hak ve adaleti temsil eden) dosdoğru bir yol üzeredir. (Bu yüzden Kendisine sığınanı zayi etmez ve hiçbir zalimi cezasız bırakmaz.)” (Hûd Suresi:56)

﴿وَكَاَيِّنْ مِنْ دَٓابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَاۗ اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْۘ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ﴾

“(Ey din uğrunda yurtlarını ve geçim imkanlarını terk edince sıkıntı çekeceklerinden endişelenen mü’minler! Hiç görmüyor musunuz ki;) nice hareket eden canlı vardır ki (zayıflığından dolayı) rızkını taşıyamamaktadır.

(Ama) Allâh onları da sizi de rızıklandırmaktadır. (Sizin: “Biz hicret edersek fakir olacağımızdan korkarız” şeklindeki sözlerinizi hakkıyla işiten) Semî’de, (kalplerinizdeki niyetlerinizi tam manasıyla bilen) Alîm de ancak O’dur.” (Ankebût Suresi:60)

﴿مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَاۚ وَمَا يُمْسِكْۙ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ﴾

“Allâh insanlara (sıhhat, zenginlik, ilim ve nübüvvet gibi) herhangi bir rahmet açarsa, artık onu tutacak (ve sahibine ulaşmasını engelleyecek) hiçbir kimse yoktur! Ama neyi de tutarsa, artık O’nun (engellemesinin) ardından onu salıverecek hiçbir kimse de yoktur!

(Hiçbir engel tanımaksızın dilediği şeyi yerine getirme gücüne sahip olan) Azîz de, (gönderdiği ve engellediği her şeyi ilim ve hikmet üzere yapan) Hakîm de ancak O’dur!” (Fâtır Suresi:2)

﴿وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ اَوْ اَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ﴾

“Andolsun ki; sen o (şirk koşa)nlara: “Gökleri ve yeri (yaratan, putlarınız ve siz olmadığınıza göre, bu kadar harika varlık da kendi kendine yaratılamayacağına göre, peki ya bunları) kim yaratmıştır?” diye soracak olsan, yemin olsun elbette (her akıllı gibi) muhakkak onlar (da): “Allâh!” diyeceklerdir.

De ki: “(Mademki ulvi ve süfli bütün alemlerin yaratıcısının Allâh olduğunu ikrar ettiniz,) öyleyse Allâh’ı bırakıp da tapmakta olduğunuz şeyleri gördünüz mü (söyleyin bakalım)?

Eğer Allâh bana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar (dokundurmayı) dilerse, onlar onun zararını aça(rak gidere)bilecek şeyler midir? Ya da bana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir rahmet murad ederse, onlar O’nun rahmetini tuta(rak engelleye) bilecek şeyler midir?”

De ki: “(Tüm işlerimde) bana yeten ancak Allâh’tır! Tevekkül edenler (her şeyin Allâh-u Te’âlâ’nın idaresi altında bulunduğunu bildikleri için) ancak O’na tevekkül eder(ler)!” (Zümer Suresi:38)

6. Bu ism-i şerifin zikrine devam eden kimseye Cenâb-ı Hakk hayır kapılarını açar. Bunu vird eden kimse kesinlikle hiçbir işte sıkıntıya düşmez. Her neye ve her nereye yönelirse Allâh-u Te’âlâ ona oradan başarıya ulaşacağı bir kapı açar.

7. Her kim bir gün oruç tutup, bir hurma veya zeytinle iftar eder, ardından da aşağıda tarif edildiği gibi Allâh-u Te’âlâ’nın rızası için iki rekat namaz kılıp, namazın akabinde isteğini Allâh-u Te’âlâ’ya arz ederse her ne isteği varsa yerine gelir.

Namazın kılınışı şöylecedir: “Allâh-u Ekber” diyerek namaza başlandıktan sonra yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

denir, sonra Fâtiha Suresi ve Yâsîn Suresi okunur. Ardından yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

dendikten sonra rükü’a varılır. Rüku tesbihlerinden sonra yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

okunur ve rükudan kalkılır. Rükudan doğrulunca da yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

denilir ve secdeye varılır.

Aynı şekilde secdede de tesbihlerden sonra yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

zikri, iki secde arasında otururken de yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

zikri, ikinci secdede de aynı şekilde yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

zikri okunur.

İkinci rekat da aynı şekilde eda edilir fakat Yâsîn Suresi’nin yerine Tebâreke Suresi okunur. Selam verince de yedi defa: “Yâ Fettâh”

يَا فَتَّاحُ

diye zikredilir. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:27; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:324; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:51; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:29-30; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:505; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/73-74, 3/86; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrar, sh:110-111]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON SEKİZİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلرَّزَّاقُ

“er-Razzâk”

er-Razzâk, Yüce Rabbimizin “Maddi ve manevi her türlü rızkı çok çok, tekrar tekrar ve dilediği gibi veren; mahlukatın rızkını dilediği şekilde veren; yaratılmışlara faydalanacağı şeyleri ihsan eden; kullarının ihtiyaç duyduğu her şeyi veren” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. İlk olarak şunu ifade edelim ki; rızık genişliğine sebep olacak en önemli hususlardan biri namazdır.

Çünkü Allâh-u Te’âla: “Ailene /halkına(ve ümmetine)/ namaz (kılmaların)ı emret! Sen de ona devam et!

(Geçim derdi seni namazdan alıkoymasın, zira) Biz senden (ne kendini ne de başkasını) rızık(landırmanı) istemiyoruz.

Seni (de, onları da) Biz rızıklandırıyoruz. O (övgüye değer güzel) akibet, takva (sahipleri) içindir” (Tâhâ Suresi:132) buyurmaktadır.

2. Her kim sabah namazından önce evin kıble yönündeki sağ köşesinden başlayarak, kıbleye dönük vaziyette ve evin diğer köşelerinin her birinde de yine kıbleye müteveccihen onar kere bu ism-i şerifi okursa kendisine rızkı genişletilir.

3. Her kim bu ism-i şerifi okumaya devam ederse, idare sahiplerinin yanında istekleri hasıl olur.

Her kimin böyle bir haceti olursa isteği olduğu kişinin karşısında durup bu ism-i şerifi on yedi kere okursa istediğini biiznillâh elde eder.

4. Her kim bu ism-i şerifi yirmi gün, yirmişer kere olmak üzere aç olarak okursa anlaşılması zor konuları bile kolayca anlayıp çözebilecek bir zihne sahip olmakla rızıklandırılır.

5. Bu ism-i şerif cuma namazından sonra bir hasta üzerine yüz kere okunursa şifa bulur, hapisteki kişinin kurtuluşu niyetiyle okunsa hapisten kurtulur ve derdi olana okunsa sıkıntısından kurtulur.

6. Her kim sabah evinden çıkmadan önce: “Yâ Razzâk”

يَا رَزَّاقُ

zikrini üç yüz sekiz defa okuyup, evinden öyle çıkarsa ümit etmediği yerden rızkı gelir ve geçim sıkıntısından kurtulur.

7. Her kim: Yâ Fettâh, yâ Razzâk”

يَا فَتَّاحُ، يَا رَزَّاقُ

zikrine devam ederse Allâh-u Te’âla rızkını kolay edip, kapalı kapıları kendisine açar. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:26-27; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:323; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:49-50; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:26-28; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:505; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/71-72]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON YEDİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْوَهَّابُ

“el-Vehhâb”

el-Vehhâb, Yüce Rabbimizin “Kullarına lütuf ve ihsanı bol olan; onlara karşılıksız olarak, çok çok ve tekrar suretiyle lütuf ve ihsanda bulunan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifin zikrine devam eden kişinin, Allâh-u Te’âlâ rızkını bol, geçimini geniş ve kolay eder. Maddi ihtiyaçlarından kurtulur.

2. Bu ism-i şerifi çokça zikreden zengin olur, Allâh-u Te’âlâ tarafından kabul görür, ayrıca heybetli ve şerefli olur.

Her kim kuşluk namazının son secdesinde bu ism-i şerifi kırk (diğer bir rivayette on dört) kere okumaya devam ederse, o kişide bu haller hasıl olur.

Nitekim şu kıssa da bunu destekler niteliktedir: Şiblî (Rahimehullâh), Ebû Ali es-Sekafî (Rahimehullâh)ın bir arkadaşına, kendisinin Allâh-u Te’âlâ’nın isimlerinden hangi ismi daha çok zikrettiğini sorunca, o kişi: “el-Vehhâb”

اَلْوَهَّابُ

ism-i şerifi” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Şiblî (Rahimehullâh): “Bundan dolayı malı-mülkü çok oldu” dedi.

3. Mal-mülk hususunda bereket için: “Yâ Kerîm, yâ Vehhâb, yâ Ze’t-Tavl”

يَا كَرِيمُ، يَا وَهَّابُ، يَا ذَا الطَّوْلِ

zikrine devam edilirse, biiznillâh çok bereket hasıl olur.

4. Bu ism-i şerif “Kâfî'” ism-i şerifiyle birlikte: “Yâ Vehhâb, yâ Kâfî”

وَهَّابُ، يَا كَافِي

şeklinde zikredilirse her konuda bereket hasıl olur.

5. Bu ism-i şerifin duanın kabul olması için tecrübe edilen hassalarından biri de: “Allâhümme heblî min min rahmetike mâ lâ yümsikühû ehadün ğayruk”

اَللَّهُمَّ هَبْ لِي مِنْ رَحْمَتِكَ مَا لَا يُمْسِكُهُ أَحَدٌ غَيْرُكَ

“Ey Allâh! Bana rahmetinden öyle şeyler bağışla ki, onu Senden başka kimse tutamasın ” zikrinin altı kere okunmasıdır.

6. İmanı muhafaza etmek için de:

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ﴿٨﴾

“Ey Rabbimiz! Bizi hidayet buyurduktan sonra kalplerimizi (haktan) kaydırma ve bize tarafından bir rahmet bahşet (ki, hakta sebata muvaffak olalım ve günahlarımızdan kurtulalım)!

Şüphesiz ki (karşılık beklemeden bolca bağış yapan) Vehhâb Sensin, ancak Sen!” (Âli ‘Imrân Suresi:8) ayet-i kerimesi her farz namazdan sonra yedi kere okunur. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:26; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:323; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:49; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:25-26; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:505; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/71]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON ALTINCI İSM-İ ŞERİF)

اَلْقَهَّارُ

“el-Kahhâr”

el-Kahhâr, Yüce Rabbimizin “Ziyadesi ile kahredici ve yok edici; kudretinin karşısında her şeyi aciz bırakan, kullarına hakimiyet ve kudretle galebe eden ve onları -isteseler de istemeseler de- istediği cihete yönelten ve onları yöneten; her şeyi hükmüne itaat ettirebilen; hak edenleri kahrederek zelil ve perişan hale getiren” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifin hassası dünya sevgisini ve Allâh-u Te’âlâ’dan başkasını büyük görmeyi kalpten çıkarması, ayrıca kişiyi nefsinin alakalarından kurtarmasıdır.

2. Allâh-u Te’âlâ bu ism-i şerifi çokça zikretmeye devam eden kişiye düşmanlarına karşı yardım eder.

3. Bu ism-i şerifin zikrine devam etmek nefsin kötü arzularını yenmek için faydalıdır.

4. Her kimin bir haceti olur da bu ism-i şerifi: “Yâ Kahhâr”

يَا قَهَّارُ

şeklinde yüz kere zikredip, ardından ellerini kaldırarak isteğini Allâh-u Te’âla’ya arz ederse, muradı hasıl olur (isteği meydana gelir).

5. Her kim kuşluk namazından sonra secdeye varıp, secdedeyken yedi kere: “Yâ Kahhâr”

يَا قَهَّارُ

zikrine devam ederse Allâh-u Te’âlâ kendisini zengin eder.

6. Bir zalimi helak etmek için gece yarısında ve güneş doğarken: “Yâ Kahhâru, yâ Ze’l-Betşi”

يَا قَهَّارُ، يَا ذَا الْبَطْشِ

“Ey zalimlerin hakkından gelen! Ey kuvvetli yakalayış sahibi!” zikri yüz kere okunur, ardından da: “(Kh)uz lî hakkî mimmen zalemenî”

خُذْلِي حَقِّي مِمَّنْ ظَلَمَنِي

“Benim hakkımı bana zulmeden şu kişiden al” duası söylenirse o zalim helak olur.

7. Bu ism-i şerifin, düşmanları kahretmek ve zalimleri zelil kılmak hususunda büyük tesiri vardır. Ümmet-i Muhammed’e zarar veren birini ıslah etmek veya ıslahı mukadder değilse helak etmek murad olunduğu zaman tam bir temizlik ve kesin bir itikad ile gece yarısından sonra tenha bir mahalde, kıbleye karşı dönülüp, diz üstü oturularak: “Allâhümme yâ Kahhâr”

اَللَّهُمَّ يَا قَهَّارُ

zikri üç yüz altı kere okunduktan sonra: “Ey Yüce Allâh’ım! Eğer bu kişi zulmünden dönüp ıslah olacaksa onu böyle olmaya muvaffak eyle. Yok eğer zulmünde ısrar ederse onu ‘Kahhâr’ ism-i şerifinle kahreyle” denilirse, o zalim biiznillâh helak olur.

8. Bu ism-i şerif iki yüzü olan bir kılıç gibidir. Hakkında beddua edilen kimse gerçekten zalim biri değilse, bu şekilde beddua etmekle o kişiye zulm edilmiş olacağı için bu bedduanın kötü tesiri okuyana döner. Tamamiyle hak etmeyen hakkında bu bedduayı etmemek gerekir.

9. Düşmanları ve kahra müstehak olan zalimleri kahretmek için geride geçen şartlar dairesinde bu ism-i şerifin: “Yâ Kahhâr”

يَا قَهَّارُ

şeklinde 1.250.736 kere okunması kaderin okları kadar tesirlidir. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:25-26; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:323; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:48; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:24; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:504; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/69-70]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON BEŞİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْغَفَّارُ

“el-Ğaffâr”

el-Ğaffâr, Yüce Rabbimizin “Af ve mağfireti, bağışlaması bol olan; kulların günahlarını affetmekle örten; günahları tekrar tekrar affeden; güzel olanı gösterip çirkin olanı örten” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim her cuma namazından sonra bu ism-i şerifi yüz kere zikrederse Allâh-u Te’âlâ’nın kendisini mağfiret etmesinin eserlerini üzerinde görür.

Çünkü Rasûlullâh ﷺ:

“Kim istiğfara devam ederse Allâh-u Te’âlâ onun her sıkıntısını feraha tebdil eder, her darlığmdan bir çıkış yaratır ve onu ummadığı bir yerden rızıklandırır” buyurmuştur. [İbni Mâce, Edeb:57, no:3819, 2/1254]

2. Bu ism-i şerifi çokça zikreden kişi, kendisine gazap edenlerin kin ve nefretlerinin tükendiğini müşahede eder.

3. Yetmiş kere istiğfar ettikten sonra bu ism-i şerifi bin iki yüz seksen bir (1281) kere zikreden kişi Allâh-u Te’âlâ’nın af ve mağfiretine mazhar olur.

Nitekim Rasûlullâh ﷺ: “Elbette ben her gün Allâh-u Te’âlâ’ya yetmiş kere (af ve mağfiret talebiyle) istiğfar ediyorum” buyurmuştur. [İbni Hibbân, es-Sahîh, no:926, 3/205]

4. “Ya Ğaffâr” ism-i şerifini zikre devam eden kimse iyi hal sahibi ve itikadı sağlam birisiyse bu zikirle insanların gözünden gizlenir. (İstemediği insanlara görünmez olur.)

5. “Ya Ğaffâr” ism-i şerifini zikretmenin; harp, kavga ve karışıklık gibi şeylerde güzel tesirleri tecrübe edilmiştir.

6. “Ya Ğaffâr” zikriyle meşgul olan kimseyi günahları çokça bağışlayan Allâh-u Te’âlâ af ve mağfiret buyurur.

Çünkü bu zikre devam etmek Kerîm olan Allâh-u Te’âlâ’dan merhamet talebinde bulunmak anlamına gelir.

7. Seleften bir zatın beyanı vechile; malının ve çocuğunun çok olmasını, rızkının bereketli olmasını isteyen kişi her gün yetmiş kere: “Esteğfirullâhe innehû kâne ğaffâran”

أَسْتَغْفِرُ اللهَ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا

“Allâh’tan bağışlanma taleb ediyorum. Çünkü O daima çokça bağışlayandır” desin. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:25; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:322; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:22-23; Yûsuf en-Nebhânî, Se’âdetü’d-dâreyn, sh:504; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/69, 3/182-183]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON DÖRDÜNCÜ İSM-İ ŞERİF)

اَلْمُصَوِّرُ

“el-Müsavvir”

el-Müsavvir, Yüce Rabbimizin “Yarattığı mahluklara dilediği şekil ve sureti veren; her şekli diğerinden farklı kılan; insanların maddi yapısını güzelce yaratan; insanların manevi yapılarını en güzel şekilde tasvir eden” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi güneş battıktan sonra iftar yapmadan önce bir miktar suyun üzerine yirmi bir kere okur ve o suya üfleyip hamile kalamayan kısır bir kadına içirirse biiznillâh-i Te’âlâ hamile kalır.

Buna yedi gün devam edilmelidir.

2. Her kim (cima için) yatağına gittiğinde avretini açmadan ve ilişkiye girmeden önce bu ism-i şerifi on kere okursa Allâh-u Te’âlâ o kişiye salih bir veled ihsan eder.

3. Her kim bu ism-i şerifi çokça zikrederse yani sadakat ve itikad üzere bu ism-i şerifi her gün üç yüz elli altı defa okumaya devam ederse makul manalar kendisine gözle görülen suretler halinde zuhur eder.

Yani ilim sıfatının sütle temsili gibi varlıkların manevi tarafları o kişiye maddi boyutta gözükür ve ulvi ruhlarla münasebet peyda eder (alaka kurar).

4. Her kim bu ism-i şerifi yirmi bir kere okursa ilimlere nail olur.

5. Zanaat ve meslek erbabı kişiler bu ism-i şerifi çokça zikrederlerse yaptıkları işlerde muvaffak olurlar ve başladıkları iş bozulmaz. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:24-25; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:322; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:20-22; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/67-68, 3/182-183]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON ÜÇÜNCÜ İSM-İ ŞERİF)

اَلْبَارِئُ

“el-Bârî”

el-Bârî, Yüce Rabbimizin “Her şeyi, hikmetine uygun olarak düzensizlikten beri olarak yaratan; eşyayı ve her şeyin vücudunu birbirine uygun halde yaratan; her varlığı bir misali olmaksızın var eden; kalıp ve şekil veren, düzgünleştiren; mahlukatın suretini ayrı ayrı yaratan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi nida “Yâ”sı ile: “Yâ Bârî”

يَا بَارِئُ

şeklinde altı gün boyunca her gün yüz defa okursa, kabrinde azaba uğratılmaz.

2. Her kim bu ism-i şerifi nida “Yâ”sı ile: “Yâ Bârî”

يَا بَارِئُ

şeklinde yedi gece (veya gündüz)

boyunca yüz defa okursa, kabrinde enis ve yoldaşsız bırakılmaz.

3) Her kim bu ism-i şerifi nida “Yâ”sı ile: “Yâ Bârî”

يَا بَارِئُ

şeklinde yedi gece boyunca yüz

defa okursa, Allâh-u Te’âlâ hastalıkların şifasını onun elinde yaratır.

4. Her kim bu ism-i şerifi nida “Yâ”sı ile: “Yâ Bârî”

يَا بَارِئُ

şeklinde ardarda yedi gün boyunca

yüz defa okursa, afetlerden, hatta kabirde toprağın kendisine galebe çalmasından dahi selamet bulur.

5. Sühreverdî (Rahimehullâh)ın beyanı vechile; bu ism-i şerifin zikriyle zenginlik, izzet ve afetlerden selamet kapıları açılır.

6. Bu ism-i şerif ziftten (katrandan) bir levhaya yazılıp, aklını yitirmiş birinin üzerine takılırsa ona fayda verir.

Tedavisi zor olan hastalıklara duçar olmuş kişilere de böylece faydalı olur.

7. Bu ism-i şerif bir gümüş parçası üzerine nakşedilip başı ağrıyan bir adam onu başında taşırsa Cenâb-ı Hakk ona ifakat (iyileşme) ihsan buyurur.

8. Bu ism-i şerifi tam bir taharet ve itikad üzere kırk beş bin üç yüz altmış kere okuyarak işlerini Cenâb-ı Bârî’ye tefviz eden (ısmarlayan) kimse, eğer hapiste tutuklu ise halas olur, bir gam ve kederi var ise Cenâb-ı Hakk ondan kurtarır.

9. Her kim aşağıda yazılı olan duaya devam ederse tehlikeli hastalıklara duçar olmaz. Mensıb ve makamından ayrılmış olan kimse bu dua-i celile devam ederse elinden kaçırdığı makamı yeniden istihsal eder (kazanır):

“Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm, yâ bârie’l-eskâmi ve’l-‘ileli ente’l-mü’înü li mekâdîri hakâiki’l-eşyâi bi kudratike, ve ente’l-câmi’u beyne sûri’l-eşyâi ve esrârihâ fî berrike ve behrike, es’elüke bi dekâiki lütfike’l-(kh)afiyyi ve rakâiki ‘ilmike’l-vefiyyi en tünevvira kalbî bi nûrin minke fî mekâmi’l-incilâi ve en terzükani’l-ittilâ’a ‘alâ meknûni damâiri sirrike’l-mevdû’i fî kulûbi’l-enbiyâi ve’l-evliyâi inneke entellâhü’r-raûfü’r-rahmânü’l-mütefeddilü bi’l-cûdi ve’l-ihsâni yâ Bârî”

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ، يَا بَارِئَ الْأَسْقَامِ وَ الْعِلَلِ أَنْتَ الْمُعِينُ لِمَقَادِيرِ حَقَائِقِ الْأَشْيَاءِ بِقُدْرَتِكَ، وَ وَ أَنْتَ الْجَامِعُ بَيْنَ صُورِ الْأَشْيَاءِ وَ أَسْرَارِهَا فِي بَرِّكَ وَ بَحْرِكَ، أَسْأَلُكَ بِدَقَائِقِ لُطْفِكَ الْخَفِيِّ وَ رَقَائِقِ عِلْمِكَ الْوَفِيِّ أَنْ تُنَوِّرَ قَلْبِي بِنُورٍ مِنْكَ فِي مَقَامِ الْإِنْجِلَاءِ وَ أَنْ تَرْزُقَنِي الْإِطِّلَاعَ عَلَى مَكْنُونِ ضَمَائِرِ سِرِّكَ الْ مَوْدُوعِ فِي قُلُوبِ الْأَنْبِيَاءِ وَ الْأَوْلِيَاءِ إِنَّكَ أَنْتَ اللهُ الرَّؤُوفُ الرَّحْمٰنُ الْمُتَفَضِّلُ بِاالْجُودِ وَ الْإِحْسَانِ يَا بَارِئُ

“Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla başlarım. Ey hastalıkları ve illetleri iyileştiren! Sensin ancak varlıkların hakikatlerini ve miktarlarını kudretiyle tayin eden, yine Sensin ancak karadaki ve denizdeki tüm mevcudatın görünen, görünmeyen yönlerinin arasını cemeden!

Gizli lütfunun incelikleri ve tastamam ilminin derinlikleri hürmetine Senden dilerim ki; hakikatlerin açılma makamında Senden gelecek bir nurla kalbimi nurlandırasın ve beni enbiya ve evliyanın kalplerine tevdi edilen gizli ve derin sırlara vakıf kılasın.

Gerçekten de cömertlik ve ihsan ile lütufta bulunan, o Raûf ve Rahmân olan Allâh ancak Sensin. Ey Bârî!” [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:24; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:322; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:20-21; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:1/66, 3/181-182]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON İKİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْخَالِقُ

“el-(Kh)âlik”

el-(Kh)âlik, Yüce Rabbimizin “Her şeyin varlığını ve hayatını tayin edip yoktan var eden, yaratan; bir işi düzgün bir şekilde planlayıp takdir eden; aslı, örneği ve modeli olmadan nesneyi var eden, bir şeyden başka bir şeyi icat eden” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kimin bir eşyası kaybolur veya kölesi kaçar da, bu ism-i şerifi beş bin kere okursa o köle istesin veya istemesin biiznillâh-i Te’âlâ geri döner veya o kaybettiği şeyi kesinlikle bulur.

Ayrıca kaybolan kişinin geri gelmesi için de aynı miktarda okunur. Bu böylece tecrübe edilmiştir. Her kim bu ism-i şerifi: “Yâ (kh)âlika men fi’s-semâvâti ve’l-erdi ve küllün ileyhi me’âdühû”

يَا خَالِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَ الْأَرْضِ وَ كُلٌّ إِلَيْهِ مَعَادُهُ

“Ey gökleri ve yeri yaratan ve her şeyin dönüşü ancak Kendisine olacak olan” şeklinde okursa daha güzel olur ama böyle yapamayana da sadece ism-i şerifi okumak kafi gelir.

2. Her kim bu ism-i şerifi her gün yüz kere olmak üzere yedi gün peş peşe okursa afetlerden korunur, hatta kabrin onu sıkmasından bile kurtarılır.

3. Bu ism-i şerif kalbin masivadan arınması için geceleri çokça okunur.

4. İsteklerin kabul edilmesi için bu ism-i şerifin havassı tecrübe edilmiştir.

Gerçekleşmesini istediği bir işi olan kişi tam bir temizlik ve kesin bir itikad ile tenha ve temiz bir yerde kıbleye doğru diz üstü oturup beş bin yüz on beş defa bu ism-i şerifi tilavet ederse her ne olursa olsun isteği hasıl olur in şâ Allâh. [Yûsuf ibni İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:23; eş-Şeyh Mâu’l-‘ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:322; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:19-20; Seyyid Süleyemân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:65]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ON BİRİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْمُتَكَبِّرُ

“el-Mütekebbir”

el-Mütekebbir, Yüce Rabbimizin “Bütün ihtişamın sahibi; değeri ve kadri yüce olan; büyük ve büyüklenen; ululuğun son derecesinde olan; ihtiyaç ve noksanlığı gerektiren her şeyden münezzeh olan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim bu ism-i şerifi devamlı zikretmeyi kendine adet edinirse kıymeti artar ve hiçbir kimse kendisine her hangi bir şekilde muhalefet edemez.

2. Bu ism-i şerifin bir özelliği de, kendisini zikredeni zorba kimselerden koruması ve onlara karşı sözlerini tesirli kılmasıdır.

3. Bu ism-i şerifte bağlama ve çözme sırrı bulunduğu için açıkça kötü işler yapan kimse üzerine, onu o işlerden engellemek niyetiyle on kere okunursa o kişi kötülükten bağlanır.

4. Maksatlarına ve hayırlı isteklerine ulaşmak isteyen bu ism-i şerifi çokça zikrederse biiznillâhi Te’âlâ isteklerine nail olur.

5. Her ki m bu ism-i şerifi eşiyle cima yapmadan önce on kere zikrederse Allâh-u Te’âlâ kendisine salih bir erkek evlat verir.

6. Her kim bu ism-i şerifi üç köşeli bir yüzük üzerine nakşedip, üzerinde taşır ve o yüzük elindeyken bir zalimin yanına girerse o zalim kişi kendisine boyun eğip, itaat eder.

7. Cuma günü ezani saatle (akşam namazının sürekli on ikide olduğu eski saatle) saat yedide bu ism-i şerif bir şehrin etrafındaki surun veya bir ev, bostan ya da dükkan gibi yerlerin duvarlarının doksan dört ayrı yerine yazılırsa, Cenab-ı Hakk o şehri, haneyi veya bostanı her türlü afetten, tasallut ve tacavüzden masun buyurur (korur).

8. Bu ism-i şerifi üç köşeli bir yüzüğe nakşedip üzerinde taşıyan kişi onu taşıdığı halde her hangi bir cebbarın veya zalimin yanına girerse, o cebbar ve zalim ona karşı zelil ve münkad (boyun eğici) olur.

9. Her gün sabah namazını müteakıben altı yüz altmış dört kere bu ism-i şerifin zikrine devam eden kimseye tüm cebabire (zorba kişiler) itaat eder ve herkes indinde kelamı nafiz (sözü geçerli) olur.

10. Bu ism-i şerifi bir temiz kağıt üzerine yüz bir defa yazıp başı üzerinde taşıyan kimsenin kadr-u kıymetini Cenâb-ı Hakk ali (yüce) kılar. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:42; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:23; eş-Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:321-322; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fi şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:19; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:64-65]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ONUNCU İSM-İ ŞERİF)

اَلْجَبَّارُ

“el-Cebbâr”

el-Cebbâr, Yüce Rabbimizin “Her şeye boyun eğdiren; istediğini yaptıran azamet ve kudret sahibi; kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan; kendisine erişilmez, el uzatılmaz, azametli, büyük, yüce” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim müssebe’at-ı aşrı zikrettikten sonra bu ism-i şerifi sabah-akşam yirmi bir kere ya da iki yüz on altı kere okursa seferde veya evinde her nerede bulunursa bulunsun zorba-zalim ve haddi aşan iftiracıların şerrinden korunur.

Müsebbe’at-ı aşr: Fâtiha-ı Şerife, Nâs ve Felak Sureleri, İhlâs-ı Şerif, Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn, Âyete’l-Kürsî ve şu duadır ki bunların her biri güneş doğmadan ve batmadan önce yedi kere okunur: “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekberu, allâhümme salli ve sellim ‘alâ seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ve ‘alâ sâiri’l-enbiyâi ve’l-mürselîne, allâhümmeğfir lî ve li vâlideyye ve li cemî’i’l-mü’minîne ve’l-mü’minâti ve’l-müslimîne ve’l-müslimâti, el-ehyâi minhüm ve’l-emvâti bi rahmetike yâ erhame’r-râhimîne. Allâhümmef’al bî ve bihim ‘âcilen ve âcilen fi’d-dünyâ ve’d-dîni ve’l-â(kh)irati mâ ente lehû ehlün ve lâ tef’al binâ ve bihim yâ mevlânâ mâ nehnü lehû ehlün, inneke ğafûrun halîmün cevâdün kerîmün raûfün rahîm”

سُبْحَانَ اللهِ وَ الْحَمْدُ للهِ وَ لَا إِلَهَ إٍلَّا اللهُ وَ اللهُ أَكْبَرُ، اَللَّهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ أَصْحَابِهِ وَ عَلَى سَائِرِ الْأَنْبِيَاءِ وَ الْمُرْسَلِينَ، اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى وَلِوَالِدَيَّ وَ لِجَمِيعِ الْمُؤْمِنِينَ وَ الْمُؤْمِنَاتِ وَ الْمُسْلِمِينَ وَ الْمُسْلِمَاتِ، اَلْأَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَ الْأَمْوَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ. اَللهُمَّ افْعَلْ بِى وَ بِهِمْ عَاجِلًا وَ آجِلًا فِى الدُّنْيَا وَ الدِّينِ وَ الْآخِرَةِ مَا أَنْتَ لَهُ أَهْلٌ وَ لَا تَفْعَلْ بِنَا وَ بِهِمْ يَا مَوْلَانَا مَا نَحْنُ لَهُ أَهْلٌ، إِنَّكَ غَفُورٌ حَلِيمٌ جَوَادٌ كَرِيمٌ رَوُؤفٌ رَحِيمٌ

2. Bu ism-i şerifi seferde veya evdeyken kırk bir kere okuyan kişi zalimlerin şerrinden korunur.

3. Her kim bu ism-i şerifi her gün yirmi bir kere okursa Allâh-u Te’âlâ onu her zalimin şerrinden emin kılar, hapisteki birisi okursa Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle hapisten kurtulur, eğer üzüntülü kişi okursa üzüntüsü zail olur.

4. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişiye bakanlar kendisini çok heybetli görür ve hiç kimse kendisine hakaretle bakmaya güç yetiremez.

5. Bu ism-i şerifi her gün ya da her farz namazın peşine iki yüz otuz yedi kere okuyana hiçbir zalim güç yetiremez, eğer evvelce bu kişiye zulmetmişse ondan intikam alınır.

6. Bir zalimin zulmüne ve bir düşmanın şerrine duçar olan kimse bu ism-i şerifi 42.436 kere okuduktan sonra (kırmızı işaretli yerde o kişinin ismini zikrederek): “Allâhümme innî es’elüke bismike’l-cebbâri inne (isim zikredilir) ‘abdeke âzânî ve tecebbera ‘aleyye ve ente cebbâru’s-semâvâti ve’l-erdi es’elüke en tecbürahû ve tekherahû bi’l-mehabbeti ve’l-meveddeti lî yâ Cebbâru yâ Allâh”

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ الْجَبَّارِ إِنَّ … عَبْدَكَ آذَانِي وَ تَجَبَّرَ عَلَيَّ وَ أَنْتَ جَبَّارُ السَّمَاوَاتِ وَ الْأَرْضِ أَسْأَلُكَ أَنْ تَجْبُرَهُ وَ تَقْهَرَهُ بِالْمَحَبَّةِ وَ الْمَوَدَّةِ لِي يَا جَبَّارُ يَا اَللهُ

duasını okur ve ardından:

هُوَ اللّٰهُ الَّذِي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۚ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحِيمُ ﴿٢٢﴾

ayet-i kerimesini okursa biiznillâhi Te’âlâ o zalimin şerrinden kurtulur. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:41; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:22; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:321; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fi şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:17-18; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:62]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (DOKUZUNCU İSM-İ ŞERİF)

اَلْعَزِيزُ

“el-‘Azîz”

el-‘Azîz, Yüce Rabbimizin “Kendisine üstün gelinemeyen, mağlup olması mümkün olmayan, izzet sahibi, yüce ve büyük, her işinde mutlak galip gelen” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifi zikretmek Allâh-u Te’âlâ’ya güvenme halini ve O’nunla izzet ve nusrete ermeyi kazandırır. Bu ism-i şerifi çokça okumaya devam eden kişiye Allâh-u Te’âlâ her konuda izzet verir. Bu ism-i şerifi çok zikreden kişi arkadaşları arasında aziz ve heybetli olur.

2. Şeyh Abdurrahmân et-Tenbektî (Rahimehullâh)ın beyanı vechile; istenilen bir şeyin husulü için bu ism-i şerifi kendi adedince yani doksan dört kere zikreden kişinin bi’iznillâhi Te’âlâ muradı hasıl olur.

3. Bu ism-i şerifi kırk gün, kırk bir kere sabah namazından sonra güneş doğmadan önce okuyan kişiyi Allâh-u Te’âlâ zengin ve aziz eder, onu hiçbir şeye muhtaç bırakmaz.

4. Bu ism-i şerifi kırk gün, kırk kere okuyan kişiyi Allâh-u Te’âlâ zengin eder ve hiçbir yaratığa muhtaç bırakmaz. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:40; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:22; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:321; Muhammed Şebrâvî, Fevâidü’l ‘ızzi’l-esnâ fi şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:17]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (SEKİZİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْمُهَيْمِنُ

“el-Müheymin”

el-Müheymin, Yüce Rabbimizin “Kullarının yaptığını gözeten, onları koruyan, karşılığını eksiksiz veren, ahirete inanmış kullarının sevaplarından hiçbir şey eksiltmeyip mükafatlarını veren” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim gusül alıp tenha bir yerde namaz kıldıktan sonra aklını huzur üzere cem ederek bu ism-i şerifi yüz kere okursa muradına nail olur, kalbinde nur sabit olur, göğsü münşerih (açık) olur ve ne iş yapsa o iş kendisine müyesser olur (kolay getirilir).

2. Bu ism-i şerifi yatsıdan sonra ebced hesabındaki adedince yani yüz yetmiş altı kere okumaya devam eden kişi alemde olacak hadiseleri olmadan önce müşahede eder.

3. Bu ism-i şerifin zikrine devam eden kişinin batını (iç alemi) tetahhur eder (tertemiz olur). [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:34; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:21; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:321; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:56-57]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (YEDİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْمُؤْمِنُ

“el-Mü’min”

el-Mü’min, Yüce Rabbimizin “Emniyet veren; kullarını dünyada her türlü tehlike ve korkudan, ahirette de azaptan emin kılan; gönüllerde iman ışığını yakan; inanan kulların kendi hakkındaki ümitlerini doğrulayan, onların emellerini boşa çıkarmayan” manalarına gelen ism-i şerifidir.

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifin umumi hassası kendisini zikre devam eden kişide eman, sıdk, tasdik (güvence, doğruluk, doğrulama) ve kuvvetli iman hasıl olmasıdır.

2. Bu ism-i şerifi farzların akabinde otuz altı kere okuyan kişi canı ve malı hakkında güvencede olur.

3. Bir şeyden korkan kişi bu ism-i şerifi yüz otuz altı kere okursa hem nefsi hem de malı hakkında güvencede olur, güvencede olan kişi okursa onun da emniyeti artar.

4. Bu ism-i şerifi her gün sabah namazından sonra yüz altmış yedi kere okumaya devam eden kişi insanlara muhtaç olmaz, duası kabul olur. Bu ism-i şerifi zikretmeye çokça devam edenin kişinin lisanını Allâh-u Te’âlâ yalan söylemekten ve küfür sözlerinden muhafaza buyurur.

5. Bu ism-i şerifi her gün bin yüz otuz üç defa zikreden kişi darbe almaktan, veba hastalığından, bulaşıcı hastalıklardan ve ağır hastalıklardan emin olur.

6. Kaza-i hacet (istediği bir işin hallolması) için kırk üç gün her namazdan sonra bu ism-i şerifi yüz otuz altı kere kere zikreden kişinin isteği her ne olursa olsun gerçekleşir. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:34; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:21; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:321; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:56-57]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ALTINCI İSM-İ ŞERİF)

اَلسَّلَامُ

“es-Selâm”

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifin hassası belaların, musibetlerin ve acıların uzaklaştırılmasıdır. Her kim bu ism-i şerifi yüz yirmi bir defa bir hasta üzerine okusa o hastanın eceli gelmediyse mutlaka iyileşir veya hastalığı hafifler.

2. Her kim bu ism-i şerifi bir hastanın yanında ellerini onun başının üzerine kaldırarak ve ona işittirecek şekilde sesli vaziyette yüz otuz altı defa okursa eceli gelmemişse mutlaka iyileşir ve bunun alameti olarak terlemeye başlar.

3. Her gün yüz kere: “Selâmün ‘aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetüllâhi ve berakâtühû”

سَلَامٌ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَكَاتُهُ

okuyan kişi ölümün hararetini tatmaz, nasıl öldüğünü bilmeden kolayca ölür, bütün işleri rast gider. Biiznillâh hiçbir zorluğa düşmez.

4. Bu ism-i şerifi yüz yirmi bir yahut yüz altmış veya sadece on defa yazıp üzerinde taşıyan hasta kimse de şifaya kavuşur. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:34; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:20-21; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:320-321]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (BEŞİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلْقُدُّوسُ

“el-Kuddûs”

BU İSM-İ ŞERÎFİN HAVÂSSI

1. Her kim: “Sübbûhun kuddûsün rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh”

سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلَائِكَةِ وَ الرُّوحِ

tesbihini ebced hesabıyla sahip olduğu adede göre yani yüz seksen beş defa okuduktan sonra cuma namazının peşine bir ekmek parçası üzerine yazar da yerse Allâh-u Te’âlâ ona ibadet kapılarını açar ve onu bütün afetlerden selamette tutar.

2. Kaplerin safası yani kötü inançlardan ve fikirlerden arınması için bu ism-i şerif her gün yüz defa okunur.

3. Her kim bu ism-i şerifi gecenin sonunda yani imsaktan önce bin kere okursa cisminden ve kalbinden bütün belalar zail olur.

4. Her kim bütün işlerin kendi isteği doğrultusunda tesirlenmesini ve bütün zarar ve endişelerin kaybolmasını istiyorsa bu ism-i şerif tarif edatı olmaksızın yani: “Kuddûs”

قُدُّوسٌ

şeklinde zikretmelidir.

5. Her kim bu ism-i şerifi her gün zeval vaktinde yani öğlen ezanı zamanında yüz kere okursa kalbi safi olur.

6. Kıymeti çok yüce olan bu ism-i şerifin zikriyle meşgul olan kimseden Cenâb-ı Hakk her türlü şehveti mezmumeyi izale buyurur yani kötü istekleri giderir, kalbini de hüsnü ahlak ve nuraniyyeti esrar (güzel huylar ve nurlu sırlar) ile doldurur.

7. Riyazat-ı kamilede olduğu halde yani hayvani gıda yemekten, insanlarla konuşup görüşmekten, çok uyumaktan ve büyük küçük tüm günahlardan uzak durarak: “Kuddûs”

قُدُّوسٌ

ism-i şerifini yüz yetmiş defa okuyan, ayrıca her gün sabah namazını müteakip bu sayı üzere zikre devam eden kişi insanlar nezdinde heybetli, makbul ve muteber olur. Zikrin hitamında (sonunda): “Sübbûhun kuddûsün rabbü’l-melâiketi ve’r-rûh”

سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلَائِكَةِ وَ الرُّوحِ

demek lazımdır. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:33; Yûsuf ibni İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:20; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:320, Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, sh:53-54]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN SEKİZİNCİSİ

SEKİZİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْقَهَّارُ، اَلشَّدِيدُ، اَلْمُذِلُّ، اَلْمُنْتَقِمُ، اَلْمُمِيتُ، اَلْقَائِمُ، اَلْقَوِيُّ، اَلْقَادِرُ، ذُو الْبَطْشِ الشَّدِيدِ، اَلْمُقْتَدِرُ

“el-Kahhâr, eş-Şedîd, el-Müzil, el-Müntekim, el-Mümît, el-Kâim, el-Kaviy, el-Kâdir, Zü’l-betşi’ş-şedîd, el-Müntekim”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu esma-i şerife Azrâîl (Aleyhisselâm)ın zikirlerdir. Bu ism-i şeriflerin en önemli hassaları; din düşmanlarını kahretmek, yardıma nail olmak, düşmanlara karşı zaferyab olmak, zalimlerin yurtlarını helak etmek, işlerini bozmak, güçlerini iptal etmektir. Hasılı kelam bu terkipteki ism-i şerifleri zikredenlere Allâh-u Te’âlâ bir heybet libası giydirerek onu çok kuvvetli ve aziz kılar.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:624]

اَلْقَهَّارُ، اَلشَّدِيدُ

el-Kahhâr, eş-Şedîd ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikredenler her nereye yönelirlerse yönelsinler, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle galip olurlar, güçlü olurlar ve çok sevilirler.

اَلْمُذِلُّ، اَلْمُنْتَقِمُ

el-Müzil, el-Müntekim ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifler zalimlerin yurtlarının helak olması, aralarında harp gerçekleşmesi ve böylece kafirlerin mahvolması niyetiyle okunur.

Bir kimse bu ism-i şeriflerin ilki olan: “el-Müzil”

اَلْمُذِلُّ

ism-i şerifini 770 kere, diğeri olan: “el-Müntekim”

اَلْمُنْتَقِمُ

ism-i şerifini ise 360 kere cumartesi günü işrak namazından sonra zikreder de, bunların peşinden bir din düşmanı kafirin helak olması için beddua ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o zalim o anda (en kısa zamanda) helak olur.

Bu kişi bu zikirleri yaparken o zalimi tasavvur etse (hayalinde canlandırsa), peşine ona ismen beddua etmese de Allâh-u Te’âlâ o kişinin intikamını o zalimden alır.

Her kim hicri bir ayın son üç günü içerisindeyken, bu ism-i şeriflerin harflerini:

ا ل م ذ ل ا ل م ن ت ق م

şeklinde ayrı ayrı olarak haksız yere insanlara zulmeden zalim bir hakimin veya her hangi bir zalimin kapısının üzerine yazarsa, o hakim en kısa zamanda görevinden azledilir ve ebediyen bir daha o görevine geri gelemez.

اَلْمُمِيتُ

el-Mümît ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikredenlerden şehvet, kendini büyük görme ve kibir gibi kötü haller zail olur.

Her kim bu ism-i şerifi 521 tane hurma çekirdeğinden her biri üzerine 6 kere okur da o çekirdekleri kendisine zulmeden bir din düşmanının şahsının sureti olarak hayal eder ve sonra o kişinin niyetine cenaze namazı kılarsa şüphesiz o şahıs Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle kısa bir zaman içerisinde ölür. Bu, ilginç sırlardandır. Ancak şunu bilmek gerekir ki duasıyla ölümüne sebep olduğu kişiyi silahıyla öldürmüş gibi ahirette katil muamelesi göreceğini düşünerek insan nefsani öfkelere kapılıp böyle şeylere tevessül etmemelidir. Ancak dinine, namusuna, vatanına vesair kutsallarına musallat olan ve İslam’a göre katli mucip zararlar verdiğine kanaat getirdiği kişilere bunu uygulayabilir.

اَلْقَائِمُ، اَلْقَوِيُّ، اَلْقَادِرُ

el-Kâim, el-Kaviy, el-Kâdir ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikredenin zahiri ve batını kuvvetlenir. Özellikle de ağır ve zor işler yapanlar, zahmetli sanatlarla uğraşanlar bu sayede çok büyük kuvvet bulurlar.

ذُو الْبَطْشِ الشَّدِيدِ، اَلْمُقْتَدِرُ

Zü’l-betşi’ş-şedîd, el-Müntekim ism-i şerifleri:

Her kim bu ism-i şerifleri zikrederse, Allâh-u Te’âlâ ona zulmedenlerin zulmünü iptal eder ve ona zulmedenleri en kuvvetli bir şekilde yakalar. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, 2/643-645; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:64-65]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (DÖRDÜNCÜ İSM-İ ŞERİF)

اَلْمَلِكُ

“el-Melik”

BU İSM-İ ŞERİFİN HAVÂSSI

1. Bu ism-i şerifin en büyük hassesi kendisini zikre devam eden kişinin kalbinin safası (masivadan yani Allâh-u Te’âlâ’dan başka her hangi bir şeyin derdine düşmekten arınması), zenginlik kazanması ve güvence elde etmesidir.

2. Bu ism-i şerife her gün zeval vaktinde yüz kere devam edenin kalbi paklanır ve kederi kaybolur.

3. Sabah namazından sonra bu ism-i şerifi yüz yirmi bir kere okuyanı Allâh-u Te’âlâ fazl-u keremiyle ya bir takım sebeplerle veya kendi açacağı kapılarla ya da kalbine fethedeceği ilhamlarla zengin eder.

4. Mâu’l-Ayneyn ve Yûsuf ibni İbrâhim (Rahimehumellâh)ın beyanları vechile; her kim bu ism-i şerife sabah namazının sünnetiyle farzı arasında yüz yirmi bir kere devam ederse Allâh-u Te’âlâ onu zengin kılar, bunu kaçıran aynı sayıda zikre zeval vaktinde devam edebilir.

5. Hacet ve maksatlarını kemale erdirmek için bu ism-i şerifi zikredecek kişi harf-i tarifsiz olarak: “Yâ Melik”

يَا مَلِكُ

şeklinde zikretmelidir.

6. Dört sene boyunca bir gün bile terk etmeden sabah namazından evvel her gün yüz yirmi bir kere: “Yâ Melik”

يَا مَلِكُ

zikrine devam eden kimseyi Cenâb-ı Hak eğniya-i şakirin zümresine isal eder (şükreden zenginler arasına katar) ve onun katiyetle kimseye ihtiyaç ve zarureti kalmaz. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:30-32; Yûsuf ibn-i İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:19; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh: 320, Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, 1/102]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (ÜÇÜNCÜ İSM-İ ŞERİF)

اَلرَّحِيمُ

“er-Rahîm”

BU İSM-İ ŞERİFİN HAVÂSSI

1. Allâh-u Te’âlâ’nın Rahmân ve Rahîm isimleriyle dua eden kişi büyük bir rahmet celb etmiş olur. Âişe validemizden rivayete göre; babası Ebû Bekr (Radıyallâhu Anh) ona şöyle demiştir; Rasûlullâh ﷺ bana şu duayı öğretti ve:

“Îsâ (Aleyhisselâm) onu havarilere öğretirdi” buyurdu. Eğer üzerinde Uhud Dağı kadar borç olsa Allâh-u Te’âlâ bu dua bereketiyle elbette onu sana ödettirir. [Hâkim, el-Müstedrek, 1-515]

O dua da şudur: ‘Allâhümme fârice’l-hemmi kâşife’l-ğammi mücîbe de’ğveti’l-müdtarrîne rahmâne’d-dünyâ ve’l-â(kh)irati ve rahîmehümâ ente terhamünî ferhamnî bi rahmetin tüğnînî bihâ ‘an rahmeti men sivâk’

اَللّٰهُمَّ فَارِجَ الْهَمِّ كَاشِفَ الْغَمِّ مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ رَحْمٰنَ الدُّنْيَا وَ الْأٰخِرَةِ وَ رَحِيمَهُمَا أَنْت تَرْحَمُنِى فَارْحَمْنِى بِرَحْمَةٍ تُغْنِينِى بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ

2. Her gün yüz kere bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişiye karşı bütün kalpler yumuşar.

3. İstenmedik bir şeyle karşılacağından endişe eden kişi: “er-Rahmânü’r-Rahîm”

اَلرَّحْمٰنُ الرَّحِيمُ

isimlerini yüz kere zikreder veya yazıp üzerinde taşır.

4. Muradına ermek isteyen kişi bu ism-i şerifi çokça zikreder.

5. Bu ism-i şerifin bir hassası da yaratıklara karşı kalbin rikkat ve merhamet kazanmasıdır. Bu vesileyle her gün bu ism-i şerife yüz kere devam eden kişide mahlukata karşı büyük bir şefkat ve acıma duygusu hasıl olur.

6. Bu ism-i celilin kıymetli havassından biri de dünya ve ahirette mazharı rahmeti Mevlâ olup, insanlar arasında makamı ve mertebesi yüksek, hürmet ve muhabbeti de çok olmaktır.

Her gün beş vakit namaza müteakiben iki yüz seksen dokuz adet: “Yâ Rahîm”

يَا رَحِيمُ

zikrine devam eden kimse, her hususta hayırlara muvaffak olur, dünya ve ahiret afetlerinden mahfuz olur (korunur), maksadlarına nail olarak mesud olur ve rahat bir hayat geçirir.

Cenâb-ı Hak ona hüsn-ü ahlak, rızk-ı kesir, afiyet-i beden velhasıl her türlü nimetleri ihsan buyurur.

7. Ayrıca bu ism-i şerifi bir kağıt üzerine iki yüz seksen dokuz defa yazıp, uykusunda korkan ve daima ağlayan bir çocuğun üzerine asarlarsa biiznillâhi Te’âlâ bu halden kurtulur.

8. Merhamet ve şefkat celbedip, buğuz ve düşmanlığın giderilmesi için bu ism-i şerifi misk ve safran ila yapılan bir mürekkeple temiz kağıt üzerine iki yüz seksen dokuz defa yazıp, bir muşambaya sararak üzerinde taşımak lazımdır

Tam bir itikad ve hulus-u kalp ile bunu yazıp taşıyan kimse niyet ve maksadına nail olur. En katı kalpli kimseler tarafından bile rahmet ve şefkat görür. Kendisine karşı buğuz ve adaveti olanların düşmanlıkları zail olur.

9. Malum ola ki: “er-Rahmânü’r-Rahîm”

اَلرَّحْمٰنُ الرَّحِيمُ

zikr-i şerifleri dara düşenler için belaları açan bir kaşif, korkanlar içinde bir emandır.

Cuma günü akşam bu iki ism-i şerifi bir yüzük üzerine yazıp daima parmağında taşıyan ve ara sıra bu esma-i celile (zikri) ile dilini ıslak tutan kimse her işinde Cenâb-ı Bârî Te’âlâ’nın lütf-u keremine mazhar olur. [Fevâidü’l-‘ızzi’l-esnâ fî şerhi esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:11; Yûsuf ibn-i İbrâhim, Kazâu’l-hâcât, sh:19; Şeyh Mâu’l-‘Ayneyn, Fâtiku’r-ratk alâ Râtikı’l-fetk, sh:320; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, 1/99-100; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, 1/49-50]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (İKİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَلرَّحْمٰنُ

“er-Rahmân”

BU İSM-İ ŞERİFİN HAVÂSSI

1. Unutkanlığın giderilmesi, kalp katılığının yumuşatılması ve dünya işlerinde yardım alınması için: “Yâ Rahmân”

يَا رَحْمٰنُ

ism-i şerifi yüz kere zikredilir.

2. Sıkıntının ve zahmetin giderilmesi için: “Yâ Rahmân”

يَا رَحْمٰنُ

diye seslice nida edilir.

3. Çok unutkan olan kişi farz namazların akabinde on kere: “Allâhü’r-Rahmân”

اَللهُ الرَّحْمٰنُ

diye zikreder. Sonra Rasûlullâh ﷺ ve Ehl-i Beyt’ine bir Fâtiha hediye eder. Böylece dünyada bize merhamet buyuran Allâh-u Te’âlâ duasını kabul eder, artık o kul in şâ Allâh bildiğini unutmaz, duyduğunu ezberler. Ameller Tevfik iledir, tevfik ise Allâh’tandır.

4. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişi her kim olursa olsun, dünya ve ahirette Allâh-u Zü’l-celâl’in lütfuna mazhar olur.

5. Bu ism-i şerifi ay boğa burcundayken bir kap içine safranla yazıp yağmur suyuyla bozarak kalbinde katılık ve bedbahtlık olan birine içirirlerse biiznillâhi Te’âlâ o bedbahtlık hali kaybolur.

6. Cuma günü ikindi namazından sonra kıbleye müteveccih şekilde oturup, güneş batıncaya kadar: “Yâ Allâh, yâ Rahmân”

يَا اَللهُ يَا رَحْمٰنُ

zikriyle meşgul olan ve güneş battıktan sonra Cenâb-ı Hakk’tan muradını isteyen kişiye Allâh-u Te’âlâ ne muradı varsa ihsan eder.

7. Bu ism-i şerifin hassası; zakirinde ve hamilinde (kendisini zikreden ve taşıyandan) istenmedik işleri uzaklaştırmaktır. Her kim her namazın ardından bu ism-i şerifi yüz kere zikrederse kalbinden gaflet ve unutkanlık uzaklaşır. [Yûsuf ibn-i İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:18-19; Abdülazîz Ahmed Balûğûn, Duâu’l-ğâyeti’l-maksûdeti’l-kübrâ, sh:105; Seyyid Süleymân el-Hüseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, 1/47-48; İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:27]

ESMÂULLÂHİ’L-HÜSNÂ HAVÂSSI (BİRİNCİ İSM-İ ŞERİF)

اَللهُ

“Allâh”

BU İSM-İ ŞERİFİN HAVÂSSI

1. Kendisini okuyan için yakinin (şüphesiz inancın) artması ve kendi zatında yahut sıfatlarında veya fiilerinde ulaşmak istediği bütün maksadların hasıl edilmesidir. Nitekim ulema: “Her gün bin kere: ‘Yâ Allâh, yâ Hû’

يَا اَللهُ، يَا هُو

siğasiyla zikretmeye devam edene Allâh-u Te’âlâ kemal-i yakin (Allâh’ı ve ahireti görüyormuşcasına mükemmel bir iman) nasib eder” demişlerdir. [İmâm-ı Zerrûk, Şerhu Esmâillâhi’l-hüsnâ, sh:24-25]

2. Gündüz ve gece her fırsatta Lafza-i Celal’i zikre devam eden kişiye Allâh-u Te’âlâ celal ve heybet ihsan buyuracağından o kişi herkes nezdinde makbul ve muhterem olur. Aynı zamanda basireti açılacağından manevi sırlara vakıf ve ruhaniyetlerle münasebeti ziyade olur. Olacak hadiseleri önceden müşahede edebilir. Her türlü nimet ve bereket üzerine yağar. Zikre başlarken önce: “Yâ Allâh”

يَا اَللهُ

diye başlanır sonra nida harfi terk edilip: “Allâh, Allâh”

اَللهُ اَللهُ

diye devam edilir.

3. Abdestli ve ihlaslı bir şekilde her sabah bin defa: “Lâ ilâhe illâllâh”

لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ

zikrine devam edenin Allâh-u Te’âlâ rızkını ve geçimini bol ve kolay eder o kişi zaruret ve ihtiyaçtan kurtulur.

4. Uykudan önce Lafza-i Celal’i veya Kelime-i Tevhid’i bin kere okuyanın ruhu Arş’ın gölgesinde bulunur. Şeytan şerri başta olmak üzere her türlü beladan mahfuz olur.

5. Abdestli bir şekilde yatağa yatıp Lafza-i Celal kıraatına başlayan ve uyuyana kadar bu zikre devam eden kişi melekut aleminin sırlarına erer, rüyasında hayırlı şeyler görür, müşkil işleri hallolur. Bulunduğu eve hiçbir afet ve bela inmez.

7. Güneş doğarken bin kere Lafza-i Celal veya tevhid zikri yapan kimsenin nefsi ve şeytanı zayıflar ve ona kötü bir şey yaptırmaktan aciz kalırlar. Bu kişi heva ve hevesine kapılmaktan kurtulur, o gün akşama kadar zararlı ve hayırsız bir şeye teşebbüs etmez.

8. Yüksek bir makam ve mevkiye ulaşmak isteyen kişi teheccüt vaktinde edplerine riayet üzere Lafza-i Celal veya Kelime-i Tevhid’i zikrederse matlubuna nail olur.

9. Yolculuğu esnasında varacağı yeri gördüğünden itibaren Lafza-i Celal’i veya Kelime-i Tevhid’i zikre başlayıp sayıyı bine tamamlayan kişi o beldede duracağı müddet her türlü fitne ve beladan, cismani ve ruhani zarar ve hasardan emin olur.

10. Lafza-i Celal her türlü hastalığın şifasında müessirdir. Temiz bir kaseye safran, misk ve gülsuyu gibi mürekkeplerle altmış altı defa Lafza-i Celal yazılıp, üzerine Zemzem yahut menba veya yağmur suyu konularak o yazı bununla bozulduktan sonra hastaya içirilirse, eceli mukadderi gelmemişse biiznillâh şifa ve afiyet bulur.

Saraya tutulup baygın yatana bu sudan serpilirse hemen ifakat bulur (ayılır). Ahmed-i Bûnî Hazretleri otuz dört senelik sara hastasına bunu tavsiye etmiştir. Başka biri üç gün oruç tutup mescitte itikafta kaldıktan sonra bu şekilde Lafza-i Celal yazıp saralının üzerine serptiği anda hasta şifayab olup bir daha kendisini sara tutmamıştır.

11. Aşırı şişmanlığa müptela olup dünya ve ahiret işlerinde tembelliğe ve hastalıklara maruz kalan kişi Lafza-i Celal veya Kelime-i Tevhid’i bu niyetle en az altmış altı kere zikre devam ederse, vücudunda hafiflik ve yenliklik hasıl olur.

12. Cezayı hak etmiş bir zalimin kahrı için salı günü veya gecesi yahut ayın son çarşambası usul ve adabına riayetle bin kere Kelime-i Tevhid okunup o zalimin ruhuna gönderilse, o zalim helak olur. Allâh’ın kulları da onun şerrinden kurtulur. Ama kişi müstehak değilse azap okuyana döner.

13. Yeniay gördüğünde Lafza-i Celal veya Kelime-i Tevhid’i altmış altı defa zikrettikten sonra: “Allâhümmec’al hâze’ş-şehra (kh)ayran lenâ ve şerran li e’ğdâinâ, allâhümmedfe’ğ ‘annâ cemî’a’l-eskâmi ve’l-belâ, bi hurmetismike’l-celâli ve bi hurmeti rasûlike’l-emîni Muhammedin sallallâhü te’âlâ ‘aleyhi ve sellem”

اَللَّهُمَّ اجْعَلْ هَاذَا الشَّهْرَ خَيْرًا لَنَا وَ شَرًّا لِأَعْدَائِنَا، اَللَّهُمَّ ادْفَعْ عَنَّا جَمِيعَ الْأَسْقَامِ وَ الْبَلَا، بِحُرْمَةِ اسْمِكَ الْجَلَالِ وَ بِحُرْمَةِ رَسُولِكَ الْأَمِينِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ

diye dua eden kimse o ayın sonuna kadar bütün acılardan ve hastalıklardan emin olup tüm hayır ve bereketlere nail olur.

14. Temiz ve tenha bir yerde bilhassa gece sabaha karşı kıbleye müteveccih vaziyette diz üzerine oturup Cenâb-ı Kâzı’l-hâcât Hazretlerine ihlas-ı kalp ve tam bir itikad ile bin defa: “Lâ ilâhe illâllâhü vehdehû lâ şerîke leh”

لَا إِلَهَ إٍلَّا اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ

zikrini okuduktan sonra hacetini arz eden kişiye istediği ihsan buyrulur.

15. Gece bir zaman: “Yâ Allâh, yâ Hû”

يَا اَللهُ، يَا هُو

diye zikredene büyük bir nur zahir olur.

16. Lafza-i Celal’i zikredenin keşfi açılır ve dünya ahiret meselelerinde yaptığı dualar kabul olur. [Seyyid Süleymân el-Huseynî, Kenzü’l-esrâr fi’l-havâssı ve’l-ezkâr, sh:59-64; Yûsuf ibn-i İbrâhîm, Kazâu’l-hâcât, sh:18]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN ONUNCUSU

ONUNCU TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْحَقُّ، اَلْمُبِينُ، اَلْخَبِيرُ، اَلْهَادِي، اَلْحَيُّ، الْقَيُّومُ، اَلْأَوَّلُ، اَلْآخِرُ، اَلظَّاهِرُ، اَلْبَاطِنُ

“el-Hakk, el-Mübîn, el-(Kh)abîr, el-Hâdî, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Evvel, el-Â(kh)ir, ez-Zâhir, el-Bâtin”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir:

“Bu ism-i şeriflerin faydalarını şöyle sıralayabiliriz; 1. Ahlak güzelliği, 2. Kalplerin sevgisini kazanmak, 3. Himmet yüceliği (büyük hedefler peşinde olmak), 4. Nefis tezkiyesi (temizliği), (günahlarla ölü olan) kalpleri diriltme, 5. İlim ve hikmetlerin ilham edilmesi, 6. Gayba muttali olma (gizli bilgilere ulaşım), 7. Yüce melekut alemini müşahede etmek, 8. İbadet etmeye muvaffak olmak, doğru konuşmak, 9. Allâh-u Te’âlâ’nın hakkını takdir ederek ibadete devam etmek, 10. Dış görünüşün ve iç aleminin temizliği, 11. Apaçık keşiflere nailiyet, 12. Rızık artışına kavuşmak, bereketlere ulaşmak, 13. Hasımların kahrı, münafıkların zilleti ve düşmanların helakı.

Bu terkib-i şerifteki esma-i celilenin zikrine devam edene bir takım faziletler verilir:

1. Üzerinde beliren nurlardan tanınır bir hale gelir ve döneminde parmakla gösterilir.

2. Kendisine bir şey sorulduğunda Allâh-u Te’âlâ doğru cevabı ona ilham eder.

3. Rızkına bolluk ve bereket ihsan edilir.

4. Kalbinin gözesinden hikmet pınarları fışkırır.

Apaçık bir şekilde gaibe (gelecekte olacak şeylerin bilgisine Allâh-u Te’âlâ’nın bildirmesiyle) muttali (haberdar ve vakıf) olabilir.

6. Allâh-u Te’âlâ o kişinin hatalarını; sağındaki ve solundaki ‘Kiramen Katibin’ ismiyle maruf olan meleklerden gizler (de onlar daha yazmadan onu bağışlar).

7. Kalbi öyle nurlarla dolar ki Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle onlarla göklerin melekutunu (manevi alemlerini), karadaki ve denizdeki mahlukatın acayipliklerini görür.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, 2/625]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْحَقُّ

el-Hakk ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikreden kişiyi, Allâh-u Te’âlâ dilediklerine muvaffak kılar (ulaştırır) ve onu her hususta Hakk’a uyan birisi haline getirir.

اَلْمُبِينُ، اَلْخَبِيرُ، اَلْهَادِي

el-Mübîn, el-(Kh)abîr, el-Hâdî ism-i şerifleri:

Her kim bir söz ya da iş hakkında (kaybının nerede olduğu, yapacağı işin hayırlı olup olmadığı, ne zaman iyileşeceği, kiminle evleneceği, çıkacağı yolculukta kiminle karşılaşacağı gibi) merak ettiği her hangi bir hususun gerçek mahiyetini öğrenmek isterse, uyumadan önce bu üç ism-i şerifi peş peşe bin kere; ya: “el-Mübînü’l-(Kh)abîru’l-Hâdî”

اَلْمُبِينُ الْخَبِيرُ الْهَادِي

şeklinde okur; veya: “Yâ Mübîn, yâ (Kh)abîr, yâ Hâdî”

يَا مُبِينُ يَا خَبِيرُ يَا هَادِي

suretiyle zikreder ve her yüzün başında: “Beyyin lî yâ Mübîn! (Kh)abbirnî yâ (Kh)abîr! İhdinî yâ Hâdî”

بَيِّنْ لِي يَا مُبِينُ! خَبِّرْنِي يَا خَبِيرُ! اِهْدِنِي يَا هَادِي

“Benim için (merak ettiğim şeyi) beyan et ey Mübîn! Beni (ondan) haberdar et ey (Kh)abîr! Beni hidayet et (maksadıma eriştir) ey Hâdî!” diye dua eder ve böylece bin kere zikrettikten sonra uyuyuncaya kadar da bu ism-i şeriflerin zikrine devam ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle merak ettiği şeyi bir meleğin aracılığıyla rüyasında görür.

İlk keresinde buna muvaffak olunmaz ise ikinci bir kere daha böyle yapar. Sakın “Yaptım da olmadı” demesin, yoksa günahkar olur.

Bu ism-i şerifler (misk, zaferan -safran- ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkeple) temiz bir tabağa yazılıp bu yazı su ve gül suyu ile bozulur, sonra kişi aç karnına yedi gün bunu içer, peşi sıra da aç karnına yedi gün peş peşe üç kere bal yalarsa, şüphesiz Allâh-u Te’âlâ böyle yapan kişiye hikmet (ince ilimler) verir ve zamanındaki hiç kimsenin ulaşamayacağı kadar ledünni (okumakla öğrenilemeyecek manevi) ilimler ihsan buyurur.

اَلْحَيُّ، الْقَيُّومُ

el-Hayy, el-Kayyûm ism-i şerifleri:

Bu iki ism-i şerifi zikreden kişi bu iki ismin sırlarından kendisine erişen nuru apaçık bir şekilde görür, Allâh-u Te’âlâ onun kalbini diriltir, ruhunu uyandırır, Onu mukaddes Zatı’na (manen) yakınlaştırır ve duasını kabul eder.

اَلْأَوَّلُ، اَلْآخِرُ، اَلظَّاهِرُ، اَلْبَاطِنُ

el-Evvel, el-Â(kh)ir, ez-Zâhir, el-Bâtin ism-i şerifleri:

Bu ism-i şeriflerin kula olan mededi; uzuvlarının korunması, vebalden, nifaktan, kibirden ve ucupten (kendini beğenmekten) emin olmasıdır.

Bir işe başlanılacağı zaman: “el-Evvel”

اَلْأَوَّلُ

ism-i şerifi zikredilirse, o işin sonu hayırla biter.

Güneşin yükseldiği vakitte bir kalay parçası üzerine bu dört ism-i şerif nakşedilir ve ortasına da bir balık resmi çizilerek bu kalay parçası bir nehre ya da denize atılırsa, balıklar her yönden gelerek elle yakalanacak bir şekilde o parçanın üzerinde toplanırlar.

Bu onuncu terkib-i şerifi kırk gün boyunca her farz namazdan sonra (defaatle) zikreden kişi Efrad (diye tabir edilen ve evliya içerisinde “Tekler” diye anılan Allâh’ın dostların)dan bir ferd olur, Allâh-u Te’âlâ onu Hızır (Aleyhisselâm) ile görüştürür de ona öğrenmek istediği şeyi öğretir, ayrıca o kişiye (Allâh-u Te’âlâ’nın) cemalin(in) nurlarını, en yüce meleküt aleminin acayipliklerini ve meleklerin makamlarını göstererek onu kutsal huzura vasıl olan bir ruhani (melek) haline getirir. Ona göre kadrini bil ve bu zikre değer ver. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, 2/646-647]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN DOKUZUNCUSU

DOKUZUNCU TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْمُنْعِمُ، اَلْمُتَفَضِّلُ، اَلْمُحْسِنُ، اَلْجَوَادُ، اَلرَّافِعُ، اَلْبَاسِطُ، اَلشَّاكِرُ، اَلْغَافِرُ، اَلْمُجِيبُ، اَلسَّمِيعُ

“el-Mün’im, el-Mütefeddil, el-Mühsin, el-Cevâd, er-Râfi’, el-Bâsit, eş-Şâkir, el-Ğâfir, el-Mücîb, es-Semî'”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu ism-i şeriflerin birçok sırları vardır ki bunlardan bazılarını şöyle serdedebiliriz; bunları (vird halinde sürekli) okuyan kişi Allâh-u Te’âlâ’nın nimetlerine ve lütuflarına ğark olur, dünyada ve ahirette ihsanlara nail olur, nefsi terbiye olur, ahlakı güzelleşir, himmeti yüce olur, ilmi ve rızkı genişler, ayıpları örtülür, duası kabul olur, isteklerine süratle kavuşur, zekası artar ve imanı güçlenir.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, 2/625]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْمُنْعِمُ، اَلْمُتَفَضِّلُ

el-Mün’im, el-Mütefeddil ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri öyle büyük iki isimdir ki onları zikretmeye devam edenler, Allâh-u Te’âlâ’dan nimet ve fazilet bakımından ne isteseler ona kavuşurlar. Hatta isteklerinden çok daha fazlasına, akıllarına dahi gelemeyecek kadarına nail olurlar. Zira şüphesiz Allâh-u Te’âla her şeye gücü yetendir.

اَلْمُحْسِنُ، اَلْجَوَادُ

el-Mühsin, el-Cevâd ism-i şerifleri:

Allâh-u Te’âlâ bu ism-i şerifleri zikreden kuluna cömertliğinden ve ihsanından sayısız hayırlar bahşeder ve onu birçok sırlara nail kılar.

اَلرَّافِعُ، اَلْبَاسِطُ

er-Râfi’, el-Bâsit ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifler Arş’taki meleklerin zikirlerindendir. Bunlarla zikreden kişiye Allâh-u Te’âlâ yardımlarını ihsan eder, o kişinin ilmini artırır, bedenine afiyet verir ve şerefini yüceltir.

اَلْمُجِيبُ، اَلسَّمِيعُ

el-Mücîb, es-Semî’ ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri çokça zikredip bunlarla Allâh-u Te’âlâ’ya dua edenin o anda duası kabul olur. Özellikle de sol avuca el-Mücîb ism-i şerifini, sağ avuca da es-Semî’ ism-i şerifini yazıp bu şekilde ellerini semaya kaldırarak Allâh-u Te’âlâ’ya yalvarır ve dilediği bir hususta dua ederse kendisine o anda icabet edilir. Bu iki ism-i şerifin birlikte zikredilmesi süratli bir şekilde surur ve bereket getirir ve bunda, keşfedilmesi uygun olmayan havas ve sırlar vardır. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, 2/645-646; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:65]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN YEDİNCİSİ

YEDİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْحَلِيمُ، الرَّؤُوفُ، اَلْوَدُودُ، اَلْغَفُورُ، اَلْحَنَّانُ، اَللَّطِيفُ، اَلْحَفِيظُ، اَلرَّقِيبُ، اَلْبَرُّ، اَلشَّافِي

“el-Halîm, er-Raûf, el-Vedûd, el-Ğafûr, el-Hannân, el-Latîf, el-Hafîz, er-Rakîb, el-Berr, eş-Şâfî”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir:”Bu terkipteki on ism-i şerifin harikulade tesirleri vardır. Özellikle de nefret edici olan kalpleri İslam’a ısındırma ve ruhları celbetme hususunda çok tesirlidirler. Bu ism-i şeriflerin zikrine devam edenin hatta o kişiyi görenlerin gönlüne rahmet vasfı yerleşir.

Ayrıca sıkıntıların feraha tebdil olması, şiddetli dertlerin dinmesi, cinlerin ve insanların şerlerinden korunmak, hakiki hayayı kazanmak, bedenen ve dinen sıhhatli olmak ve hayırlara vesile olmak da bu ism-i şeriflerin hassalarındandır.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:624]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْحَلِيمُ، الرَّؤُوفُ

el-Halîm, er-Raûf ism-i şerifleri:

Tevbenin en acil şekilde kabulü hususunda bu iki ism-i şerif gibisi yoktur. Bu ism-i şerifleri zikreden kişi eğer bir günah içerisinde bulunuyorsa, Allâh-u Te’âlâ hemen kendisine tevbe etmeyi ilham ederek onun tevbesini kabul eder, böylece o kişi o günah içerisindeyken ölmez ve bir daha günaha düşmez.

اَلْوَدُودُ، اَلْغَفُورُ

el-Vedûd, el-Ğafûr ism-i şerifleri:

Bu iki ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişiye karşı mahlukatın kalpleri ısınır ve onu çok severler, hatta kendilerinden daha fazla ona değer verirler.

Her kim sabah-akşam bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, hayatı boyunca hiçbir düşmanla karşılaşmaz ve onu gören herkes o kişiyi çok sever.

el-Vedûd ism-i şerifinin sıkıntıların uzaklaştırılması hakkında çok önemli bir hassası vardır ki, İbni Hacer el-‘Askalânî (Rahimehullâh) “el-İsâbe fi temyîzi’s-sahâbe” isimli eserinde bunu şöyle nakletmiştir:

Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullâh ﷺ’in ashabından Ebû Mi’lak künyesiyle anılan tacir bir sahabi vardı. Takva ve vera sahibi bir zattı. Bir keresinde (ticaret için) dışarı çıktığında eli silahlı bir hırsızla karşılaştı, hırsız ona: “Elindeki eşyaları bırak, çünkü seni öldüreceğim” dedi. Bunun üzerine o sahabi: “Malımı almak istemiyor musun?” dediğinde, o hırsız: “Hayır, sadece kanını istiyorum” dedi.

O sahabi: “Beni bırak da namaz kılayım” deyince, hırsız: “Tamam dilediğin kadar kıl” dedi. O zat da abdest alıp namaza durdu ve ardından: ‘Yâ Vedûd! Yâ Ze’l-‘arşi’l-mecîd! Yâ Fe’âlâ limâ yürîd! Es’elüke bi ‘izzetikelletî lâ türâmü, ve mülkikellezî lâ yüdâmü, ve bi nûrikellezî mele’e erkâne ‘arşike, en tekfiyenî şerra hâze’l-lissi, yâ Müğîs! Eğisnî, yâ Müğîs! Eğisnî, yâ Müğîs! Eğisnî’

يَا وَدُودُ! يَا ذَا الْعَرْشِ الْمَجِيدِ! يَا فَعَّالَا لِمَا يُرِيدُ! أَسْأَلُكَ بِعِزَّتِكَ الَّتِي لَا تُرَامُ، وَ مُلْكِكَ الَّذِي لَا يُضَامُ، وَ بِنُرِكَ الَّذِي مَلَأَ أَرْكَانَ عَرْشِكَ، أَنْ تَكْفِيَنِي شَرَّ هَاذَا الْلِّصِّ، يَا مُغِيثُ! أَغِثْنِي، يَا مُغِيثُ! أَغِثْنِي، يَا مُغِيثُ! أَغِثْنِي

‘Ey Vedûd! Ey büyük Arş’ın sahibi! Ey dilediğini (istediği şekilde) mübalağayla yapan! (Yıkılması) kastedilemeyen o yüce izzetin, eksiltil(mesi asla düşünül)emeyen o mükemmel mülkün ve Arş’ının direklerini dolduran o muazzam nurun hürmetine, bu hırsızın şerrine karşı bana kafı gelmeni Senden istiyorum. Ey Müğîs! Bana yardım et.

Ey Müğîs! Bana yardım et. Ey Müğîs! Bana yardım et’ diye dua etti.

Tacir böyle dua edince elinde mızrak olan bir atlı belirip o hırsızı öldürdü. Tacir o adama: “Sen de kimsin ki, Allâh seni bana yardımcı gönderdi?” dedi.

O atlı da: “Ben dördüncü kat semadan gelen bir meleğim ki, sen dua edince gök kapılarından gelen bir gürültü işittim. İkinci kere dua ettiğinde sema ehlinin feryadını duydum. Üçüncü kere Allâh-u Te’âlâ’ya nida ettiğinde ise semada: ‘Bu, darda kalmış birisinin duasıdır’ denildi. Ben de Allâh-u Te’âlâ’dan onu öldürme işini bana vermesini istedim (ve işte gelip hırsızı öldürdüm).

Şunu iyi bil ki, her kim abdest alıp dört rekat namaz kıldıktan sonra bu dua ile Allâh-u Te’âlâ’ya yalvarırsa -dara düşmüş olsun ya da olmasın- duası kabul olur (ve içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulur)” dedi. [İbni Hacer el-‘Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, no:10551, 7/379]

اَلْحَنَّانُ

el-Hannân ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikreden kişiyi her gören sever, katı kalpliler bile ona acır.

Bu ism-i şerif (misk, zaferan ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkeple) temiz bir kaba yazılır ve bu yazı yumurtanın akıyla bozular da ateşe düşüp yanmış kişinin vücuduna bu ak sürülürse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o kişi o anda iyileşir.

Bu ism-i şerifin zikri ateşli hastalıkların şifası için çok faydalıdır.

اَللَّطِيفُ

el-Latîf ism-i şerifi:

Bu ism-i celilin icabet ve etkileri çok çabuk görülür. Bu ism-i şerifi zikretmek sıkıntıların savuşturulması hususunda çok tesirlidir. Sıkıntı halinde bu ism-i şerifi zikreden kişi mutlaka o zorluğun dağıldığını müşahede eder. Her kim bu ism-i şerifi zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ o kişiye takdir ettiği zorlu kaderleri ona uykusunda (göreceği rüyalarda) yaşatır (gerçekte yaşatmaz). İşte buna, akılların idrak edemeyeceği derecede Lütf-u hafi (gizli Lütuf) adı verilir. Bunun için bu ism-i şerifin her gün 160 kere zikredilmesi gerekir.

اَلْحَفِيظُ

el-Hafîz ism-i şerifi:

Bu ism-i celil çok büyüktür. Bu ism-i şerifi zikreden kişiyi, Allâh-u Te’âlâ gecesinde, gündüzünde, uykusunda ve uyanıklık halinde sürekli muhafaza eder. Bir kimse bu ism-i şerifi zikrederken bir şehri yahut evi veya ailesini ya da herhangi bir şeyi düşünürse (ona niyet ederse) Allâh-u Te’âlâ o şeyi de muhafaza eder.

اَلرَّقِيبُ

er-Rakîb ism-i şerifi:

Bu ism-i şerif kalplerin huşu ve huzu sahibi olması için büyük bir sır (taşımakta)dır.

Bu ism-i şerifi zikreden kişi Allâh-u Te’âlâ’ya karşı gizli-aşikar tüm hallerinde zahiren ve batınen (hem görüntüsünde, hem iç aleminde) çok edepli olur ve haya (utanma) hali ondan ayrılmaz.

اَلْبَرُّ

el-Berr ism-i şerifi:

Bu ism-i şerif çok büyük bir sırdır, bunu zikreden kişiye çok bereketler yağar, onun hakkında hayırlar ardı ardına gelir ve Allâh-u Te’âlâ kullarını aracı yaparak ona bol nimetler ve ihsanlar gönderir.

اَلشَّافِي

eş-Şâfî ism-i şerifi:

Bu ism-i şerif hastalıkların şifası, illet ve elemlerin kaybolması hususunda çok çabuk tesir eden büyük bir isimdir. Bu ism-i şerifi zikreden kişiye Allâh-u Te’âlâ her dertten şifa verir, her beladan afiyet verir ve onun her hastalığını iyi eder. Kişi bu ism-i şerifi zikrettiği müddetçe bedenine hastalıklar yol bulamaz.

Her kim (hasta olduğunda veya) bir hastanın yanında 7 kere Fâtiha Suresi’ni okuduktan sonra bu ism-i şerifi 422 kere zikreder, ardında da: “Allâhümmeşfi ente’ş-şâfî lâ şifâe illâ şifâüke, allâhümme şifâen lâ yüğâdiru sekamen ve lâ elemen”

اَللَّهُمَّ اشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ، اَللَّهُمَّ شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًا وَ لَا أَلَمًا

“Ey Allâh! Şifa ver, (çünkü) şifa veren ancak Sensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Ey Allâh! Öyle bir şifa ver ki hiçbir hastalık ve acı bırakmasın” duasını okursa, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o hasta şifa bulur.

İmâm-ı Bûnî (Rahimehullâh) bu terkibi tatbik etmesini cüzzam hastalığına tutulan birisine tavsiye ettiğini ve on beş gün geçmeden o kişinin bağlardan kurtulmuş gibi iyileştiğni rivayet eder. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, 2/640-643; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:61-64]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN ALTINCISI

ALTINCI TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْغَنِيُّ، اَلشَّكُورُ، اَلْمُغْنِي، اَلرَّزَّاقُ، اَلْفَتَّاحُ، اَلْكَافِي، اَلْحَسِيبُ، اَلْوَكِيلُ، اَلْمُعْطِي، اَلْمُقِيتُ

“el-Ğaniyy, eş-Şekûr, el-Müğnî, er-Razzâk, el-Fettâh, el-Kâfî, el-Hasîb, el-Vekîl, el-Mü’ğtî, el-Mükît”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu terkipteki on ism-i şerifin harikulade tesirleri vardır. Özellikle de rızkın bollaşması, her hususta yeterli olmak, zekanın açılması, kimseye muhtaç olmamak, en yüksek makam olan tevekkül makamına ulaşmak, asla fakir olmamak, borçları ödemek, kolaylıkla bolca rızka erişmek ve malın artması, hasılı kelam her hususta bereketlere kavuşmak bu terkibin çok özel hassalarındandır.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:623-624]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْغَنِيُّ، اَلشَّكُورُ

el-Ğaniyy, eş-Şekûr ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ism-i şerifi zikredenler kimseye muhtaç olmazlar, darlıkta da, bollukta da Allâh-u Te’âlâ’ya hamd ve şükrederler. Ayrıca Allâh-u Te’âlâ o kişinin kalbindeki cimrilik duygusunu silip yerine cömertlik ihsan eder.

اَلْمُغْنِي، اَلرَّزَّاقُ، اَلْفَتَّاحُ، اَلْكَافِي

el-Müğnî, er-Razzâk, el-Fettâh, el-Kâfî ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişi birçok bereketlere nail olur ve Allâh-u Te’âlâ o kişiye hiç ummadığı yerden rızık ihsan eder.

Bu ism-i şerifler yiyecek ve içecekler üzerine okunursa, o rızıklar bereketlenir.

Bu ism-i şerifleri her farz namazın ardından okuyan kişi ebediyyen fakir olmaz.

اَلْحَسِيبُ، اَلْوَكِيلُ

el-Hasîb, el-Vekîl ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişi düşmanlarına galip gelir, bütün mühim işleri hallolur.

Her kimi haksız yere bir hakim yakalar da ona ceza vermeyi murat ederse, bu kişi seher vaktinde “el-Vekîl” ism-i şerifini 80, “el-Hasîb” ism-i şerifini de 66 kere zikredip bunların ardından: “Allâhümme innihtesebtü bike, ve tevekkeltü ‘aleyke fî emri hâze’l-hâkimi, fekfinîhi bimâ şi’te”

اَللَّهُمَّ إِنِّي احْتَسَبْتُ بِكَ، وَ تَوَكَّلْتُ عَلَيْكَ فِي أَمْرِ هَاذَا الْحَاكِمِ، فَاكْفِنِيهِ بِمِا شِئْتَ

“Ey Allâh! Ben (o zalim hakime karşı, kimseden bir şey istemeyip) ancak Seninle yetiniyorum, o hakimin durumu hakkında ancak Sana tevekkül ediyorum, ona karşı dilediğin şeyle bana kafi gel” diye dua ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulur.

اَلْمُعْطِي، اَلْمُقِيتُ

el-Mü’ğtî, el-Mükît ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişi rızıklar içerisinde yüzer hale gelir, şehit olarak bu dünyadan ayrılır ve borcu varsa derhal ödemeye muvaffak olur. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:639-640; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:64]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN BEŞİNCİSİ

BEŞİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْعَلِيُّ، اَلْعَظِيمُ، اَلْجَمِيلُ، اَلْكَبِيرُ، اَلْمُتَعَالِ، اَلْجَلِيلُ، اَلنُّورُ، اَلْبَهِيُّ، اَلْمُعِزُّ، ذُو الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ

“el-Aliyy, el-‘Azîm, el-Cemîl, el-Kebîr, el-Müte’âl, el-Celîl, en-Nûr, el-Behiyy, el-Mü’izz, Zü’l-celâli ve’l-ikrâm”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu ism-i şerifleri zikreden kişi, sultanlar ve devlet erkanı katında kadr-ü kıymeti takdir edilen birisi olur, devlet erkanı o kişinin işlerinin halli hususunda ona yardımcı olurlar. Ayrıca o kişiyi görenler ona tazim ederler ve o kişi Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle asla zelil olmaz.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:623]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْعَلِيُّ، اَلْعَظِيمُ

el-‘Aliyy, el-‘Azîm ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ism-i şerifi zikretmeye devam edenler daima çok kıymetli ve şanı yüce olan faziletlere sahip olurlar. Ayrıca bu kişilerin himmetleri yüce olur, sözleri dinlenir, herkes onları sever, rızıkları bollaşır ve maksatlarına ulaşırlar.

Bu ism-i şerifeler Allâh-u Te’âlâ’yı tenzih ve tekbir için zikredilecek çok mühim ism-i şeriflerdir. Allâh-u Te’âlâ’ya tazimi çok olan kullar bu ism-i şeriflerin zikriyle hemhal olmakta devam ederler.

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin işleri kolaylaşır ve Allâh-u Te’âlâ onun sıkıntılarını feraha tebdil eder (rahatlığa çevirir).

اَلْجَمِيلُ

el-Cemîl ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikretmeye devam edenler her yönden (hem görüntü, hem de ahlak bakımından) güzelleşirler.

اَلْكَبِيرُ، اَلْمُتَعالِ

el-Kebîr, el-Müte’âl ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ismi zikreden kişiye Allâh-u Te’âlâ heybet elbisesini giydirir, himmeti (azmi) güçlenir ve ruhunun makamı yücelir, ayrıca nefsi de kötü huylarından arınır.

اَلْجَلِيلُ

el-Celîl ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikredene bütün mahlukat tazim eder.

اَلنُّورُ، اَلْبَهِيُّ

en-Nûr, el-Behiyy ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri sürekli zikreden kişinin kalbine, bu ism-i şeriflerin sırları yayılır ve o kişinin dış görünüşünde bile bu nur farkedilir.

en-Nûr ism-i şerifini çokça zikreden kişinin, Allâh-u Te’âlâ içini, dışını, gözünü ve kalbini nurlandırır.

اَلْمُعِزُّ، ذُو الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ

el-Mü’izz, Zü’l-celâli ve’l-ikrâm ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişi istediklerini elde etmeye muvaffak olur, ayrıca izzetli ve heybetli birisi olur. Her kim bir sultan ya da hakimin baskısı altında olur da bu ism-i şerifleri zikrederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o sultanın ya da hakimin kalbine o kişi heybetli bir şekilde gösterilir, bu nedenle ona zulmedemezler. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:638-639; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:60-61]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN BEŞİNCİSİ

BEŞİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْعَلِيُّ، اَلْعَظِيمُ، اَلْجَمِيلُ، اَلْكَبِيرُ، اَلْمُتَعَالِ، اَلْجَلِيلُ، اَلنُّورُ، اَلْبَهِيُّ، اَلْمُعِزُّ، ذُو الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ

“el-Aliyy, el-‘Azîm, el-Cemîl, el-Kebîr, el-Müte’âl, el-Celîl, en-Nûr, el-Behiyy, el-Mü’izz, Zü’l-celâli ve’l-ikrâm”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu ism-i şerifleri zikreden kişi, sultanlar ve devlet erkanı katında kadr-ü kıymeti takdir edilen birisi olur, devlet erkanı o kişinin işlerinin halli hususunda ona yardımcı olurlar. Ayrıca o kişiyi görenler ona tazim ederler ve o kişi Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle asla zelil olmaz.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:623]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْعَلِيُّ، اَلْعَظِيمُ

el-‘Aliyy, el-‘Azîm ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ism-i şerifi zikretmeye devam edenler daima çok kıymetli ve şanı yüce olan faziletlere sahip olurlar. Ayrıca bu kişilerin himmetleri yüce olur, sözleri dinlenir, herkes onları sever, rızıkları bollaşır ve maksatlarına ulaşırlar.

Bu ism-i şerifeler Allâh-u Te’âlâ’yı tenzih ve tekbir için zikredilecek çok mühim ism-i şeriflerdir. Allâh-u Te’âlâ’ya tazimi çok olan kullar bu ism-i şeriflerin zikriyle hemhal olmakta devam ederler.

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin işleri kolaylaşır ve Allâh-u Te’âlâ onun sıkıntılarını feraha tebdil eder (rahatlığa çevirir).

اَلْجَمِيلُ

el-Cemîl ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikretmeye devam edenler her yönden (hem görüntü, hem de ahlak bakımından) güzelleşirler.

اَلْكَبِيرُ، اَلْمُتَعالِ

el-Kebîr, el-Müte’âl ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ismi zikreden kişiye Allâh-u Te’âlâ heybet elbisesini giydirir, himmeti (azmi) güçlenir ve ruhunun makamı yücelir, ayrıca nefsi de kötü huylarından arınır.

اَلْجَلِيلُ

el-Celîl ism-i şerifi:

Bu ism-i şerifi zikredene bütün mahlukat tazim eder.

اَلنُّورُ، اَلْبَهِيُّ

en-Nûr, el-Behiyy ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri sürekli zikreden kişinin kalbine, bu ism-i şeriflerin sırları yayılır ve o kişinin dış görünüşünde bile bu nur farkedilir.

en-Nûr ism-i şerifini çokça zikreden kişinin, Allâh-u Te’âlâ içini, dışını, gözünü ve kalbini nurlandırır.

اَلْمُعِزُّ، ذُو الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ

el-Mü’izz, Zü’l-celâli ve’l-ikrâm ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişi istediklerini elde etmeye muvaffak olur, ayrıca izzetli ve heybetli birisi olur. Her kim bir sultan ya da hakimin baskısı altında olur da bu ism-i şerifleri zikrederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle o sultanın ya da hakimin kalbine o kişi heybetli bir şekilde gösterilir, bu nedenle ona zulmedemezler. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:638-639; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:60-61]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN DÖRDÜNCÜSÜ

DÖRDÜNCÜ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلدَّائِمُ، اَلْقَدِيمُ، اَلْأَزَلِيُّ، اَلْأَحَدُ، اَلْوَاحِدُ، اَلصَّمَدُ، اَلْفَرْدُ، اَلْمَجِيدُ، اَلْمُبْدِئُ، اَلْمُعِيدُ

“ed-Dâim, el-Kadîm, el-Ezeliyy, el-Ehad, el-Vâhid, es-Samed, el-Ferd, el-Mecîd, el-Mübdi’, el-Mü’îd”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu on esma-i şerifenin havassı tevhidin sırlarıyla doludur. Allâh-u Te’âlâ’nın sevdiği ve razı olduğu hallerin devamı için bu esma-i şerifenin zikri çok tesirlidir ve Allâh-u Te’âlâ’yı münezzeh olduğu bütün noksanlıklardan tenzih etme hakkındadır.

Bu terkib-i şerifteki isimleri zikreden kişi tevhidin sırlarını bilmeye muvaffak edilerek açık ve gizli şirkten muhafaza olur, kavli ve fiili amellerde çok ihlas sahibi olur. Allâh-u Te’âlâ o kişiyi hep güzel hallerde daim kılar, rızkını bol eder, kalbini tevhid-i İlahinin sırlarıyla doldurur ve Allâh-u Te’âlâ’dan gayrı kimseyi önemsemez.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:622]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلدَّائِمُ، اَلْقَدِيمُ، اَلْأَزَلِيُّ

ed-Dâim, el-Kadîm, el-Ezeliyy ism-i şerifleri:

Bu üç kıymetli ism-i şerif manalarıyla birlikte zikreden kişi kolaylık halinde de, zorluk halinde de Allâh-u Te’âlâ’nın fiillerinden razı olur, kanaat etmekten büyük haz alır, zühd (dünyadan soğukluk) mertebesine ulaşır.

Bu ism-i şerifleri beş vakit namazın ardından zikreden kişiden doğacak olan zürriyetler, kıyamete kadar istenmedik kötülüklerden korunur.

Her kim bir ordunun başında bulunur da: “ed-Dâim”

اَلدَّائِمُ

ism-i şerifini zikrederse, mülkü ve itibarı daim olur, ayrıca askerlerinden hiç kimse ona asi olmaz.

اَلْأَحَدُ، اَلْوَاحِدُ

el-Ehad, el-Vâhid ism-i şerifleri:

Bu ism-i şeriflerde büyük bir tevhid sırrı vardır. Bu ism-i şerifleri zikreden kişiye Allâh-u Te’âlâ imanı sevdirir ve fısk-u fücüru ona çok kerih gösterir.

Zalimin zulmü altında sıkıntı çeken, hapiste bulunan veya herhangi bir sebepten dolayı dara düşen kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle içerisinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulur.

اَلصَّمَدُ

es-Samed ism-i şerifi:

Bu ism-i celil Allâh-u Te’âlâ’yı çok mükemmel bir şekilde noksanlıklardan tenzih etmektedir.

Hasta olup iştahtan kesilenler bu ism-i şerifi zikretmeye devam ettikleri müddetçe, Allâh-u Te’âlâ onları yemekten içmekten ihtiyaçsız bırakır. Çünkü bu ism-i şerifin zikriyle hem hal olan kişi açlığın acısını asla hissetmez.

Not: Bu sadette Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) şu beyanda bulunmuştur: “Şeyhimin bana naklettiğine göre, kendisi manevi yolun başlangıcında bu ism-i şerifin zikriyle meşgul olmuş, bazen 21 gün geceli gündüzlü yemek yemediği halde cima kuvveti dahil hiçbir kuvveti zayıflığa uğramamıştır.”

Hamile kalmak istemeyen kadın bu ism-i şerifi zikretmeye devam ettiği müddetçe ebediyyen hamile kalmaz.

اَلْفَرْدُ، اَلْمَجِيدُ

el-Ferd, el-Mecîd ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri birlikte zikreden manaları kişinin, Allâh-u Te’âlâ kadr-ü kıymetini artırır, o kişinin namı duyulur ve ilim sahiplerinden ise ilmi de yayılır.

el-Mecîd ism-i şerifi duaların kabule şayan olması için, duaların sonunda zikredilir.

اَلْمُبْدِئُ، اَلْمُعِيدُ

el-Mübdi’, el-Mü’îd ism-i şerifleri:

Sefere çıkacak olan kişi, evinden çıkmadan önce bu ism-i şerifleri birlikte zikrederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle salimen evine döner.

Her kimin bir şeyi çalınır ya da kaybolur da, bu ism-i şerifleri zikrederse, en kısa zamanda yitiğini bulur. [Ahmed el-Bûnî, Şemsü’l-me’ârif, sh:548-549; Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:636-368; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:64]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN ÜÇÜNCÜSÜ

ÜÇÜNCÜ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ، اَلْبَاسِطُ، اَلْعَلَّامُ، اَلْكَرِيمُ، اَلْوَهَّابُ، اَلتَّوَّابُ، اَلنَّصِيرُ، اَلْبَدِيعُ، عَلَّامُ الْغُيُوبِ

“el-‘Alîm, el-Hakîm, el-Bâsit, el-‘Allâm, el-Kerîm, el-Vehhâb, et-Tevvâb, en-Nesîr, el-Bedi’, ‘Allâmü’l-ğuyûb”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu on esma-i şerifenin havassı ve sırları çoktur. Bu terkib-i şerifteki isimlerle zikreden kişiye kendi zamanında hiç kimseye verilmeyen ledün ilimleri ve Rabbani sırlar verilir.

Ayrıca o kişinin rızkı bollaşır, ahlakı güzelleşir, işleri düzene girer, Allâh-u Te’âlâ büyük bir yardımla ona yardım eder, bunlarla beraber yine Allâh-u Te’âlâ onun konuşma kabiliyetini ve fıkirlerini çok maharetli kılar.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:622]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ

el-‘Alîm, el-Hakîm ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ism-i şerifi zikretmek hikmete ve sırlı ilimlere ulaşmak için çok tesirlidir. Bu sırra ermek isteyen kişi halvette yer ile temas edecek şekilde kıbleye karşı boynu bükük bir vaziyette oturarak bu iki ismi zikreder. Böyle yapmaya devam eden kişiye, Allâh-u Te’âlâ hikmet ilham eder, onu istediklerine nail kılar, işlerinde ona yardım edip isteklerine ulaştıracak hikmetli birisini ona gönderir hatta himmeti nispetinde bazı melekleri bile ona yardımcı kılabilir.

Her kimin bir konuda anlamakta güçlük çektiği ve keşfetmek istediği bir sır bulunur da bu iki ism-i şerifi zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ o kişiye kendisine gizli kalan o konuyu anlamayı kolay eder, böylece o kişi merak ettiği konudaki hikmeti anlamış olur.

Her kim ortasında Yâ harfi bulunan: “el-‘Alîm, el-Hakîm, el-‘Azîm”

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ، اَلْعَظِيمُ

gibi ism-i şerifleri misk, zaferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkeple bir kağıda yazıp su ile bozar da sonra onları aç karnına içerse, Allâh-u Te’âlâ onun batınındaki (içindeki) cismani şehveti (haramlara karşı cinsel isteği) sakinleştirir.

Her kim bu ism-i şeriflerde mükerrer olan Yâ harfini kendisi abdestliyken bir tarım aleti üzerine nakşedip sonra tarlayı onunla ekerse, o mahsulün bereketi fazla olur.

Her kim bu Yâ harfini balta gibi yeri kazacağı bir alet üzerine yazıp onunla kuyu kazarsa, Allâh-u Te’âlâ suyun çıkmasını kendisine müyesser kılar.

اَلْبَاسِطُ، اَلْعَلَّامُ

el-Bâsit, el-‘Allâm ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişiye, Allâh-u Te’âlâ bildiğini unutturmaz, ondan unutkanlığı giderir, ilmini ve rızkını çok genişletir.

el-Bâsit ism-i şerifini zikreden kişi Allâh-u Te’âlâ’yı görür gibi ibadet etme zevkine erişir.

اَلْكَرِيمُ، اَلْوَهَّابُ

el-Kerîm, el-Vehhâb ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişinin Allâh-u Te’âlâ rızkını çok bollaştırır ve malının mülkünün değerini ve bereketini artırır. Kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ettiği müddetçe asla muhtaç olmaz.

Ayrıca bu ism-i şerifleri bir akik taşı üzerine nakşettirip bunu yüzük yaparak sol elinde taşıyan kişinin rızkı artar ve insanların kalpleri ona yönelir.

Her kim bu ism-i şerifleri oluşturan:

ك ر ي م و ه ا ب

harflerini, bu yazıldığı şekil üzere birbirinden ayrı olarak güneş koç burcundayken yani 21 mart ile 20 nisan arasındaki bir günde altın suyu, gümüş suyu ya da zaferan (safran)la bir kağıda yazıp, o kağıdı harcama yaptığı kese ya da cüzdanına koyar, o keseden infakta bulunurken de: “el-Kerîm”

اَلْكَرِيمُ

ism-i şerifini ebced hesabındaki rakam değeri olan 270 kere: “el-Vehhâb”

اَلْوَهَّابُ

ism-i şerifini de 14 kere zikrederse, o kişi 1000 yıl yaşasa da Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle parası hiç tükenmez.

Not: Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli husus şudur ki, bu ism-i şeriflerin yazılıp içine konulduğu kese veya cüzdan belden aşağıda konulmamalıdır.

Rızkı dar olan ve kendisine bir zaruret arız olan kişi: “el-Kerîm, el-Vehhâb”

اَلْكَرِيمُ، اَلْوَهَّابُ

ism-i şerifine: “Zü’t-tavl”

ذُو الطَّوْلِ

ism-i şerifini de ekleyerek bu üç ism-i şerifi birlikte zikretmeye devam ederse, mutlaka Allâh-u Te’âlâ onun rızkını beklemediği taraftan kendisine müyesser kılar.

Her kim bu ismi şerifleri yazıp üzerinde taşırsa hiçbir güçlük çekmeden isteklerine nasıl kolayca kavuştuğuna akıl erdiremez.

اَلتَّوَّابُ، اَلنَّصِيرُ

et-Tevvâb, en-Nesîr ism-i şerifleri:

Bu ism-i şeriflerin sırrı çok yücedir. Bunları zikretmeye devam eden kişiye Allâh-u Te’âlâ çok yardım eder.

Her kim bu ism-i şerifleri korkunun galip geldiği harp zamanı gibi dönemlerde okursa, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle istenilmeyen her şeyden korunur ve asla zarar görmez.

اَلْبَدِيعُ، عَلَّامُ الْغُيُوبِ

el-Bedi’, ‘Allâmü’l-ğuyûb ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişi birçok ilimlere nail olup onları telif etmeye (birleştirmeye) muktedir kılınır.

el-Bedi’ ism-i şerifini zikreden kişi, konuşmasında çok beliğ (dil kaidelerine uygun ve yerli yerince konuşan) birisi olur ve kendisine sorulan sorulara doğru cevaplar verir. Ancak bu zikir insanlara hitap eden (ve vaaz yapan) kişiler hakkında uygun olur.

Her kim: “Allâmü’l-ğuyûb”

عَلَّامُ الْغُيُوبِ

ism-i şerifini: “el-‘Alîm, el-Hakîm, el-‘Allâm”

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ، اَلْعَلَّامُ

ism-i şerifleriyle beraber zikretmeyi adet edinirse, Allâh-u Te’âlâ’nın ona kolay etmesiyle hiçbir zorluk çekmeden çok hikmetli konuşur, hatta sanki kalbinden diline hikmet pınarları dökülür.

Her kim: “Allâmü’l-ğuyûb”

عَلَّامُ الْغُيُوبِ

ism-i şerifini 40 gün boyunca kokulu bir şey yemeden ve kadınlara yaklaşmadan zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle insanların hallerine muttali olur, kainatın acayipliklerini müşahede eder ve yaşadığı vakitte onun gibisi bulunmaz ki, bu da Allâh-u Te’âlâ’nın, dilediğine vermiş olduğu büyük bir ikramdır. [Ahmed el-Bûnî, Şemsü’l-me’ârif, sh:537-539; Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:634; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:63]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN İKİNCİSİ

İKİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْغَفَّارُ، اَلْغَفُورُ، اَلشَّكُورُ، اَلْغَافِرُ، اَلتَّوَّابُ، اَلْحَمِيدُ، اَلسَّمِيعُ، اَلْبَصِيرُ، اَلْوَدُودُ، اَلشَّاكِرُ

“el-Ğaffâr, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Ğâfir, et-Tevvâb, el-Hamîd, es-Semî’, el-Besîr, el-Vedûd, eş-Şâkir”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demişlerdir: “Bu terkib-i şerifte affetme, ceza vermekten vazgeçme, Allâh-u Te’âlâ’yı noksan sıfatlardan tenzih etme, güzelliği izhar etme, kötü işleri düzeltme, ayıpları örtme, bütün zorlukları kolaylaştırma, kalpleri yumuşatma, akılları doğruya ulaştırma, şehvetlere müptela olmaktan kurtulma, Allâh-u Te’âlâ’ya karşı yapılan muhalefetlere ve gafletlere devam etmekten kurtularak (evvelce) işlenilen günahların sevaplara dönüşmesi, zellelere düşülen hususta Allâh-u Te’âlâ’nın rahmetiyle kuşatılma, işlenilen günahların Allâh-u Te’âlâ’nın fazl-u keremiyle affedilmesi, dinlenilen bütün vaazların kulaktan kalbe inmesi, ibretli olan bütün işlerden gereğince ibret alma ve ebdal kulların makamına erişmenin sırrı vardır.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:622]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْغَفَّارُ، اَلْغَفُورُ، اَلشَّكُورُ، اَلْغَافِرُ

el-Ğaffâr, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Ğâfir ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmek, günahlara ve kötü işlere düşen kişilerin bu hallerden kurtulmasına vesile olması için çok münasiptir. Her kim bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ onu çok hoş ve keremli bir kişiye dönüştürür.

اَلتَّوَّابُ، اَلْحَمِيدُ

et-Tevvâb, el-Hamîd ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin işleri kolaylaşır ve Allâh-u Te’âlâ onun tevbesini kabul eder.

اَلسَّمِيعُ، اَلْبَصِيرُ

es-Semî’, el-Besîr ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin, Allâh-u Te’âlâ zihnini açar, anlayışını artırır, onu edep timsali birisi haline getirir, ona sırların inceliğini işittirir ve gizli aşikar bütün eşyanın hakikatını gösterir.

Kulağında ve gözünde zayflık olan kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, bu hastalıkları geçer.

اَلْوَدُودُ، اَلشَّاكِرُ

el-Vedûd, eş-Şâkir ism-i şerifleri:

Allâh-u Te’âlâ bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin sevgisini kulların kalplerine o kadar yerleştirirki, onu gören herkes sever. Ayrıca o kişi başladığı bütün işlerde Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle muvaffak olur. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:634]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN BİRİNCİSİ

BİRİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَللهُ، اَلْإِلَهُ، الرَّبُّ، اَلرَّحْمَانُ، اَالرَّحِيمُ، اَلْمَلِكُ، اَلْقُدُّوسُ، اَلسَّلَامُ، اَلْمُؤْمِنُ، اَلْمُهَيْمِنُ، اَلْعَزِيزُ، اَلْجَبَّارُ، اَلْمُتَكَبِّرُ، اَلْخَالِقُ، اَلْبَارِئُ، اَلْمُصَوِّرُ، اَلْحَكِيمُ

“Allâh, el-İlâh, er-Rabb, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-‘Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-(Kh)âlik, el-Bâri’, el-Müsavvir, el-Hakîm”

Bu ism-i şeriflerle zikre devam eden kişi:

a) Tevhid ve ihlas sırlarına,

b) İman nurunun ve yakin (görür gibi inanma) halinin artışına,

c) Manevi makamlarda yüksek geçişlere,

d) Kalbinin manen canlanmasına,

e) Nafile ibadetlere karşı ve ruhani sırlara ulaşmaya yönelik azminin artmasına,

f) Rahmani bahşişlere nailiyete,

g) Rabbinden ümidinin ziyadeleşmesine mazhar olur ki dünya ve ahiret saadetinin anahtarları mesabesinde olan bütün bu faziletler bu terkib-i şerifin topluca zikriyle elde edilebilir. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:621]

Ahmed el-Bûnî (Kuddise Sirrhû) ve Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demişlerdir: “Ey bu esma-i hüsna terkiplerini gören kişi! Bize nakledilen bu terkiplerde din ve dünya için sayılamayacak kadar birçok fayda vardır. Sen bu terkiplere devam edersen, umduğuna nail olursun. Okuyanların heveslerini artırmak için bu konudaki bazı havassı sizler için arz edeceğiz.”

BU TERKiB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَللهُ، اَلْإِلَهُ، الرَّبُّ

Allâh, el-İlâh, er-Rabb ism-i şerifleri:

1. Allâh-u Te’âlâ’nın ism-i şeriflerinden olan: “Allâh, el-İlâh, er-Rabb”

اَللهُ، اَلْإِلَهُ، الرَّبُّ

ism-i şerifleri çok kıymetli zikirlerdir. Bu evrad Allâh yolunda nefislerini helak etmiş büyük velilerin zikridir.

2. Bu ism-i şerifleri zikretmek halvette riyazat yapanlara çok münasiptir. Bu ism-i şerifler sayesinde, salik halvet esnasında Allâh-u Te’âlâ ile ünsiyet kurup manevi alem olan alem-i lahutun nurlarından, Rububiyyetin azametinden (yüceliğini idrak nimetinden) nasipdar olur.

Böylelikle Allâh-u Te’âlâ’ya karşı gösterilmesi gereken boyun kırıklığı, ihtiyaç arzı ve alçaklık gibi övülen hallere sahip olur. Bu saydıklarımız tarikat ehli içindir.

3. Tarikat ehli olmayan insanlar için bu ism-i şeriflerin havassı ise şudur; her kim bunları zikretmeye devam ederse, kesinlikle o kişinin üzerine rahmet ve bereket yağmurları yağar. (Tabiri caizse) Allâh-u Te’âlâ onu alın saçından tutup, bütün hayırlara çeker, onu bütün kötülüklerden korur.

4. Bedeninde ve ruhunda bir ağırlık ve gevşeklik bulan kişi bu ism-i şerifleri zikrederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle bu kötü hal kendisinden zail olur.

5. Her kim teheccüd namazından sonra bir saat boyunca: “Yâ Allâh! Yâ İlâh! Yâ Rabb!”

يَا اَللهُ! يَا إِلَهُ! يَا رَّبُّ!

şeklinde zikrederse, o kişi için büyük bir nur zahir olur, Allâh-u Te’âlâ onun kalp gözünü açar, dünya-ahiret hususunda ne ile dua ederse, duası kabul olur.

6. Açlığa sabrederek ibadetle uykusuz bir gece geçirdikten sonra: “Allâh”

اَللهُ

ism-i şerifini zikretmeye devam eden kişiyi Allâh-u Te’âlâ mukarreb (Kendisine manen çok yakın olan) kullardan yapar ve onu gayb alemindeki bazı sırlara muttali kılar.

اَارَّحْمَانُ، اَلرَّحِيمُ

er-Rahmân, er-Rahîm ism-i şerifleri:

1. er-Rahmân, er-Rahîm ism-i şerifleri ise iki kıymetli isimdir ki, bunları zikredenler, bu ism-i şeriflerin bereketiyle rahmet (acıma) sırrına, huşu ve tazarru sahibi biri olma şerefine nail olurlar.

2. Bu ism-i şerifleri zikretmek kalbi katı olan günahlara karşı cesaretli olan ve rahmet duygusu az olan kişilere çok münasiptir. Böyle olan bir kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ onun bu hallerini tersine çevirerek uzuvlarını itaate yöneltir. Böylelikle bu kişinin nefsi Allâh-u Te’âlâ’ya itaatlere boyun eğer.

3. Zalim birisiyle görüşmek durumunda kalan kişi bu ism-i şerifleri okuyarak onun yanına girse, Allâh-u Te’âla bu kişiye karşı o zalimin kalbine rahmet, merhamet ve iyilik yapma hisleri doldurur, böylece Allâh-u Te’âlâ o zalimin şerrine karşı ism-i şeriflerini zikreden zakire kafi gelir.

4. Her kim cuma günü güneşin parladığı bir vakitte (bir rivayet imam hutbedeyken) 8’e 8 şeklinde toplam içinde 64 tane kutucuk olan bir kare çizip bu ism-i şeriflerin harfleri olan:

ر ح م ن ر ح ي م

harflerini onların içerisine yazar, sonra da bu terkibi üzerinde taşırsa, o kişiyi gören herkes çok sever.

اَلْمَلِكُ، اَلْقُدُّوسُ

el-Melik, el-Kuddûs ism-i şerifleri:

1. el-Melik, el-Kuddûs ism-i şeriflerini zikretmek, adı sanı pek anılmayıp tanınmayanlar hakkında çok uygundur, çünkü böyle olan birisi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, kadr-ü kıymeti artar ve meşhur birisi olur. Ayrıca Allâh-u Te’âlâ onun kalbindeki şirk pisliklerini temizler.

2. Her kim: “el-Kuddûs”

اَلْقُدُّوسُ

ism-i şerifini zikretmeye devam ederse Allâh-u Te’âlâ onun gönlündeki vesveseleri izale eder, içini ve dışını güzelleştirir, ayrıca her türlü kötülüğe düşmekten onu muhafaza eder.

اَلسَّلَامُ، اَلْمُؤْمِنُ

es-Selâmü, el-Mü’min ism-i şerifleri:

1. es-Selâmü, el-Mü’min ism-i şerifleri kalpteki korkunun izale olması için çok tesirlidir.

Özellikle de yolculuk yapanların ve terk edilmiş ürkütücü metruk yerlerden geçenlerin, kalplerinde doğabilecek korkunun yok olması için bu ism-i şerifleri zikretmeleri çok önemlidir.

Allâh-u Te’âlâ bu ism-i şerifleri zikredenlerin kalbinden korkuyu söküp alır ve onları seferde de hazarda da (yolculukta ve yurdunda) gizli ve aşikar bela ve musibetlerden, görünür görünmez afetlerden korur.

2. Her kim 8’e 8 şeklinde toplam içinde 64 tane kutucuk olan bir kare çizip içerisine bu ism-i şeriflerin harflerini (birbirinden ayrı şekilde) yazar ve bunu üzerinde taşırsa korkudan, yanmaktan ve boğulmaktan emin olur.

Aynı şekilde bu terkibin yazılı olduğu kağıdı bir ticaret malının içerisine koyarsa, o da hırsızlardan ve helak olmaktan muhafaza olur. Yine böylece bu vefk tahıl anbarına konulursa, oradaki mahsulata da bir zarar dokunmaz.

اَلْمُهَيْمِنُ

el-Müheymin ism-i şerifi zorlukları kolaylaştırmak ve hacetleri görmek hususunda çok tesirlidir. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişinin istediği her şey kendisine kolaylaştırılır.

اَلْعَزِيزُ

el-‘Azîz ism-i şerifi:

1. Çok itibarlı birisiyken düşmanlarının kendisini zelil ettiği birisi: “el-‘Azîz”

اَلْعَزِيزُ

ism-i şerifini zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ ona itibarını iade eder ve bir daha kimsenin ona kötülük ulaştırmasına müsaade buyurmaz.

2. Bu ism-i şerifi çokça zikreden şeref kazanır ve kıymeti artar. Ayrıca düşmanları ona ulaşmaya yol bulamazlar.

Şunu bilesin ki; düşmanlar hissi ve manevi olmak üzere iki kısımdır. Hissi olan, yırtıcı hayvan ve haşerat gibi tabiatı gereği zararı dokunabilecek olanlar ile sana düşmanlığını belli eden hasetçilerindir. Manevi olan ise gözümüzle göremediğimiz nefsimiz ve ona hizmet eden ordularıdır. İşte insan bu ism-i şerifi zikrettiği müddetçe bu düşmanların hepsinin şerrine karşı Allâh-u Te’âlâ o kişiye kafi gelir.

3. Her kim billur (camdan) bir levha üzerine 4’e 4 şeklinde, toplam içinde 16 tane kutucuk olan bir kare çizip bu ism-i şerifin harfleri olan:

ع ز ي ز

harflerini onlara yazarak bunu üzerinde taşırsa Allâh-u Te’âlâ onun ömrünü uzun ve bereketli eder. Bu bir hayvanın üzerine dahi takılsa o da uzun yaşar ve sahibine hayırlı olur.

اَلْجَبَّارُ، اَلْمُتَكَبِّرُ

el-Cebbâr, el-Mütekebbir ism-i şerifleri:

1. Her kim: “el-Cebbâr, el-Mütekebbir”

اَلْجَبَّارُ، اَلْمُتَكَبِّرُ

ism-i şeriflerini zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ ona karşı bütün zalimleri boyun eğdirir.

2. Her kim bu iki ism-i şerifi gece yarısı iki rekatta bir selam vererek kıldığı on rekatlık teheccüd namazından sonra kendisine geçginlik gelinceye kadar zikreder de sonra kendisine zulmetmiş olan zalim birisi aleyhine beddua ederse, o kişi o vakitte musibete uğrar. Her kim de kendisine yapılan zulmü afferderse, onun da ecrini Allâh-u Te’âlâ elbette verecektir.

اَلْخَالِقُ، اَلْبَارِئُ، اَلْمُصَوِّرُ

el-(Kh)âlik, el-Barî’, el-Müsavvir ism-i şeriflerine gelince; her kim Allâh-u Te’âlâ’nın: “el-Kuddûs”

اَلْقُدُّوسُ

ism-i şerifini: “el-(Kh)âlik”

اَلْخَالِقُ

ism-i şerifine izafe ederek (bitiştirerek):

“el-Kuddûsü’l-(kh)âlik”

اَلْقُدُّوسُ الْخَالِقُ

şeklinde zikrederse, bunda şeytanı ve vesvesesini defetme hususunda kuvvetli bir tesir hasıl olur. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:630-634]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN DÖRDÜNCÜSÜ

DÖRDÜNCÜ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلدَّائِمُ، اَلْقَدِيمُ، اَلْأَزَلِيُّ، اَلْأَحَدُ، اَلْوَاحِدُ، اَلصَّمَدُ، اَلْفَرْدُ، اَلْمَجِيدُ، اَلْمُبْدِئُ، اَلْمُعِيدُ

“ed-Dâim, el-Kadîm, el-Ezeliyy, el-Ehad, el-Vâhid, es-Samed, el-Ferd, el-Mecîd, el-Mübdi’, el-Mü’îd”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu on esma-i şerifenin havassı tevhidin sırlarıyla doludur. Allâh-u Te’âlâ’nın sevdiği ve razı olduğu hallerin devamı için bu esma-i şerifenin zikri çok tesirlidir ve Allâh-u Te’âlâ’yı münezzeh olduğu bütün noksanlıklardan tenzih etme hakkındadır.

Bu terkib-i şerifteki isimleri zikreden kişi tevhidin sırlarını bilmeye muvaffak edilerek açık ve gizli şirkten muhafaza olur, kavli ve fiili amellerde çok ihlas sahibi olur. Allâh-u Te’âlâ o kişiyi hep güzel hallerde daim kılar, rızkını bol eder, kalbini tevhid-i İlahinin sırlarıyla doldurur ve Allâh-u Te’âlâ’dan gayrı kimseyi önemsemez.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:622]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلدَّائِمُ، اَلْقَدِيمُ، اَلْأَزَلِيُّ

ed-Dâim, el-Kadîm, el-Ezeliyy ism-i şerifleri:

Bu üç kıymetli ism-i şerif manalarıyla birlikte zikreden kişi kolaylık halinde de, zorluk halinde de Allâh-u Te’âlâ’nın fiillerinden razı olur, kanaat etmekten büyük haz alır, zühd (dünyadan soğukluk) mertebesine ulaşır.

Bu ism-i şerifleri beş vakit namazın ardından zikreden kişiden doğacak olan zürriyetler, kıyamete kadar istenmedik kötülüklerden korunur.

Her kim bir ordunun başında bulunur da: “ed-Dâim”

اَلدَّائِمُ

ism-i şerifini zikrederse, mülkü ve itibarı daim olur, ayrıca askerlerinden hiç kimse ona asi olmaz.

اَلْأَحَدُ، اَلْوَاحِدُ

el-Ehad, el-Vâhid ism-i şerifleri:

Bu ism-i şeriflerde büyük bir tevhid sırrı vardır. Bu ism-i şerifleri zikreden kişiye Allâh-u Te’âlâ imanı sevdirir ve fısk-u fücüru ona çok kerih gösterir.

Zalimin zulmü altında sıkıntı çeken, hapiste bulunan veya herhangi bir sebepten dolayı dara düşen kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle içerisinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulur.

اَلصَّمَدُ

es-Samed ism-i şerifi:

Bu ism-i celil Allâh-u Te’âlâ’yı çok mükemmel bir şekilde noksanlıklardan tenzih etmektedir.

Hasta olup iştahtan kesilenler bu ism-i şerifi zikretmeye devam ettikleri müddetçe, Allâh-u Te’âlâ onları yemekten içmekten ihtiyaçsız bırakır. Çünkü bu ism-i şerifin zikriyle hem hal olan kişi açlığın acısını asla hissetmez.

Not: Bu sadette Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) şu beyanda bulunmuştur: “Şeyhimin bana naklettiğine göre, kendisi manevi yolun başlangıcında bu ism-i şerifin zikriyle meşgul olmuş, bazen 21 gün geceli gündüzlü yemek yemediği halde cima kuvveti dahil hiçbir kuvveti zayıflığa uğramamıştır.”

Hamile kalmak istemeyen kadın bu ism-i şerifi zikretmeye devam ettiği müddetçe ebediyyen hamile kalmaz.

اَلْفَرْدُ، اَلْمَجِيدُ

el-Ferd, el-Mecîd ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri birlikte zikreden manaları kişinin, Allâh-u Te’âlâ kadr-ü kıymetini artırır, o kişinin namı duyulur ve ilim sahiplerinden ise ilmi de yayılır.

el-Mecîd ism-i şerifi duaların kabule şayan olması için, duaların sonunda zikredilir.

اَلْمُبْدِئُ، اَلْمُعِيدُ

el-Mübdi’, el-Mü’îd ism-i şerifleri:

Sefere çıkacak olan kişi, evinden çıkmadan önce bu ism-i şerifleri birlikte zikrederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle salimen evine döner.

Her kimin bir şeyi çalınır ya da kaybolur da, bu ism-i şerifleri zikrederse, en kısa zamanda yitiğini bulur. [Ahmed el-Bûnî, Şemsü’l-me’ârif, sh:548-549; Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:636-368; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:64]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN ÜÇÜNCÜSÜ

ÜÇÜNCÜ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ، اَلْبَاسِطُ، اَلْعَلَّامُ، اَلْكَرِيمُ، اَلْوَهَّابُ، اَلتَّوَّابُ، اَلنَّصِيرُ، اَلْبَدِيعُ، عَلَّامُ الْغُيُوبِ

“el-‘Alîm, el-Hakîm, el-Bâsit, el-‘Allâm, el-Kerîm, el-Vehhâb, et-Tevvâb, en-Nesîr, el-Bedi’, ‘Allâmü’l-ğuyûb”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demiştir: “Bu on esma-i şerifenin havassı ve sırları çoktur. Bu terkib-i şerifteki isimlerle zikreden kişiye kendi zamanında hiç kimseye verilmeyen ledün ilimleri ve Rabbani sırlar verilir.

Ayrıca o kişinin rızkı bollaşır, ahlakı güzelleşir, işleri düzene girer, Allâh-u Te’âlâ büyük bir yardımla ona yardım eder, bunlarla beraber yine Allâh-u Te’âlâ onun konuşma kabiliyetini ve fıkirlerini çok maharetli kılar.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:622]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ

el-‘Alîm, el-Hakîm ism-i şerifleri:

Bu iki kıymetli ism-i şerifi zikretmek hikmete ve sırlı ilimlere ulaşmak için çok tesirlidir. Bu sırra ermek isteyen kişi halvette yer ile temas edecek şekilde kıbleye karşı boynu bükük bir vaziyette oturarak bu iki ismi zikreder. Böyle yapmaya devam eden kişiye, Allâh-u Te’âlâ hikmet ilham eder, onu istediklerine nail kılar, işlerinde ona yardım edip isteklerine ulaştıracak hikmetli birisini ona gönderir hatta himmeti nispetinde bazı melekleri bile ona yardımcı kılabilir.

Her kimin bir konuda anlamakta güçlük çektiği ve keşfetmek istediği bir sır bulunur da bu iki ism-i şerifi zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ o kişiye kendisine gizli kalan o konuyu anlamayı kolay eder, böylece o kişi merak ettiği konudaki hikmeti anlamış olur.

Her kim ortasında Yâ harfi bulunan: “el-‘Alîm, el-Hakîm, el-‘Azîm”

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ، اَلْعَظِيمُ

gibi ism-i şerifleri misk, zaferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkeple bir kağıda yazıp su ile bozar da sonra onları aç karnına içerse, Allâh-u Te’âlâ onun batınındaki (içindeki) cismani şehveti (haramlara karşı cinsel isteği) sakinleştirir.

Her kim bu ism-i şeriflerde mükerrer olan Yâ harfini kendisi abdestliyken bir tarım aleti üzerine nakşedip sonra tarlayı onunla ekerse, o mahsulün bereketi fazla olur.

Her kim bu Yâ harfini balta gibi yeri kazacağı bir alet üzerine yazıp onunla kuyu kazarsa, Allâh-u Te’âlâ suyun çıkmasını kendisine müyesser kılar.

اَلْبَاسِطُ، اَلْعَلَّامُ

el-Bâsit, el-‘Allâm ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişiye, Allâh-u Te’âlâ bildiğini unutturmaz, ondan unutkanlığı giderir, ilmini ve rızkını çok genişletir.

el-Bâsit ism-i şerifini zikreden kişi Allâh-u Te’âlâ’yı görür gibi ibadet etme zevkine erişir.

اَلْكَرِيمُ، اَلْوَهَّابُ

el-Kerîm, el-Vehhâb ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişinin Allâh-u Te’âlâ rızkını çok bollaştırır ve malının mülkünün değerini ve bereketini artırır. Kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ettiği müddetçe asla muhtaç olmaz.

Ayrıca bu ism-i şerifleri bir akik taşı üzerine nakşettirip bunu yüzük yaparak sol elinde taşıyan kişinin rızkı artar ve insanların kalpleri ona yönelir.

Her kim bu ism-i şerifleri oluşturan:

ك ر ي م و ه ا ب

harflerini, bu yazıldığı şekil üzere birbirinden ayrı olarak güneş koç burcundayken yani 21 mart ile 20 nisan arasındaki bir günde altın suyu, gümüş suyu ya da zaferan (safran)la bir kağıda yazıp, o kağıdı harcama yaptığı kese ya da cüzdanına koyar, o keseden infakta bulunurken de: “el-Kerîm”

اَلْكَرِيمُ

ism-i şerifini ebced hesabındaki rakam değeri olan 270 kere: “el-Vehhâb”

اَلْوَهَّابُ

ism-i şerifini de 14 kere zikrederse, o kişi 1000 yıl yaşasa da Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle parası hiç tükenmez.

Not: Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli husus şudur ki, bu ism-i şeriflerin yazılıp içine konulduğu kese veya cüzdan belden aşağıda konulmamalıdır.

Rızkı dar olan ve kendisine bir zaruret arız olan kişi: “el-Kerîm, el-Vehhâb”

اَلْكَرِيمُ، اَلْوَهَّابُ

ism-i şerifine: “Zü’t-tavl”

ذُو الطَّوْلِ

ism-i şerifini de ekleyerek bu üç ism-i şerifi birlikte zikretmeye devam ederse, mutlaka Allâh-u Te’âlâ onun rızkını beklemediği taraftan kendisine müyesser kılar.

Her kim bu ismi şerifleri yazıp üzerinde taşırsa hiçbir güçlük çekmeden isteklerine nasıl kolayca kavuştuğuna akıl erdiremez.

اَلتَّوَّابُ، اَلنَّصِيرُ

et-Tevvâb, en-Nesîr ism-i şerifleri:

Bu ism-i şeriflerin sırrı çok yücedir. Bunları zikretmeye devam eden kişiye Allâh-u Te’âlâ çok yardım eder.

Her kim bu ism-i şerifleri korkunun galip geldiği harp zamanı gibi dönemlerde okursa, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle istenilmeyen her şeyden korunur ve asla zarar görmez.

اَلْبَدِيعُ، عَلَّامُ الْغُيُوبِ

el-Bedi’, ‘Allâmü’l-ğuyûb ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikreden kişi birçok ilimlere nail olup onları telif etmeye (birleştirmeye) muktedir kılınır.

el-Bedi’ ism-i şerifini zikreden kişi, konuşmasında çok beliğ (dil kaidelerine uygun ve yerli yerince konuşan) birisi olur ve kendisine sorulan sorulara doğru cevaplar verir. Ancak bu zikir insanlara hitap eden (ve vaaz yapan) kişiler hakkında uygun olur.

Her kim: “Allâmü’l-ğuyûb”

عَلَّامُ الْغُيُوبِ

ism-i şerifini: “el-‘Alîm, el-Hakîm, el-‘Allâm”

اَلْعَلِيمُ، اَلْحَكِيمُ، اَلْعَلَّامُ

ism-i şerifleriyle beraber zikretmeyi adet edinirse, Allâh-u Te’âlâ’nın ona kolay etmesiyle hiçbir zorluk çekmeden çok hikmetli konuşur, hatta sanki kalbinden diline hikmet pınarları dökülür.

Her kim: “Allâmü’l-ğuyûb”

عَلَّامُ الْغُيُوبِ

ism-i şerifini 40 gün boyunca kokulu bir şey yemeden ve kadınlara yaklaşmadan zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle insanların hallerine muttali olur, kainatın acayipliklerini müşahede eder ve yaşadığı vakitte onun gibisi bulunmaz ki, bu da Allâh-u Te’âlâ’nın, dilediğine vermiş olduğu büyük bir ikramdır. [Ahmed el-Bûnî, Şemsü’l-me’ârif, sh:537-539; Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:634; Ebû Muhammed el-Yâfi’î, ed-Dürru’n-nazîm fî Havâssı’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:63]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN İKİNCİSİ

İKİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَلْغَفَّارُ، اَلْغَفُورُ، اَلشَّكُورُ، اَلْغَافِرُ، اَلتَّوَّابُ، اَلْحَمِيدُ، اَلسَّمِيعُ، اَلْبَصِيرُ، اَلْوَدُودُ، اَلشَّاكِرُ

“el-Ğaffâr, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Ğâfir, et-Tevvâb, el-Hamîd, es-Semî’, el-Besîr, el-Vedûd, eş-Şâkir”

Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demişlerdir: “Bu terkib-i şerifte affetme, ceza vermekten vazgeçme, Allâh-u Te’âlâ’yı noksan sıfatlardan tenzih etme, güzelliği izhar etme, kötü işleri düzeltme, ayıpları örtme, bütün zorlukları kolaylaştırma, kalpleri yumuşatma, akılları doğruya ulaştırma, şehvetlere müptela olmaktan kurtulma, Allâh-u Te’âlâ’ya karşı yapılan muhalefetlere ve gafletlere devam etmekten kurtularak (evvelce) işlenilen günahların sevaplara dönüşmesi, zellelere düşülen hususta Allâh-u Te’âlâ’nın rahmetiyle kuşatılma, işlenilen günahların Allâh-u Te’âlâ’nın fazl-u keremiyle affedilmesi, dinlenilen bütün vaazların kulaktan kalbe inmesi, ibretli olan bütün işlerden gereğince ibret alma ve ebdal kulların makamına erişmenin sırrı vardır.” [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsîfü’n-nihâyât, sh:622]

BU TERKİB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَلْغَفَّارُ، اَلْغَفُورُ، اَلشَّكُورُ، اَلْغَافِرُ

el-Ğaffâr, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Ğâfir ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmek, günahlara ve kötü işlere düşen kişilerin bu hallerden kurtulmasına vesile olması için çok münasiptir. Her kim bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ onu çok hoş ve keremli bir kişiye dönüştürür.

اَلتَّوَّابُ، اَلْحَمِيدُ

et-Tevvâb, el-Hamîd ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin işleri kolaylaşır ve Allâh-u Te’âlâ onun tevbesini kabul eder.

اَلسَّمِيعُ، اَلْبَصِيرُ

es-Semî’, el-Besîr ism-i şerifleri:

Bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin, Allâh-u Te’âlâ zihnini açar, anlayışını artırır, onu edep timsali birisi haline getirir, ona sırların inceliğini işittirir ve gizli aşikar bütün eşyanın hakikatını gösterir.

Kulağında ve gözünde zayflık olan kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, bu hastalıkları geçer.

اَلْوَدُودُ، اَلشَّاكِرُ

el-Vedûd, eş-Şâkir ism-i şerifleri:

Allâh-u Te’âlâ bu ism-i şerifleri zikretmeye devam eden kişinin sevgisini kulların kalplerine o kadar yerleştirirki, onu gören herkes sever. Ayrıca o kişi başladığı bütün işlerde Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle muvaffak olur. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:634]

ESMA-İ HÜSNA İÇERİSİNDEN SEÇİLMİŞ BAZI İSM-İ ŞERİFLERDEN DERLENEN ON ADET ENMAT-I ŞERİFENİN BİRİNCİSİ

BİRİNCİ TERKİB-İ ŞERİF VE HAVASSI

اَللهُ، اَلْإِلَهُ، الرَّبُّ، اَلرَّحْمَانُ، اَالرَّحِيمُ، اَلْمَلِكُ، اَلْقُدُّوسُ، اَلسَّلَامُ، اَلْمُؤْمِنُ، اَلْمُهَيْمِنُ، اَلْعَزِيزُ، اَلْجَبَّارُ، اَلْمُتَكَبِّرُ، اَلْخَالِقُ، اَلْبَارِئُ، اَلْمُصَوِّرُ، اَلْحَكِيمُ

“Allâh, el-İlâh, er-Rabb, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-‘Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-(Kh)âlik, el-Bâri’, el-Müsavvir, el-Hakîm”

Bu ism-i şeriflerle zikre devam eden kişi:

a) Tevhid ve ihlas sırlarına,

b) İman nurunun ve yakin (görür gibi inanma) halinin artışına,

c) Manevi makamlarda yüksek geçişlere,

d) Kalbinin manen canlanmasına,

e) Nafile ibadetlere karşı ve ruhani sırlara ulaşmaya yönelik azminin artmasına,

f) Rahmani bahşişlere nailiyete,

g) Rabbinden ümidinin ziyadeleşmesine mazhar olur ki dünya ve ahiret saadetinin anahtarları mesabesinde olan bütün bu faziletler bu terkib-i şerifin topluca zikriyle elde edilebilir. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:621]

Ahmed el-Bûnî (Kuddise Sirrhû) ve Mâü’l-‘Ayneyn (Kuddise Sirruhû) bu terkib-i şerif hakkında şöyle demişlerdir: “Ey bu esma-i hüsna terkiplerini gören kişi! Bize nakledilen bu terkiplerde din ve dünya için sayılamayacak kadar birçok fayda vardır. Sen bu terkiplere devam edersen, umduğuna nail olursun. Okuyanların heveslerini artırmak için bu konudaki bazı havassı sizler için arz edeceğiz.”

BU TERKiB-İ ŞERİFTEKİ ESMA-İ HÜSNANIN HAVASSI

اَللهُ، اَلْإِلَهُ، الرَّبُّ

Allâh, el-İlâh, er-Rabb ism-i şerifleri:

1. Allâh-u Te’âlâ’nın ism-i şeriflerinden olan: “Allâh, el-İlâh, er-Rabb”

اَللهُ، اَلْإِلَهُ، الرَّبُّ

ism-i şerifleri çok kıymetli zikirlerdir. Bu evrad Allâh yolunda nefislerini helak etmiş büyük velilerin zikridir.

2. Bu ism-i şerifleri zikretmek halvette riyazat yapanlara çok münasiptir. Bu ism-i şerifler sayesinde, salik halvet esnasında Allâh-u Te’âlâ ile ünsiyet kurup manevi alem olan alem-i lahutun nurlarından, Rububiyyetin azametinden (yüceliğini idrak nimetinden) nasipdar olur.

Böylelikle Allâh-u Te’âlâ’ya karşı gösterilmesi gereken boyun kırıklığı, ihtiyaç arzı ve alçaklık gibi övülen hallere sahip olur. Bu saydıklarımız tarikat ehli içindir.

3. Tarikat ehli olmayan insanlar için bu ism-i şeriflerin havassı ise şudur; her kim bunları zikretmeye devam ederse, kesinlikle o kişinin üzerine rahmet ve bereket yağmurları yağar. (Tabiri caizse) Allâh-u Te’âlâ onu alın saçından tutup, bütün hayırlara çeker, onu bütün kötülüklerden korur.

4. Bedeninde ve ruhunda bir ağırlık ve gevşeklik bulan kişi bu ism-i şerifleri zikrederse, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle bu kötü hal kendisinden zail olur.

5. Her kim teheccüd namazından sonra bir saat boyunca: “Yâ Allâh! Yâ İlâh! Yâ Rabb!”

يَا اَللهُ! يَا إِلَهُ! يَا رَّبُّ!

şeklinde zikrederse, o kişi için büyük bir nur zahir olur, Allâh-u Te’âlâ onun kalp gözünü açar, dünya-ahiret hususunda ne ile dua ederse, duası kabul olur.

6. Açlığa sabrederek ibadetle uykusuz bir gece geçirdikten sonra: “Allâh”

اَللهُ

ism-i şerifini zikretmeye devam eden kişiyi Allâh-u Te’âlâ mukarreb (Kendisine manen çok yakın olan) kullardan yapar ve onu gayb alemindeki bazı sırlara muttali kılar.

اَارَّحْمَانُ، اَلرَّحِيمُ

er-Rahmân, er-Rahîm ism-i şerifleri:

1. er-Rahmân, er-Rahîm ism-i şerifleri ise iki kıymetli isimdir ki, bunları zikredenler, bu ism-i şeriflerin bereketiyle rahmet (acıma) sırrına, huşu ve tazarru sahibi biri olma şerefine nail olurlar.

2. Bu ism-i şerifleri zikretmek kalbi katı olan günahlara karşı cesaretli olan ve rahmet duygusu az olan kişilere çok münasiptir. Böyle olan bir kişi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ onun bu hallerini tersine çevirerek uzuvlarını itaate yöneltir. Böylelikle bu kişinin nefsi Allâh-u Te’âlâ’ya itaatlere boyun eğer.

3. Zalim birisiyle görüşmek durumunda kalan kişi bu ism-i şerifleri okuyarak onun yanına girse, Allâh-u Te’âla bu kişiye karşı o zalimin kalbine rahmet, merhamet ve iyilik yapma hisleri doldurur, böylece Allâh-u Te’âlâ o zalimin şerrine karşı ism-i şeriflerini zikreden zakire kafi gelir.

4. Her kim cuma günü güneşin parladığı bir vakitte (bir rivayet imam hutbedeyken) 8’e 8 şeklinde toplam içinde 64 tane kutucuk olan bir kare çizip bu ism-i şeriflerin harfleri olan:

ر ح م ن ر ح ي م

harflerini onların içerisine yazar, sonra da bu terkibi üzerinde taşırsa, o kişiyi gören herkes çok sever.

اَلْمَلِكُ، اَلْقُدُّوسُ

el-Melik, el-Kuddûs ism-i şerifleri:

1. el-Melik, el-Kuddûs ism-i şeriflerini zikretmek, adı sanı pek anılmayıp tanınmayanlar hakkında çok uygundur, çünkü böyle olan birisi bu ism-i şerifleri zikretmeye devam ederse, kadr-ü kıymeti artar ve meşhur birisi olur. Ayrıca Allâh-u Te’âlâ onun kalbindeki şirk pisliklerini temizler.

2. Her kim: “el-Kuddûs”

اَلْقُدُّوسُ

ism-i şerifini zikretmeye devam ederse Allâh-u Te’âlâ onun gönlündeki vesveseleri izale eder, içini ve dışını güzelleştirir, ayrıca her türlü kötülüğe düşmekten onu muhafaza eder.

اَلسَّلَامُ، اَلْمُؤْمِنُ

es-Selâmü, el-Mü’min ism-i şerifleri:

1. es-Selâmü, el-Mü’min ism-i şerifleri kalpteki korkunun izale olması için çok tesirlidir.

Özellikle de yolculuk yapanların ve terk edilmiş ürkütücü metruk yerlerden geçenlerin, kalplerinde doğabilecek korkunun yok olması için bu ism-i şerifleri zikretmeleri çok önemlidir.

Allâh-u Te’âlâ bu ism-i şerifleri zikredenlerin kalbinden korkuyu söküp alır ve onları seferde de hazarda da (yolculukta ve yurdunda) gizli ve aşikar bela ve musibetlerden, görünür görünmez afetlerden korur.

2. Her kim 8’e 8 şeklinde toplam içinde 64 tane kutucuk olan bir kare çizip içerisine bu ism-i şeriflerin harflerini (birbirinden ayrı şekilde) yazar ve bunu üzerinde taşırsa korkudan, yanmaktan ve boğulmaktan emin olur.

Aynı şekilde bu terkibin yazılı olduğu kağıdı bir ticaret malının içerisine koyarsa, o da hırsızlardan ve helak olmaktan muhafaza olur. Yine böylece bu vefk tahıl anbarına konulursa, oradaki mahsulata da bir zarar dokunmaz.

اَلْمُهَيْمِنُ

el-Müheymin ism-i şerifi zorlukları kolaylaştırmak ve hacetleri görmek hususunda çok tesirlidir. Bu ism-i şerifi zikretmeye devam eden kişinin istediği her şey kendisine kolaylaştırılır.

اَلْعَزِيزُ

el-‘Azîz ism-i şerifi:

1. Çok itibarlı birisiyken düşmanlarının kendisini zelil ettiği birisi: “el-‘Azîz”

اَلْعَزِيزُ

ism-i şerifini zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ ona itibarını iade eder ve bir daha kimsenin ona kötülük ulaştırmasına müsaade buyurmaz.

2. Bu ism-i şerifi çokça zikreden şeref kazanır ve kıymeti artar. Ayrıca düşmanları ona ulaşmaya yol bulamazlar.

Şunu bilesin ki; düşmanlar hissi ve manevi olmak üzere iki kısımdır. Hissi olan, yırtıcı hayvan ve haşerat gibi tabiatı gereği zararı dokunabilecek olanlar ile sana düşmanlığını belli eden hasetçilerindir. Manevi olan ise gözümüzle göremediğimiz nefsimiz ve ona hizmet eden ordularıdır. İşte insan bu ism-i şerifi zikrettiği müddetçe bu düşmanların hepsinin şerrine karşı Allâh-u Te’âlâ o kişiye kafi gelir.

3. Her kim billur (camdan) bir levha üzerine 4’e 4 şeklinde, toplam içinde 16 tane kutucuk olan bir kare çizip bu ism-i şerifin harfleri olan:

ع ز ي ز

harflerini onlara yazarak bunu üzerinde taşırsa Allâh-u Te’âlâ onun ömrünü uzun ve bereketli eder. Bu bir hayvanın üzerine dahi takılsa o da uzun yaşar ve sahibine hayırlı olur.

اَلْجَبَّارُ، اَلْمُتَكَبِّرُ

el-Cebbâr, el-Mütekebbir ism-i şerifleri:

1. Her kim: “el-Cebbâr, el-Mütekebbir”

اَلْجَبَّارُ، اَلْمُتَكَبِّرُ

ism-i şeriflerini zikretmeye devam ederse, Allâh-u Te’âlâ ona karşı bütün zalimleri boyun eğdirir.

2. Her kim bu iki ism-i şerifi gece yarısı iki rekatta bir selam vererek kıldığı on rekatlık teheccüd namazından sonra kendisine geçginlik gelinceye kadar zikreder de sonra kendisine zulmetmiş olan zalim birisi aleyhine beddua ederse, o kişi o vakitte musibete uğrar. Her kim de kendisine yapılan zulmü afferderse, onun da ecrini Allâh-u Te’âlâ elbette verecektir.

اَلْخَالِقُ، اَلْبَارِئُ، اَلْمُصَوِّرُ

el-(Kh)âlik, el-Barî’, el-Müsavvir ism-i şeriflerine gelince; her kim Allâh-u Te’âlâ’nın: “el-Kuddûs”

اَلْقُدُّوسُ

ism-i şerifini: “el-(Kh)âlik”

اَلْخَالِقُ

ism-i şerifine izafe ederek (bitiştirerek):

“el-Kuddûsü’l-(kh)âlik”

اَلْقُدُّوسُ الْخَالِقُ

şeklinde zikrederse, bunda şeytanı ve vesvesesini defetme hususunda kuvvetli bir tesir hasıl olur. [Mâü’l-‘Ayneyn, Na’tü’l-bidâyât ve tavsifü’n-nihâyât, sh:630-634]