Her Müslüman erkeğin ve kadının, kendine lâzım olan din bilgilerini öğrenmesi farzdır.

Her Müslüman erkeğin ve kadının, kendine lâzım olan din bilgilerini öğrenmesi farzdır.

Bunlar, sırasıyla şu bilgilerdir:❗️

1️⃣Îmân ve îtikâd bilgileri.

2️⃣Namazla ilgili bilgiler.

3️⃣Oruçla ilgili bilgiler.

4️⃣Zengin ise, zekât ile ilgili bilgiler.

5️⃣Eğer zengin ise hac ile bilgiler.

6️⃣Ana-baba hakkını öğrenmek. Resûlullah efendimiz; (Allahü teâlânın rızâsı, ana-babanın rızâsını kazanmakla elde edilir) buyurdu.

7️⃣Sıla-i rahm, akrabâyı ziyâret.

8️⃣Komşu hakkını gözetmek.

9️⃣Lâzım olan alışveriş bilgilerini öğrenmek.

🔟Helâli ve harâmları öğrenmek lâzımdır.

Çünkü insânların çoğu, bilmediğinden ve bildiği ile amel etmediğinden helâk olmuştur.

SIKINTINIZ OLUNCA ŞÖYLE DEYİN!

SIKINTINIZ OLUNCA ŞÖYLE DEYİN!

Ey bütün zarar ve belâları açan!

Ey tüm gizli ve kapalıları bilen!

Ey merhametlilerin en çok acıyanı!

Göğsümü darlatan, sabrımı tüketen, çaremi azaltan ve kuvvetimi zaafa uğratan her musibeti benden gider.

Hz. Ali Radıyallâhu anh

—-

TÜM MÜŞKİLLERİ HALL-U ASAN EDECEK BİR İSTİĞFAR

Nevf el-Bikâlî (Radıyallâhu Anh)dan nakledildiğine göre; istiğfarın birçok siğası varsa da Ali ibni Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen şu istiğfar pek büyüktür.

Bir arabi, Ali (Radıyallâhu Anh)a gelerek, karşılaştığı zorluklardan, maddi sıkıntıdan ve çoluk çocuğunun kalabalık oluşundan şikayette bulununca, o kendisine: “İstiğfara devam et” buyurdu.

Adam bir zaman sonra tekrar gelerek çok istiğfar ettiğini fakat halinde bir düzelme görmediğini arz edince, ona:

“Her halde sen istiğfarı güzel yapamıyorsun” dedi.

O kişi: “O zaman sen bana öğret” deyince, buyurdu ki: “Niyetini güzel yap, Rabbine itaat et ve şöyle söyle:

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ قَوِيَ عَلَيْهِ بَدَنِي بِعَافِيَتِكَ أَوْ نَالَتْهُ قُدْرَتِي بِفَضْلِى نِعْمَتِكَ أَوْ بَسَطْتُ إِلَيْهِ يَدِي بِسَابِغِ رِزْقِكَ أَوِ اتَّكَلْتُ فِيهِ عِنْدَ خَوْفِي مِنْكَ عَلَى إِنَائَتِكَ أَوْ وَثِقْتُ بِحِلْمِكَ أَوْ عَوَّلْتُ فِيهِ عَلَى كَرَمِ عَفْوِكَ، اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْ كُلِّ ذَنْبٍ خُنْتُ فِيهِ أَمَانَتِي أَوْ بَخَسْتُ فِيهِ نَفْسِي أَوْ بَذَلْتُ فِيهِ لَذَّاتِي أَوْ آثَرْتُ فِيهِ شَهْوَتِي أَوْ سَعَيْتُ فِيهِ لِغَيْرِي أَوْ اِسْتَغْوَيْتُ فِيهِ مَنْ تَبِعَنِي أَوْ غَلَبْتُ فِيهِ بِفَضْلِ حِيلَتِي، إِذْ أَحَلْتُ فِيهِ عَلَيْكَ مَوْلَاي فَلَمْ تَغْلِبْنِي عَلَى فِعْلِي إِذْ كُنْتَ سُبْحَانَكَ كَارِهًا لِمَعَصِيَتِي لكِنْ سَبَقَ عِلْمُكَ فِي اخْتِيارِي وَاسْتِعْمَالِ مُرَادِي وَ إِيثَارِي، فَحَلُمْتَ عَنِّي فَلَمْ تُدْخِلْنِي فِيهِ جَبْرًا وَ لَمْ تَحْمِلْنِي عَلَيْهِ قَهْرًا وَ لَمْ تَظْلِمْنِي شَيْئًا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ يَا صَاحِبِي عِنْدَ شِدَّتِي يَا مُؤَنِّسِي فِي وَحْدَتِي يَا حَافِظِي فِي نِعْمَتِي يَا وَلِيِّي فِي نِقْمَتِي يَا كَاشِفَ كُرْبَتِي يَا مُسْتَمِعَ دَعْوَتِي يَا رَاحِمَ عَبْرَتِي يَا مُقِيلَ عَثْرَتِي يَا إِلهِي الْحَقِيقِ يَا رُكْنِي الْوَثِيقُ يَا جَارِي اللَّصِيقُ يَا مَوْلَايَ الشَّفِيقُ يَا رَبَّ الْبَيْتِ الْعَتِيقُ، أَخْرِجْنِي مِنْ حَلِيقِ الْمَضِيقُ إِلى سِعَةِ الطَّرِيقِ وَ فَرِّجْ مِنْ عِنْدِكَ قَرِيبَ وَثِيقٍ فَاكْشِفْ عَنِّي كُلَّ شِدَّةٍ وَ ضِيقٍ وَاكْفِنِي مَا أُطِيقُ وَ مَا لَا أُطِيقُ، اَللَّهُمَّ فَرِّجْ عَنِّي كُلَّ هَمِّ وَ غَمِّ وَ أَخْرِجْنِي مِنْ كُلِّ حُزْنٍ وَ كَرْبٍ يَا فَارِجَ الْهَمِّ وَ يَا كَاشِفَ الْغَمِّ يَا مُنْزِلَ الْقَطْرِ وَ يَا مُجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّ يَا رَحْمنَ الدُّنْيَا وَ الْأخِرَةِ وَ رَحِيمَهُمَا وَ صَلِّ عَلَى خَيْرَتِكَ مِنْ خَلْقِكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ وَ ألِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ، وَ فَرِّجْ عَنِّي مَا ضَاقَ بِهِ صَدْرِي وَ عِيلَ مِنْهُ صَبْرِي وَ قَلَّتْ فِيهِ حِيلَتِي وَ ضَعُفَتْ لَهُ قُوَّتِي يَا كَاشِفَ كُلِّ ضُرٍّ وَ بَلِيَّةٍ وَ يَا عَالِمَ كُلِّ سِرٍّ وَ خَفِيَّةٍ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ، أُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللهِ إِنَّ اللهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ وَ مَا تَوْفِيقِي إِلَّا بِاللهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَ هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

‘Ey Allâh! Şüphesiz ki ben, Senin verdiğin afiyetle bedenimin işlemeye kuvvet kazandığı, üstün nimetinle gücümün eriştiği, bol verdiğin rızkınla elimin uzandığı her günahımdan, Senden korksam da cezamı geciktirmene güvenerek veya hilmine yaslanarak ya da cömertçe affına itimat ederek işlemiş olduğum her günahtan mağfiret diliyorum.

Ey Allâh! Gerçekten ben kendisinde emanetime hainlik ettiğim ya da kendime eksik bıraktığım veya nefsim için savurganlıkta bulunduğum yahut şehvetimi tercih ettiğim veya başkası için uğraştığım ya da bana uyanı azdırıp düşürdüğüm yahut hilekarlıkla üstün geldiğim her günahtan ötürü aff-ı mağfiret istiyorum.

Hani Sen benim bu günahlarımı istemezken, ben Sana karşı ey Mevlam hile yaparmışçasına davranmıştım da, Sen ezeli ilminde benim ne yolu seçeceğimi bildiğinden beni o işlerden engellememiştin.

Fakat beni zorla günahlara sokmayıp acele etmeyerek beklemiştin ve bana zerre kadar bile zulmetmemiştin!

Ey acıyanların en acıyıcısı! Ey darlığımda sahibim! Ey yanlızlığımda enisim! Ey nimetimin koruyucusu! Ey belamın savuşturucusu! Ey belamı açan! Ey duamı duyan! Ey gözyaşıma acıyan! Ey hatamı bağışlayan! Ey Gerçek İlahım! Ey güvenilir dayanağım! Ey en yakın kurtarıcım! Ey şefkatli Mevlam! Ey Beyt-i Atik’in Rabbi!

Beni darlıklarımdan geniş yola çıkar, tarafından beni en yakın zamanda güvenle feraha çıkar, her zorluk ve darlığı benden aç, gücüm yeten ve yetmeyen her şeye kafi gel.

Her türlü gam ve kederi benden uzaklaştır.

Her üzüntü ve dertten beni halas et! Ey sıkıntıları açan! Ey gamları keşfeden! Ey yağmuru indiren! Ey darda kalmışın duasını kabul eden!

Ey dünya ve ahiretin Rahmân ve Rahîmi!

Yaratıklarından seçtiğin Muhammed’e ve ak-pak olan Ehl-i Beyt’ine salat eyle! Ey bütün zarar ve belaları açan! Ey tüm gizli ve kapalıları bilen! Ey merhametlilerin en çok acıyanı!

Göğsümü darlatan, sabrımı tüketen, çaremi azaltan ve kuvvetimi zaafa uğratan her musibeti benden gider!

İşlerimi Allâh-u Te’âlâ’ya ısmarlıyorum. Şüphesiz ki Allâh-u Te’âlâ kulları hakkıyla görendir.

Muvaffakiyetim ancak Allâh-u Te’âla’nın yardımıyladır. Ancak O’na güvendim. O, büyük Arş’ın Rabbidir’ Âmîn!”

Bu tavsiye ile amel eden zat dedi ki: “Ben bu istiğfarları birkaç defa yaptığım anda Allâh-u Te’âlâ benden bütün dertleri ve sıkıntıları kaldırdı, rızkımı bollaştırdı ve tüm mihnetleri giderdi.” [Habîb Aydarûs, ‘lkdü’l-yevâkîti’l-cevheriyye, 1/95-96; Seyyid Mâlikî, Mâ zâ fî şa’bân, sh:63-65]

Her türlü dert, belâ, sıkıntıdan kurtulmak için, hayırlı muradına ermek için

▪️(Sıkıntıya duçar olan adamın söyliyeceği) Kurtuluş kelimeleri: “Lâ ilâhe illallahül halîmül kerîm. Lâ ilâhe illallahül aliyyül azîm. Lâ ilâhe illallahü Rabbüs semavatis seb’i ve Rabbül arşil kerîm” dir.
Ravi: Hz. İbni Abbas (r.anhüma)
Sayfa: 343 / No: 3
Ramuz El-Ehadis

▪️Her türlü dert, belâ, sıkıntıdan kurtulmak için, hayırlı muradına ermek için

Necm sûresi 58 nci ayeti kerim her türlü dert, bela, sıkıntıdan kurtulmak için. Hayırlı muradına ermek için iksir olan bir Âyet-i Kerim’dir.

لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ

“Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifetun.”

Meali:: Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.

Bu Âyet-i Kerimi  hatmi 70 bin veya (125 bin) olup, bu hatmi yapan Allah’ın bir çok lütfuna nail olur. Bir kaç gün içinde bu hatmi yapan kimse bundan sonra her gün en az (313) defa okumağa devam etmelidir.

Okumadan önce kendin, elbiselerin ve mekanın temiz olmalıdır. Allah rızası için 2 rekat namaz kılınır. Namazdan sonra 1 Fatiha, 3 İhlas süresi, Felak-Nas sûreleri okunur. 10 istiğfar, 1 Yâsîn-i Şerîf okunur. Ve en az 10 salavat okunur. Âyet-i Kerîm’i hangi niyetle okuyacak isen önce Allah rızası kazanmak sonra niyetin edilir. Eûzü-Besmele çekerek başlanır.

Bu âyet-i Kerimin Faziletleri:

Hastalar ve  özellikle felçli hastalaın şifa bulması içi çok etkilidir.

En kısa zamanda dert ve sıkıntınız ne ise Allah’ın izni yardımıyla kurtulursunuz. Her hangi bir bela ve musibetin kalkması için etkilidir.

Borçlardan en kısa zamanda kurtulunur.

Hakkın alınması için çok etkilidir.

Zalimin zulmünden ve şerlerden kurtulmak için etkilidir.

Hapisten kurtulmak için okunur.

Bekarlıktan kurtulmak için okunur.

İşsizlik ve rızık sıkıntısından kurtulmak için okunur.

Helal olan her türlü murada ermek için etkilidir.

Kaynak: Gizli ilimler hazinesi

▪️Kanser hastası olanlar Necm süresi 58. ayeti kerimeyi bir hafta içinde 70 bin okusun biiznillah şifa bulur.

ليس لها من دون الله كاشفة

“Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifeh.” Meali:: Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.

▪️Necm Suresi Ayet – 58 Tefsiri ve Faziletleri

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Necm Suresi Ayet – 58 Tefsiri

لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ

Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifetun.

Onu Allah’tan başka açacak kimse yoktur.

AÇIKLAMA

~~~~~~~~~~~

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kıyâmetin kopması Allah tarafından gerçekleştirilecektir. Onu gerçekleştirecek olan da geciktirmek isterse, geciktirecek olan da, öne almak isterse öne alacak olan da sadece Allah’tır. Zamanını O bilir.

Not: Kaf-22, Enam-75 ve Necm-58 ayetleri keşfin yani kalb gözünün açılması içi okunan zikirlerdir. Keşfi açılan kişiler karşılarındakinin duygu ve düşüncelerini okur, onların aklından geçenlere vakıf olurlar.

Her Arzun İçin İksir Gibi Ayet ve Dua ile Okunuşu

Bir kimse peşinde koştuğu, bir türlü erişemediği şeyin elde edilmesini, korkulan şeyin gitmesini, gam,sıkıntı, bunalım ve kederlerin giderilmesini, zulümden, iftiradan kurtulmasını, düşmana karşı yardım bulmasını, borcunu ödemesini, hastanın şifa bulması ve benzeri hususların gerçekleşmesini şeriatın emrettiği ve uygun gördüğü ölçüde arzu ediyorsa, Necm suresi-58. ayeti 1153 defa Halis ve istediği şey doğrultusunda, gönlünü de Allah c.c vererek, peygamber efendimizden şefaat dileyerek, meşayıh kiramdan ervahından medet umarak gündüzleri ve geceleri (en müsait saat teheccüd saatidir) okuyarak, hiç şeksiz ve şüphesiz muradına kavuşur.

Okuma Yöntemi:

Mümkünse boy abdesti değilse, yeni bir abdest aldıktan nafile olarak iki (2) rekat namaz kıldıktan ve 70 defa istiğfar “Estağfirullah el Azim “ 70 defa salavat “Sallallahü ala Seyyidina Muhammed” sonra, kırk bir defa (41) Fatiha suresi ve yirmi yedi defa (27) ihlas suresi, Buna ilaveten yasin suresini ve başka ayetler de okursa daha iyi olur, vaktin müsaitse Mülk suresi ve Vakıa süresini oku.

Sonra hasıl olan sevabı başta peygamber efendimiz s.a.v , onun ehli beytine ve ashabına ve İslam alimlerine Şeyh Abdülkadir Geylâni, İmam Hasan Şazeli, Hızır a.s, dört melekler, dört halifeler, Seyyid Muhammed Hakkı Hz. ümmedi muhammede ve sahibuz zamanın ruhlarına hediye edin.

Efendimiz hazreti Muhammed Mustafa sav ‘e okuyabildiğin kadar başında ve sonunda salavat getir!

Salavatı Fatihin veya Salaten tüncina veya hangisi olursa oku. O salavatlar arasında yaparsan başlangıçta ve bitişte Allah’a c.c gönderilen dilekçenin mührü şerifi olur.

Sonra belirtilen ayeti okumaya (necm suresi-58. ayeti) 1153 defa okumaya başlar.

“Leyse lehâ min dûnillâhi kâşife“

Şu beyyiti 1 defa ilaveten okur.

Çöller ovalar daraldığı, büyük belalar biriktiği, sonuçta ümitsizliğe düşürüldüğü,

Zaman, sen hüsnü lütfunla, ince ve anlamlı keşfinle, açıp giderdin bunları, yaaa ilahi!…

(dikkat: beyyitin mealini okuyun! zira latin harfle yazmak okumak kelimeyi eksik ve manayı bozar ondan sonra ayeti kerimeyi üç (3) defa okuyun “Leyse lehâ min dûnillâhi kâşife” beyti bir (1) kere okur. Çöller ovalar daraldığı, büyük belalar biriktiği, sonuçta ümitsizliğe düşürüldüğü zaman sen hüsnü lütfunla, ince ve anlamlı keşfinle, açıp giderdin bunları, yaaa ilahi!..)

—————————————————-

sonra (necm suresi-58. ayeti) elli (50) defa

“Leyse lehâ min dûnillâhi kâşife”

Beyyit 1 defa:

çöller ovalar daraldığı, büyük belalar biriktiği, sonuçta ümitsizliğe düşürüldüğü

zaman, sen hüsnü lütfunla, ince ve anlamlı keşfinle, açıp giderdin bunları, yaaa ilahi!…

—————————————————————

sonra (necm suresi-58. ayeti) yüz (100) defa

“Leyse lehâ min dûnillâhi kâşife”

Beyyit 1 (bir) defa:

çöller ovalar daraldığı, büyük belalar biriktiği, sonuçta ümitsizliğe düşürüldüğü

zaman, sen hüsnü lütfunla, ince ve anlamlı keşfinle, açıp giderdin bunları, yaaa ilahi!…

—————————————————————

(Necm suresi-58.ayeti) 1000 defa okuyup tamamla her yüz de beyyit bir defa türkçe anlamı ile okunacak

İşte mevzu olan beyyitin Latin harfle yazılışı ve manası

Beyyit:

Yâ men izâ zaga el feza* ve tera akemet cümelüd devahii* zegâtin nefsül himâme*

ve eeyiset indet tenahi* ferrac tehaa bi dagııy gatin* min hüsnü lutfike Yâ ilahiiy.

manası:

çöller ovalar daraldığı, büyük belalar biriktiği, sonuçta ümitsizliğe düşürüldüğü,

zaman, sen hüsnü lütfunla, ince ve anlamlı keşfinle, açıp giderdin bunları, Yâ ilahi!..

Faydaları

isteğin, arzun, idealin, aşkın, muhabbetin, iş ev araba, rızık genişliği, makam ve mevki sahibi olma isteğin, bir yere nakil veya naklini engellemen, Düşmana galip gelme,

Hak eden zalimin helâkı veya ıslahı, zinadan, içkiden ve haramdan vazgeçirme gibi.. Bir çok isteğin ne ise yerine gelene kadar, (en azından üç gece devam edilmelidir.) kısa zamanda bi iznillahi te’ala dileğin matlubun inşallah kabul olur. Her isteğine kavuşursun bi iznillahi te’ala.

Kaynak: Seyyid Muhammed Hakkı El Nazlı Hz. Hazinetü’l Esrar tercümesi 275. sayfa

——-

FÂTİHA’YI OKUMANIN ÖZELLİKLERİ VE BUNUN SAYISI VE YARARLARI

FÂTİHA’YI OKUMANIN ÖZELLİKLERİ VE BUNUN SAYISI VE YARARLARI
el-Hakîm diyor ki; bu sûrede bin zâhir, bin de bâtın olmak üzere iki bin hassa vardır. Âyetlerinin sayısı ise, ittifakla yedidir. Ne var ki bazısı En’amte aleyhim’i bir âyet saymaktadır; Besmele’yi değil. Bazısı da bunun aksini kabul etmektedir. Fâtiha yirmi beş kelimedir. Bazılarına göre yüz yirmi beş harfdir, bazısına göre de 123, bazısına göre de 130 harftir. Bu ihtilâf yazıya ve okumaya göre olmaktadır. Rûhu’l-Beyân ve Hanefî tefsirlerinde de bu husus belirtilmiştir. Şeyh Temimi’nin bazı talebesinden rivâyet edildiğine gö re, Miltan ülkesinde vebâ (salgın bir hastalık) baş göstenr ti. (Malûm o devirde salgın hastalıklara karşı ciddî bir ç bulunamamıştı). Şeyh Temîmî Hazretleri maddî imkân yokluğu karşısında mânevî tedaviye baş vurdu. Hastaların üzerine her defasında Besmele çekilerek 41 defa Fâtiha okunmasını emretti. Biz de öyle yaptık. Allah’ın izniyle hastalar şifâ buldu. Fetevâ-i Sofiyye’de de bu husus nakledilmiştir. Sabah sünnetiyle farzı arasında kırk bir defa Fâtiha okumaya devam eden kimse, ne gibi bir makam ve mevki arzu ederse onu elde etmiş olur. Fakir ise zengin olur; borçlu ise borcu ödenir. Hasta ise şifâ bulur. Zayıf ise güç ve kuvvet bulur. Garip ise izzet ve şeref elde eder. Halk arasında mukayese edilemeyecek kadar itibar kazanır. Süflî ve ulvî âlemlerde sevimli olur. Sözü dinlenir, işi beğenilir. Düşmanının yanında korkunç ve heybetli görünür. Dostunun yanında da son derece sevilir. O buna devam ettikçe Allah tarafından devamlı bir emniyet içinde bulunur. Bulunduğu makam ve mevkiden azledilen kimse sabah sünnetiyle farzı arasında kırk gün bir noksanlık yapmadan 41 defa olmak üzere her gün Fâtiha-i Şerîfe’yi okuyacak olursa, Cenâb-ı Hak onun makam ve görevini veya ondan daha iyisini verir Fâtiha’nın esrarı bereketiyle bu gerçekleşir. Allah ona salih bir evlâd da verir eğer kısır kalmış ise. Belirtilen tertip üzere Fâtiha ağrı ve sızı hissedilen yere, özellikle göz ağrısına halis bir niyetle okunursa, Allah şifâ verir. Bu öyle bir sırdır ki bunu ancak Allah’ın tevfîk verdiği kimseler bilebilir. Bu sırrı gizlemek gerekir. Ancak lâyık olana, gönülden inanıp kabul edene açıklanabilir.72’’ Allah bizi de, sizi de bu tertibe devam etmemizde başarılı kılsın. (Diyebiliriz ki, Fâtiha’nın böylesine şifâ olması, tıbbî bütün çarelere baş vurduktan ve gerekli bütün tedbirleri aldıktan sonra başlar. Tıbbın müdahale edemediği veya âciz kaldığı hastalıklarda elbette ki mânevî tedaviye başvurmak, Kur’ân’dan şifa beklemek çok uygun olur. Bununla beraber bir taraftan maddî imkânlara başvururken, mânevî çareleri de ihmal etmemek çok yararlı olur.)DÜRRETÜ ’L-ÂFÂK sahibi, ilm-i huruf ve evfak hakkında diyor ki: Her farz namazdan sonra Besmele ile birlikte yedi defa Fâtiha-i Şerîfe’yi okumaya devam eden kimseye Allah hayırların kapısını açar. Allah ona, din ve dünya işlerinde yeterli sebep yaratır. Fâtiha’yı bir pamuk parçası üzerine yedi defa okuyup üfleyen ve sonra onu bir yara üzerine koyan kimseye Allah Fâtiha bereketiyle şifâ verir. (Bu da gerekli tıbbî müdahale yapıldıktan şonra yapılmalıdır. Veya tıbbı müdahale imkânları bulunmayan bir ülkede, bir kabilede yapılabilir.) Farz namazlardan sonra yirmi defa Fâtiha-i Şerîfe’yi okumaya devam eden kimse, her gün yüz defa bu sûreyi okumuş olur Böylece Allah onun rızkını genişletir, durumunu iyileştirir, iç âlemini nurlandırır, işlerini kolaylaştırır, gam ve kederini giderir. Arzu ettiği izzet ve şerefi ona lütfeder. Fâtiha ile birlikte bereket iner, ihtiyaçlar karşılanır. Fâtiha’da erbabı için sırlar ve nurlar vardır. Fâtiha dine, doğruluğa, Allah’a yönelmeye, başarılı olmaya, yardım görmeye, düşmanı kahretmeye üstün gelmeye, ibâdet etmeye, tâatte bulunmaya, merhamet ve şefkatli olmaya, sevimli kalmaya, yeterli bulunmaya, kötülükten korunmaya, güven içinde kalmaya, mülk edinmeye, irâde, ilim ve best sahibi olmaya, sevinç duymaya, anlayışlı bulunmaya, malda fazlalık elde etmeye, mevki sahibi olmaya, güzel bir hayat sürmeye, evdeki hizmetçileri ve çoluk çocuğu korumaya, zarar ve fesaddan uzak bulundurmaya, ilmin inceliklerini anlamaya, hikmet dolu konuları kavramaya, hakikat ifade eden ölçüde konuşmaya, mârifet sahibi olmaya delâlet eder. Bütün bunlar Fâtiha-i Şerîfe’nin bereketi ve esrarı ile olur.

Fâtiha’nın bir nice özellikleri vardır. Allah hayır kapılarını ona devam edene açar. Malında ve canında bereket bulur. Köklü konularda sözü geçerli olur. Allah onu zamanın üzücü olaylarından kurtarıp güveni içinde bulundurur. Açlık ve fakirlik gibi üzücü ve ezici şeylerden korur. Onun sevgisini gönüllere yerleştirir. Allah’tan (meşru olarak) ne isterse mutlaka kendjsine verilir. Evet bütün bu özellikler, ancak Fâtiha’ya devamla elde edilebilir. Aynı zamanda ehil bir zattan müsaade almakla gerçekleşir. Nasıl ki biz, Peygamber’in (S.A.V.) mânevi huzurunda bunun müsaadesini meşâyih-ı kirâmdan almış olduk.

Bir rivâyette ise deniliyor ki: Fâtiha-i Şerife sabah namazından sonra otuz defa, öğle namazından sonra yirmi beş defa, ikindi namazından sonra yirmi defa, akşam namazından sonra on beş defa, yatsı namazından sonra da on defa okunur. Bunun toplamı yüze ulaşır. Bu her iki yolda uygun ve güzeldir. Her farz namazı müteakip yüz defa Fâtiha-i Şerîfe’yi okuyan kimse, buna devam ederse, sür’atle maksadına erişir.

Kim de sabah namazından sonra Fâtiha’yı harfleri sayısınca (125) okursa, arzuladığı şeyi elde eder. Bunda şek ve şüphe yoktur. (Ancak arzulanan şey, iman gücünü artıracak, bilgiyi geliştirecek, ibâdet zevkini kökleştirecek ölçüde olmalıdır. Nefsin bitip tükenmeyen birtakım istekleri vardır ki çoğu gayr-ı meş- rûdur Onlara kavuşmak için okunursa hiçbir yarar elde edilemez ve sonuç da vermez). Belirttiğimiz bu tertibin birçok esrarı ve özellikleri vardır.

Deniliyor ki: Fâtiha’yı 125.000 defa harflerinin sayısınca hatmetmekte büyük faydalar vardır. Şöyle ki: Fâtiha’nın bir harfini al, bin defa söyle; böyle onu belirtilen şekilde hatmetmiş olursun, diyenler vardır. (Daha uygun olanı, 125.000 defa tekrarlayıp okumaktır. Harflerini alıp bin defa tekrarlamak pek matlub değildir).

Kim de Fâtiha-i Şerîfe’yi peygamberler, Bedir savaşma iştirak eden mücahidler ve Talût’un askerleri sayısınca (yâni 313 defa) okursa, arzu ettiği (meşru) maksadlar ve savunmalar kendisine hâsıl olur. Bu sayıda büyük bir sır vardır. İnşaal- lah ileride ÂYET-1 KÜRSÎ bahsinde buna yer vereceğiz. Allah’a yönelip Fâtiha-i Şerife’yi okumaya devam eden kimse arzusunu kendi nefsinde örneklendirir ve okuduktan sonra (belirtilen sayı — 313— tamamlanmış olacak) başka bir şey ummazsa, mutlaka Allah onun isteğini kabul buyurur ve bunu acele olarak lütfeder. Ben bunu birkaç defa denedim, aynen gerçekleşti. Şüphesiz ki bu büyük bir sırdır, yüce bir kaderdir ki Allah onu sûrelerin en büyüğü olan Fâtiha’ya yerleştirmiştir. O halde Fâtiha’nın kıymetini bil, sırrını ifşâ etme..

Mârifet erbabından bazı ilim adamları, Fâtiha-i Şerîfe’nin bini zâhir, bini bâtın olmak üzere iki bin özelliğinin bulunduğunu söylemişlerdir. Gece ve gündüz bu sûreyi okumaya devam eden kimseden tembellik ve korku kalkar. Allah onun içini ve dışını her türlü nefsanî âfetlerden, şeytanî isteklerden temizler. Allah ona hem zâhirde, hem bâtında Ledünnî ilim ilham eder. Fâtiha’yı okuyan tam bir istikamet üzere bulu- nur. (?)7îa Hâdimî merhum diyor ki: Sofî, oturarak, ayakta iken, süvari bulunurken, yaya yürürken ve bütün durumlarında Fâtiha-i Şerîfe’yi okumaya vaktini ayıracak ve bunda iktisar yapacaktır. (Allah bizi de, sizi de buna devam etmemiz için mu-, vaffak etsin!.)

Şeyh el-Bevnî (rahmetullahi aleyh) Şemsü’l-Maarif adlı kitapta diyor ki: Allah bizi ve sizi muvaffak eylesin! Şüphesiz ki Fâtiha-i Şerîfe’nin hayret verici hassalari vardır. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyuruyor ki: «Kim Fâti- ha’yı döşeğine uzandığında okur ve beraberinde üç İHLÂS ile MUAVVAZATEYN’! de okursa, ölümden başka her şeyden güven içinde olur.»

İbni Abbas (R.A.) diyor ki: «Hazret-i Ali’nin (R.A.) oğlu Hz. Haşan hastalandı. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buna çok üzüldü. Cenâb-ı Hak O’na vahyederek, içinde (F) harfi bulunmayan sûreyi oku, diye buyurdu. (F) âfettendir. Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz içinde su bulunan bir kaba Fâtiha’yı kırk defa okuduktan sonra Hazret-i Hasan’ın ellerini, ayaklarım, yüzünü ve başını, bedenin açık ve kapalı yerlerini o su ile yıkadı. Allah da ondan elem ve rahatsızlıkları giderdi.»

Rivâyete göre İbni Şa’bî, yan ağrısından müşteki bulunusun Pazartesi günü altmış defa, çarşamba günü kırk defa, perşembe günü otuz defa, cuma günü yirmi defa, cumartesi günü on defa olmak üzere her gün onar onar eksilterek devam etsin. Böylece Fâtiha-i Şerife’yi yedi günde bu tertip üzere her ay okusun. Medine-i Münevvere’de Hind ulemâsından olan şeyhim bana böyle icâzet verdi ve o da kendi şeyhinden şöyle nakledip anlattı: «Şeyhim halkın bulunmadığı bir yerde oturuyor, etrafında da bir hayli müridi yer alıyordu. Şeyh efendi bunların günlük yemek ve içmesini verir ve herkesin tabiatına uygun bir gıda maddesi takdim ederdi. Bununla beraber şeyhimin ne bir kazancı, ne de bir ticareti vardı. Sadece Fâtiha ile tasarrufta bulunurdu. Şeyhim bunu bana hicri 1262 yılında anlatmıştı.» Yapılan sahîh rivâyette, Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyurdular ki: «Gece ya da gündüz oniki rek’ât namaz kılan ve her rek’atinde Fâtiha-i Şerîfe’yi ve bir sûreyi okuyan, her iki rek’atte teşehhüde oturan, selâm veren; son iki rek’atte teşeh- hüdden sonra secdeye varıp selâm vermeden önce Fâtiha’yı yedi defa, Âyet-i Kürsî’yi yedi defa okur, sonra da şu teşbihi on defa tekrarlar: Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerike leh le- hül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir, ve bunu müteakip şu duâyı okur :

«Allah’ım! Senden ARŞ’in izzet dolu akıdlanyla, kitabından esen rahmet müntehasiyle, senin büyük ve yüce isminle, tastamam sözlerinle (sana yönelip) hâcetimi yerine getirmeni istiyorum.» Der ve sonra hâceti ne ise onu ister. Sonra da başmı kaldırıp sağa sola selâm verirse, şüphesiz ki Cenâb-ı Hak onun hâcetini yerine getirir.» Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz devamla buyurdular ki: «Bunu alçaklara, beyinsizlere, ahlâksızlara öğretmeyin. Çünkü bu kabul olunan bir duâdır.»728 îlim adamlarından bir kısmı diyor ki: Seher vaktinde kim Fâtiha’yı kırk bir defa okumaya devam ederse, Allah ona rızık kapılarını açar, işlerini kolaylaştırır, zahmetsiz külfetsiz olarak işlerini yürütür. Allah’ın izniyle buna mazhar olur. Ha- vassı’l-Kur’ân’da da bu husus belirtilmiştir.

Ecel! İki türlü ecel vardır; Biri ecel-i mübrem, diğeri de ecel-i muallak’dır.

Ecel!
İki türlü ecel vardır;
Biri ecel-i mübrem, diğeri de ecel-i muallak’dır.
Ecel-i mübrem asla değişmez, kat’îdir,
fakat ecel-i muallak değişebilir. Çünkü bu ecel, bir işin yapılmasına veya yapılmamasına bağlanmıştır. Bir iş yapılırsa ecelin gelmesi, yapılmazsa gelmemesi takdir olunmuştur.
Meselâ: duâ’ya bağlı ecel, sadaka’ya bağlı ecel, devâ’ya bağlı ecel gibi. Duâya bağlı eceli Cenâb-ı Hakk, dua eden kuluna değiştirir, sadakaya bağlı eceli de, verilen sadaka ile değiştirir, ilaca bağlı eceli de, ilacın devasıyle değiştirebilir.
Bunlara ecel-i muallak denir.


Bir de kaza ve belaları değiştirme vardır ki, Allah yazdığı bir belayı, bir sadakaya veya duaya veya bir namaza, veyahut bir hayra bağlamıştır, o da, o hayır, o sadaka işlenince belayı def eder.


Nitekim Hadisi Şerifde sadaka hakkında buyrulmuştur ki: “Sadaka belayı def eder, ömrü uzatır, Allah’ın gadabını söndürür, günahları imha eder, rızka bereket getirir.” Sadakanın daha pek çok hasletleri sayılmıştır. Faydaları çoktur.


Meselâ ağızdan çıkan sözlere bağlı hükümler de vardır. Onun için ağızdan çıkan sözlere çok dikkat etmelidir. Çünkü, “Ayak sürçerse bacak kırılır, fakat dil sürçerse baş kesilir.”
İşte bu ecel de dilinden çıkan söze bağlı eceldir.


Ecel-i muallak, bağlı bulunduğu şeyle gelir. Sadaka belayı def eder, eğer verilmezse bela gelir, sadaka ömrü uzatır, eğer verilmezse ecel gelir, çünkü ecel-i muallak buna bağlıdır…
Sadaka verilince ecel değişecek ve ömür kat’î ecele kadar uzayacaktır. Verilmezse ecel-i muallak takdir olunacak veya mukadder bela gelecektir.
(Mahmud Sami Ramazanoğlu ks. Altınoluk Dergisi, 2002 – Ekim, Sayı: 200, Sayfa: 026)

Sual: Allahü teâlânın, sevdiği kulunun dua etmesini sevdiği için, duasını geciktirdiği doğru mudur?

Sual: Allahü teâlânın, sevdiği kulunun dua etmesini sevdiği için, duasını geciktirdiği doğru mudur?

CEVAP

Öyle durumlar da olabilir. Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle anlatıyor: (Allahü teâlâ bir kulunu severse veya onun sevgili bir kul olmasını isterse, üstüne bardaktan boşanırcasına musibet yağdırır, onun üzerine ardı ardına belalar gönderir. Bu kimse dua ederse, Cebrail aleyhisselam der ki:

— Ya Rabbi bu sevgili kulun istediğinin verilmemesinin hikmeti nedir ki?

Allahü teâlâ buyurur ki:

— Ben onun sesini dinlemeyi seviyorum. Bırakın, duaya devam etsin!

Kul, ya Rabbi der, Allahü teâlâ lebbeyk der, (Senin her istediğini vereceğim ve memnun edeceğim. İzzetime yemin ederim ki, ne dua edersen kabul edeceğim, ne istersen vereceğim; ancak bu isteklerini ya dünyada veya ahirette veririm. Ahirette verirsem daha üstününü verir, daha büyük belaları üzerinden def ederim) buyurur.

Kıyamet günü, teraziler kurulur, namaz ehli getirilir, karşılığını tam alırlar. Oruç tutanlar getirilir, karşılığını tam alırlar. Zekât ehli getirilir, onlar da karşılığını tam alırlar. Hac ehli getirilir, onlar da karşılığını tam alırlar. Belaya, musibete uğrayanlar getirilir, onlar için terazi kurulmaz, ücretleri, mükâfatları tartısız bol bol verilir. Bunlara verilen sevabların büyüklüğünü görenler, (Keşke bizim de dünyada vücutlarımız makaslarla doğransaydı da, biz de böyle büyük nimetlere kavuşsaydık) derler. İşte şu mealdeki âyet-i kerime bunu bildiriyor: (Ey îman eden kullarım, Rabbinizden [emir ve yasaklarına riayetsizlikten] korkun. Bu dünyada [Allahü teâlâya itaat ederek] iyi iş yapanlar için, [ahirette] bir güzellik [Cennet] vardır. Allah’ın toprağı yeryüzü geniştir. [Kâfirler içinde daraldığınız zaman, başka ülkelere hicret edebilirsiniz.] Ancak [ibâdete, taate, belâlara ve vatanından ayrılıp hicretin güçlüklerine] sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.) [Zümer 10] (Dürr-ül mensûr – İmam-ı Süyûti)

Her dua kabul olur

Sual: Her dua kabul olur mu? Kabul edilmeyen dua olur mu?

Sual: Her dua kabul olur mu?

Kabul edilmeyen dua olur mu?

CEVAP

Günah olmayan ve şartlarına uygun yapılan her dua kabul olur. Allahü teâlâ kendisine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ, (Bana dua edin, kabul edeyim) buyuruyor. (Mümin 60)

Allahü teâlâ, kabul etmese böyle buyurur mu? (Ben dua ediyorum; ama kabul olmuyor) demek yanlıştır. Onunki de kabul olmuştur. Mesela o kimse bir araba ister de, Allahü teâlâ ona bir ev ihsan edebilir. O, arabayı alamadığı için duam kabul olmadı zanneder. Duası sayesinde başına gelecek büyük bir bela önlenmiş olabilir. Yahut dua sayesinde günahları affedilmiş olur veya ahirette çok büyük ihsanlara kavuşur. Bu kabul edilme hususu, bir hadis-i şerifte şöyle açıklanıyor: (Meşru olarak dua eden mümin, şunlardan birine muhakkak kavuşur: Kabul olur veya kabul edilmiş bir ibadet sevabı alır ve âhirette büyük nimetlere kavuşur. Günahları affedilir veya iyilikleri artar yahut önlenmesini istediği o kötülüğün bir benzerinden onu kurtarır. O halde dua etmeye devam edin! Allah’ın ihsanı boldur. Dünyada duası kabul olanlar, duası dünyada kabul olmayanlara, ahirette verilen nimetleri görünce, “keşke, bizim de dünyada dualarımız hiç kabul olmasaydı” diyeceklerdir.) [Deylemi, Hâkim]

Peygamber efendimiz anlatır:

Allahü teâlâ bir kulunu severse veya onun sevgili bir kul olmasını isterse, üstüne bardaktan boşanırcasına musibet yağdırır, onun üzerine ardı ardına belalar gönderir. Bu kimse dua ederse, Cebrail aleyhisselam, (Yâ Rabbi, bu sevgili kulun istediğinin verilmemesinin hikmeti nedir?) diye sorunca, Allahü teâlâ, (Ben onun sesini dinlemeyi seviyorum, bırakın, duaya devam etsin!) buyurur. Kul, ya Rabbi der, Allahü teâlâ, (Söyle, her istediğini vereceğim ve memnun edeceğim. İzzetime yemin ederim, ne dua edersen kabul edeceğim, ne istersen vereceğim; ancak bu isteklerini ya dünyada veya ahirette veririm, ahirette verirsem daha üstününü verir, daha büyük belaları üzerinden def ederim) buyurur.