NÂSİB’Lİ KİŞİ KİMDİR❓

NÂSİB’Lİ KİŞİ KİMDİR❓

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

İnsanlar filan kişi çok nasipli derler; Evi var, arabası var, işi var, güzel bir eşi var, makam sahibi. Evlatları var, güçlü insanlarla ilişkileri var. Bunların hepsi nasiptir, dünya nasiplerinden..

Gerçek nasipli kişi ise;

▪️BAKARA Sûresi’nin son iki ayetini (Âmener-Rasûlü….)’yü gece yatmadan önce okuyanın ona yeteceğini bilen ve okuyandır.

▪️Nasipli kişi;

ÂYETÜ’L-KÜRSÎ’yi her FARZ NAMAZDAN sonra okuyanın ile CENNET arasında sadece ölüm olduğunu bilen ve okuyandır.

▪️Nasipli kişi;

ÂYETÜ’L-KÜRSÎ’yi yatmadan önce okuyanın, onu sabaha kadar koruyacağını ve ona şeytanın asla yaklaşamayacağını bilen ve okuyandır.

▪️Nasipli kişi;

Üç defa İHLÂS Sûres’ni okumanın bir HATİM sevabına nâil olacağını bilen ve okumaya devam edendir.

▪️Nasipli kişi;

MÜ’MİNLER için ALLAH’dan bağışlanma dileyene, ALLAH’ın o bağışlanma dilediği her mü’min için sevap yazdığını bilip, onlar için tevbe, istiğfar edendir.

▪️Nasipli kişi;

❗️“Sübhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber” zikirlerinin güneşin üzerine doğduğu her şeyden hayırlı olduğunu bilip, bunları söyleyen kişidir. ❗️(Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, bütün hamdler ona mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür)

▪️Nasipli kişi;

Sabah ve Akşam namazlarının farzlarından sonra henüz oturuşunu değiştirmeden,

Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse on defa, lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hâmdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, derse, İsmâil aleyhisselâm’ın soyundan dört kimseyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.” (Buhârî, Daavât 64; Müslim, Zikir 30. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 103)

Hz.İSMAİL’İN soyundan dört köle âzat etmiş gibi olduğunu ve şeytanın ona asla zarar veremeyeceğini bilen ve bunu söyleyendir.

NOT; Genellikle namazlardan sonra ve dua etmeden önce okunan bu zikrin mânası şudur: “Allah’tan başka ilah yoktur, yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter”.

▪️Nasipli kişi;

EZAN okunurken onu dinleyip okunduktan sonra “Allahümme rabbe hâzihid-da’vetit-tâmmeti vessalâtil kâimeti âti Muhammedenil vesîlete vel fadîlete veddereceterrefî’ate veb’ashu mekâmen mahmûdenillezî vaadtehu inneke lâ tuhlifül mîâd.

(Ey bu eksiksiz da’vetin ve zamanı gelmiş namazın rabbi olan Allah’ım! Hazret-i Muhammed’e; Vesile’yi, Fadile’yi, yüce ve yüksek olan dereceyi ihsan buyur ve Onu, kendisine va’d ettiğin Makam-ı mahmud’e ilet, şüphesiz sen sözünden caymazsın.)” diye Hazreti MUHAMMED ﷺ e dua eden kişiye, O’nun şefaatinin vacip olacağını bilen ve söyleyendir.

▪️Nasipli kişi;

Gece ve gündüzün yirmi dört saat olduğunu ve bu saatler içinde bir cüz KUR’AN okuyabilen kişidir ki; bu bir cüz en fazla 30 dakikasını alacaktır.

▪️Nasipli kişi;

Sabah namazını camide cemâatle kıldıktan sonra güneş doğduktan yarım saat sonra 2 rek’ât İşrak Namazı kılarak nafile bir hac, bir umre sevabına nâil olacağını bilendir.

▪️Nasipli kişi;

Fazileti çok büyük olan DUHA (kuşluk) vaktinde iki rekat DUHA namazı kılabilendir ki; bu beş dakikasını almayacaktır.

▪️Nasipli kişi;

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim sabah akşam yüz defa sübhânallâhi ve bi-hamdihî: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim” derse, onun söylediklerinin bir mislini veya daha fazlasını söyleyen kimse dışında hiçbir şahıs, kıyâmet gününde onun söylediğinden daha faziletli bir zikirle gelemez.”

Müslim, Zikir 26. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 101; Tirmizî, Daavât 61

*1413 numaralı hadisin son cümlesinde “Bir kimse günde yüz defa sübhânallahi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır” buyrulmuştu.

Günahları denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanacagını bilen ve bunu söyleyendir.

NAMAZ KILDIKTAN SONRA TESİBİHATI SAKIN TERK ETMEYELİM..

NAMAZ KILDIKTAN SONRA TESİBİHATI SAKIN TERK ETMEYELİM..
~~~~~~~~~
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle Buyuruyor;

“Ben size bir şey öğreteyim mi?

Onunla, sizi geçenlere yetişir,

sizden sonrakileri de geçersiniz.

Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar.

Her namazdan sonra

33 kere ‘Subhanallah’,

33 kere ‘Elhamdulillah’,

33 kere ‘Allahü ekber’

derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da,

‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh,

lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir’

derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.”

(Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)

Namaz kıldıktan sonra tesbih çekmek şart değildir, işi olan işine gidebilir. Tesbihi yolda da çekebilir. Fakat mühim ve acil işi olmayan mutlaka tesbih çekmelidir. Çünkü namazlardan sonra tesbih çekmenin fazileti çoktur.

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Namaz kılan kişi, Rabbi ile konuşmakta, Ona yalvarmakta ve Onun büyüklüğünü ve Ondan başka her şeyin hiç olduğunu görmektedir. Peygamber efendimiz, (Farz namazdan sonra 33 tesbih, 33 tahmid, 33 tekbir ve bir de tehlil) emretmiştir. Bunun sebebi, namazdaki kusurlar Tesbih ile örtülür. Layık olan, tam ibadet yapılamadığı bildirilir. Tahmid ile, namaz kılmakla şereflenmenin Onun yardımı ve eriştirmesi ile olduğu bilinerek, bu büyük nimete hamd edilir. Tekbir ederek de, Ondan başka ibadete layık kimse olmadığı bildirilir. (m.304)

İşi olanın duayı beklemeden gitmesi, yolda okuması caizdir. Zaruret olmadıkça, dua ve tesbihleri terk etmemelidir. Âyet-el kürsi ve tesbihlerin fazileti büyüktür. Ey Oğul İlmihali’ndeki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kim, farz namazı bitirince, yerinden kalkmadan bir defa Âyet-el kürsiyi okuyup 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü ekber derse, 99 olur. Bir defa da La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir, dese Hak teâlâ o kişinin günahlarını affeder.)

Cemaziyelevvel Ayı. Ne yapalım?

CEMADİYE’L-EVVEL AYININ İLK GECESİ (BU GECE) YAPILMASI FAZİLETLİ OLAN AMELLER…

* Mümkünse gusül abdesti veya namaz abdesti alınır. Abdest esnasında; “Yarabbi! Şu su, haricî kirlerimi na­sıl temizliyorsa, Sen Azîmü’ş-şân da benim manevî kirlerim olan günahlarımı öylece affet ve gireceği­miz bu yeni ayın, fazilet ve nimetine erdir” diye dua edilir.

* İki rekât sünnet-i salât-ı vüdû (abdest şükür) namazı kılınır. Birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kul ya eyyühel kâfirun, ikinci rekâtında İhlâs-ı şerif sûre-i celîleleri okunur.

* 3 kere Kelime-i Şehadet.

* 11 kere (La ilahe illallah).

* 11 kere İhlâs-ı şerif.

* 1 kere Felak ve Nas sureleri okunur.

* 1 kere Fatihâ-i şerife.

* 1 kere Elif lam mim – hümül müflihun’a kadar (Bakara sû­resinin, ilk beş âyet-i kerîmesi) okunur ve şöyle devam edilir. Sadeka-llahü’l-azîm. Sübhane rabbike

rabbi’l-izzeti ammâ yesıfûn ve selâmün ale’l-mürselin ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemin. “İlâ şerafi’n-nebiyyi sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem ve âlihî ve ashâbihî ve meşâyihinâ ve üstâzinâ ve ihvâninâ ve li-ebeveyninâ ve li akrabâine’l-Fatiha” denip bir Fatiha okunur.

* 100 kere Estağfirullah. Yüzüncüde; “Estağfirullahe’l-Azîme’l-Kerîme-llezî lâ ilâhe illâ hû. El-hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh. Tevbete abdin zâlimil li nefsihî lâ yemlikü li nefsihî mevtev ve lâ hayâtev ve lâ nüşûrâ.” denir.

* 100 kere Salâvât-ı şerife.

* 100 kere İhlâs-ı şerif.

* 100 kere Kelime-i tevhîd.

* 100 kere Lâfza-i Celâl (ALLAH)

* 100 kere Salâvât-ı şerife.

Sübhane rabbike rabbi’l-izzeti ammâ yesıfûn ve selâmün ale’l-mürselin ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemine’l-Fatiha” denip bir Fatiha okunur.

Ne yapalım?

Cinsel Sapıklığı Eşcinselliği norm/normal olarak tanımlayan, toplumu AHLAKSIZLIK zemininde formatlayan dayatmalara itiraz ediyoruz. (Âdem Çevik, Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı)

Cinsel Sapıklığı Eşcinselliği norm/normal olarak tanımlayan, toplumu AHLAKSIZLIK zemininde formatlayan dayatmalara itiraz ediyoruz.
Türkiye Aile Birliği Başkanı Adem Çevik CEDAW AİHS İSTSÖZ LANZAROTE DSÖ sözleşmeleri ve dayattığı yasalar ve Toplumsal Cinsiyet politikaları cinsi sapıklığı teşvik ediyor!..
Türkiye Aile Meclisi Basın Bülteni 23 Kasım 2022 sayi:93
Son dönemde devletin yürüttüğü aile politikaları ve medya üzerinden gelen kültürel saldırılar nedeniyle kamuoyunda eşcinsellere ve eşcinselliğe karşı tepki ve hassasiyet gelişti.
Ancak kanaatimize göre LGBTQPEZ+ bireyler sorunların failleri değil, genelde kurbanlarıdır. Eğer bu insanların -özellikle alt kesimden gelenlerin- ömür ortalamasına, intihar, cinayet ve şiddete uğrama oranlarına, bu insanlardaki uyuşturucu, alkol ve madde bağımlılık istatistiklerine; cinsiyet değiştirme ameliyatı adı altında adeta sakatlanan birey sayısına göz atılırsa, yaşadıkları hayatın çok zor ve sıkıntılı bir bedeli olduğu fark edilecektir. Bu yüzden öfkenin; bu bireylere değil, yeni nesle bu hayatı “normal” ve “özenilesi” gösteren algı merkezlerine yönelmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Hedefimiz, fert ve birey olarak bu insanlar değildir. Hedefimiz, gerek insani sömürü, gerek yalnızlık ve çaresizlik, gerek güvenlik, gerek özürlülük, gerek bağımlılık, gerek toplumsal uyuşmazlıklar, gerek farklı zulüm ve sapkınlıklara karşı insanlık tarihinde bulunabilmiş en güvenli çözümün yani “ailenin” ve “akrabalık dayanışma döngülerinin”, “kutsanmış” bir “bencillik” ve “şehvetçilik” dini ile yok edilmesine itiraz etmektir.
Tarihin tüm zamanlarında eşcinseller her toplumda var olagelmişlerdir. Fakat bu zamana kadar hiç bir devlet, toplumunu kanuni yaptırımlarla eşcinsel beğenisi ve ahlakı seviyesinde formatlamayı düşünmemiştir. Toplumun, ahlakın dışlandığı bir “şehvetperestlik” üzerinden formatlanmasına itiraz ediyoruz.
Binlerce yıllık insani tecrübeyi reddetmek ve dinlerin AHLAK temelli toplumunu dağıtmanın; onun yerine şehveti ve bencilliği referans alan hatta kutsayan bir hukuk sistemi kurmanın gerekçesi nedir? Kurulacak toplumun daha iyi bir toplum olacağına dair elimizde, hali vakti yerinde bazı eşcinsel ya da hiçbir değeri sahiplenme becerisi olmayan modern zaman aydınlarının(!) sanrılarından başka bir şey var mı? Şehvet ve bencilliği kutsayan hukuk anlayışının kovaladığı ahlak, namus, şeref, ırz, iffet, mahrem gibi erdemlerin arkalarında bıraktığı boşluğun sıradan insanların tahayyüllerini aşan sapkınlıklarca doldurulmakta olduğunun; hatta ensesti, pedofiliyi, zoofiliyi bile meşrulaştıran süreçleri çağırmakta olduğunun farkında değil misiniz?
Tarihin hiçbir döneminde erkeğin kadınla ilişkisinde evlilik, gayrı meşru ve ahlaksız ilişkilerden daha riskli olmamıştı. Evliliğin, erkek için RİSK alanı olarak tanımlanmasına, evlilikten uzak durmaya ve nikâhsız ilişkilere zorlanmasına itiraz ediyoruz.

Kadına pozitif ayrımcılık adı altında adaletsizliğin meşrulaştırılarak erkeğin mahkemelerde bile çaresiz kılınması; erkeği madden iflas ettiren, her şart altında kadına verilen bitmeyen nafakalar, mal rejimi adaletsizliği, takılar ve devasa tazminatlar; her hâlükârda çocuğun anneye verilmesi, kadının, çocuk üzerinden erkeğe işkence ve eziyet etmesine imkân tanınması (EYS); kadının beyanının karşısında erkeğin beyanının değersizleştirilip erkeğin ümitsizliğe mahkûm edilmesi; 6284 garabeti ile erkeğin evde, kadının insafına kalmış bir sığıntı durumuna düşürülmesine de itiraz ediyoruz. Yasaların inancımıza fıtrata hukuka aykırı olmasına da itiraz ediyoruz.
Erkeğin, kadının beyanını esas alan “aile içi tecavüz” iftirası ile yıllarca tecavüzcüler koğuşuna düşme ihtimalinin, kadının sinirlerini kontrol edebilen, ahlak, merhamet ve insaf sahibi birisi olmasına bağlanmasını ve diğer uygulamaları, erkeğe yapılmış, evini bir kadınla paylaşma, onunla nikâh kıyma ve sakın ondan çocuk sahibi olma tehdidi olarak okuyoruz. Özellikle son yıllarda hızla artan tek yaşayan insan sayısı tehdidin toplum tarafından ciddiye alındığına işaret olarak görülebilir.
İnsanlık, çocuk için AİLEDEN daha iyi ve güvenli ortamı şimdiye kadar var edemedi. Hatta elimizde alternatif bir teklif dahi yok. Bu nedenle bilinçli bir şekilde erkek ile kadına tuzak kuran, onları karşı karşıya getiren, GÜÇ mücadelesine, cedele çağıran ve aile kurumunu “tarihte kalması gereken ölmüş bir kurum olarak gören” sömürgeci dille ailenin yaşayabileceği iklimin yok edilmesine itiraz ediyoruz. Son yıllarda evlenen çiftler arasındaki boşama oranlarının yüksekliği kurulan tuzağın işlediğine delil olarak gösterilebilir.
Evliliğin; kadının, avukatlar ve devlet desteği ile erkeğe kurduğu tuzağa dönüştürülmüş olmasına itiraz ettiğimiz gibi gelenek ya da gösteriş adı altında, ağır masraflarla zorlaştırılmasına ve yürümeyen evliliklerde yeniden bir yuva kurulabilecek zeminin yok edilmesine yani boşanmanın zorlaştırılmasına da itiraz ediyoruz. Aile bakanı, aile hakimi evlenmemis, çocuksuz feminist olmasına da itiraz ediyoruz…
Gayrı meşru ilişkilerin NORMALLEŞTİRİLEREK merkeze oturtulmasına ve nikâhın ANORMALLEŞTİRİLMESİNE de itiraz ediyoruz.
Adeta bir akıl tutulması çerçevesinde gençlerin zina yapması -bırakın cezaevi ile tehdit etmeyi- “kınamalardan, sitemlerden” bile korunurken, evlenmeleri ve nikâh kıymaları suç olarak tanımlanmıştır. Üniversitelerin çevresinde binlerce kızlı erkekli yaşayan grup hiç rahatsız edilemezken; kızla evlenen ve nikâh kıyan binlerce delikanlı cezaevine atılarak cezalandırılmıştır.

Kızla erkeğin “evlenmeme ve nikâh kıymama kaydı” ile aynı çatı altında yaşamalarının “normalleştirilmesini”, evliliğin ve nikâhın marjinalleştirilmesi ve PROBLEM olarak tanımlanması olarak okuyoruz. Gayrı meşru ilişkilerin NORM, kural haline getirilerek normalleştirilmesine, nikahın ve evliliğin marjinal, suç, günahmış gibi algı yaratılarak toplum dışına itilmesine de itiraz ediyoruz.
Kanuni dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi iptal edilmesine rağmen hâla eğitimde, kültürde, basında, TV’lerde devam ettirilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya Toplumsal Cinsiyet Adaleti GENDER projesi ile toplumun formatlanmaya devam edilmesine itiraz ediyoruz.
Özellikle dilde yapılan oynamalarla, medya üzerinden genç neslin şuurunda ahlaki sapkınlıkların ve gayri meşru ilişkilerin meşrulaştırılmasına, insan fıtratını reddettiği gibi erkeği de kadını da reddeden ideolojik, sömürgeci kültürel saldırılara ve bunların devlet politikası olarak topluma dayatılmasına da itiraz ediyoruz.
Sineklerle mücadele yerine önceAHLAK ve önceAİLE SEFERBERLİGİ başlamalıyız. Şiddeti cinsiyetsizlestirmek bataklıktan beslenenlerin fonlananlarin büyümesine yarar. Dostlar alışverişte görsün mantığıyla bataklığı kurutamayiz. Şiddeti teşvik eden içki kumar faiz zina teşhircilik fuhuş yasaklanmalı. Aile aleyhinde faaliyet gösterenler seçilme yasagi getirilmeli kamu görevinden atılmalı kurum kuruluşlara ceza verilmeli, mal varlıklarına el konularak Genetigiyle oynanan aile medeniyetimizin inşaası ihyası için harcanmalı
Sorun sistemin sorunudur, devletin ve iktidarın sorunudur. Kurbanları hedef göstermek, asıl sorunluları ve gerçek failleri gizlemektir.

Bilginize arz ederiz. Kamuoyun duyurulur. 23 Kasım 2022
Âdem Çevik, Türkiye Aile Meclisi ve Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkanı https://t.me/basinaciklamasi ailehaklari.org t.me/AileMeclisi

“Ordumuzun Zaferi” (Vatan Hainlerinin) Kahrı İçin Hocamızdan Dua

HESAP ZAMANI!
Rabbimiz (celle celâlühû) ülkemize selamet askerimize müthiş cesaret ile birlikte ayaklarını sabit eylesin.
Allâhu Teala mutlak zaferler nasip eylesin.
Rasûlüllah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) okunmasını istediği parola:
‎حم لا يُنْصَرُون
(Hâ Mim Lâ Yünsarûn)
ismailhunerlicehoca

BAKARA, 250. Ayet
‎رَبَّنَآ أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَٱنصُرْنَا عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْكَٰفِرِينَ
Rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).
“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.”

İsm-i A’zam Duâsı

İsm-i A’zam Duâsı

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Hz. Büreyde (r.a.) anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v.), bir adamın şöyle söylediğini işitti:

اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنِّي أَشْهَدُ أَنَّكَ أَنْتَ الّٰلُ لَ إِلٰهَ إِ اَنْتَ الَْحَدُ الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ

Allâhümme innî es’elüke bi-ennî eşhedü enneke: Ente’llâhu lâilâhe illâ entel-ehadü’s-samed ellezî lem-yelid velem-yûled velem-yekun lehû küfüven ehad.

Türkçe Anlamı:

Allâh’ım! Şahâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle Senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilâh olmayan Allâh’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç) doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.

Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun ki bu kimse Allâh’tan İsm-i A‘zam’ı adına talepte bulundu.

Şunu bilin ki, kim İsm-i A‘zam ile duâ ederse Allâh ona icâbet eder, kim onunla talepte bulunursa (Allâh ona dilediğini mutlaka) verir.

(Tirmîzî, Da‘avât, 65, Ebû Dâvûd, Salât, 358)

 عن بريدة رَضِىَ اللَّهُ عَنْه قال: ]سَمِعَ النَّبىُّ # رَجًُ يَقُولُ: اللَّهُمَّ إنِّى أسْألُكَ بِأنِّى أشْهَدُ أنَّكَ: أنْتَ اللَّهُ َ إلَهَ إَّ أنْتَ ا‘حَدُ الصَّمَدُ الذى لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفْواً أحَدٌ، فقَالَ: وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَقَدْ سَألَ اللَّهَ بِاسْمِهِ ا‘عْظَمِ الَّذِى إذَا دُعِِىَ بِهِ أجَابَ، وَإذَا سُئِلَ بِهِ أعْطَى[. أخرجه أبو داود والترمذى

Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adamın şöyle söylediğini işitti: “Allah’ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinde başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.”

Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular:

“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i Âzamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Âzamla dua ederse Allah ona icâbet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir.” [Tirmizî, Daavât 65, (3471); Ebû Dâvud, Salât 358, (1493).]

Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adamın şöyle söylediğini işitti: “Allah’ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.”

Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular:

“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i Âzàmı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Âzam’la dua ederse Allah ona icâbet eder, kim onunla talepte bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir. (“KÜTUB-İ SİDDE 1762 )

PEYGAMBERLERİN MESLEKLERİ

PEYGAMBERLERİN MESLEKLERİ

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Her peygamber hadiste belirtildiği üzere çobanlık yaptığı gibi gönderildiği kavme liderlik ve öğreticilik yapmışlardır. İşte Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerin meslekleri…

Hz. Adem aleyhisselâm: İlk ziraat mühendisi ve çiftçi idi.

Hz. Şid aleyhisselâm: Hallac, kazzaz, nessac = dokumacıların, örücülerin ve mensucat sanayiinin ilk kurucusu idi.

Hz. İdris aleyhisselâm: İğneyi ilk icad eden, ona delik açan, iplik geçiren olduğundan, terzicilerin -konfeksiyoncuların- örücülerin piri sayılır.

Hz. Nuh aleyhisselâm: Nuh aleyhisselâm çobanlık ve ticaret ile uğraşmıştır. Marangozların -gemicilerin- denizcilerin piri kabul edilir.

Hz. Hud aleyhisselâm: Tüccar idi. Bütün tüccarların piri sayılır.

Hz. Salih aleyhisselâm: Sürülerle develer yetiştirirdi. Sütlerini hem içer, hem de satıp dünyalığını temin ederdi. Salih Peygamber’in devesi meşhurdur.

Hz. İbrahim aleyhisselâm: Kabe’yi yeniden inşa edişiyle, Süleyman aleyhisselam’a ve Mimar Sinan’a önderlik etmiştir.

Hz. Eyüp aleyhisselâm: Ziraatçı idi.

Hz. Lut aleyhisselâm: Tarihçi idi. Seyyahların piridir.

Hz. İsmail aleyhisselâm: Kara ve deniz avcılığı ile geçimini sağlardı. Avcıların piri sayılır. 70 dil bilirdi. Tercümanların da piridir.

Hz. Harun aleyhisselâm: Vezir idi.

Hz. İshak aleyhisselâm: Çoban idi.

Hz. Yakup aleyhisselâm: Çoban idi.

Hz. Yusuf aleyhisselâm: Saati ilk icat eden, toprak mahsulleri ofisini ilk defa kuran, bolluk zamanında depolamayı, kıtlık zamanında halka dağıtmayı düşünen bir peygamberdir.

Hz. Şuayb aleyhisselâm: Ziraatçı idi.

Hz. Musa aleyhisselâm: Çobanlık yapmış ve Şuayb aleyhisselâm’a hizmetçilik etmiştir.

Hz. Davut aleyhisselâm: Demiri işleyen, zırh yapan ve düzenli ordular kuran, Calut’un ordularını mağlup eden bir kumandandır.

Hz. Süleyman aleyhisselâm: Emir, hükümdar idi. Sazlardan zenbil yapardı. Bakır madenini ilk defa işleyen O’dur.

Hz. Zülkifl aleyhisselâm: Ekmek pişirirdi, fırıncıların piri idi.

Hz. İlyas aleyhisselâm: Dokumacı ve iplikçilerin piri idi.

Hz. Yunus aleyhisselâm: Balık avlayıp geçinirdi, balıkçıların piri idi.

Hz. Üzeyr aleyhisselâm: Bahçıvan idi. Meyve ağaçlarını ilk defa aşılayan fidan yetiştiren, budama işlerini insanlara öğretendir. Bağ ve bahçe işleriyle uğraşanların piridir.

Hz. Lokman aleyhisselâm: Doktorluk ve eczacılık mesleğinin piridir.

Hz. Zekeriya aleyhisselâm: Marangoz idi.

Hz. İsa aleyhisselâm: Avcı ve marangoz idi. Av aleti yaparak geçimini temin ederdi. Avcıların piri idi.

Hz. Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem: Küçük yaşlarda çobanlık yapmış daha sonra ticaretle uğraşmıştır. İslam devletinin devlet başkanlığı ve başkomutanlığını yapmıştır.